Leonard Cohen, Sonsuz Saygılar Büyük Üstat

Yirmili yaşların ortalarında ve belli ki tam da gerektiği bir dönemde ‘More Best of Leonard Cohen’ albümü nereye gitsem beni takip ediyordu. Birçok şeyin anlamını bulmaya, bazı şeylerin altını doldurmaya duyulan ihtiyacın had safhada olduğu zamanlardı. Müzik nereye kadar cevap olabilir ya da ne kadar yardım edebilirdi dünyayı, olup bitenleri kavrama telaşında olan bizlere.

Şarkılar akıp gidiyordu. ‘Everybody Knows’, ‘I’m Your Man’, ‘Take This Waltz’, ‘Tower of Song’, ‘The Future’, ‘Dance Me to the End of Love’, ‘Suzanne’, ‘Hallelujah’. Engebeli yollardan geçiyor, puslu geceler yaşıyorduk. Düşünmek istiyor ve düşünüyorduk. İşte müzik bunu sağlayabiliyordu. Sadece şarkı dinlemekten ibaret değildi, sihirli bir yanı adeta her seferinde inşaa ettiği ve yol almamıza vesile olan bir tarafı vardı. Bunu fark etmemize katkısı ve en büyük emeği olan isimdi ‘Leonard Cohen’.

Daha iki hafta önce yeni albümü yayımlandığında, seksen iki yaşına gelen biri geriye bakıp neler hisseder bilmemize olanak olmasa da böyle bir albüm çıkabiliyor ortaya diyerek  ‘You Want It Darker’ı dinlemeye koyulmuştum. ‘Artık ölmeye hazırım’ diyen bir adamın dizeleri ve şarkılarıydı bunlar. Defalarca çalmıştı albüm ve bir büyük sözü dinlemenin keyfine yeniden varmıştım.

Quebec, Montreal denince akla ilk gelen isimlerden ‘Leonard Cohen’. 1934’ün 21 Eylül’ünde gözlerini açmıştı hayata. Sonrasında yazarlık, şairlik, besteci ve söz yazarlığı kimliklerinin ustalık mertebelerine uzanan bir yaşam ve dünya çapında sanatla alakalı neredeyse her alanda ulaşılan bir saygınlık. Şiirsel, edebi ve müzikal bir ilham kaynağı olarak ‘Leonard Cohen’ bunu nesillere aktarıyor biz de yakalayabildiğimiz kıvrımlarında kendimize paylar çıkarıyorduk.

Diğer taraftan da hayatın bir sonu olduğu gerçeği vardı. Bazı yaşamlarda gördüğümüz üzere ihtiyarlamanın da seçenekleri var diye düşünüyordu insan. ‘Leonard Cohen’ bunun da örneğini vermişti belli ki. Şarkılar ihtiyarlamıyordu mesela, sözler her daim genç, melodiler hep taze. Dinleyelim ve büyüyelim diye.

‘Leonard Cohen’i anlatmaya kalkışmak bizi yakar bu sayfalarda, fakat yaşadıklarımız ve onun şarkılarıyla kendimize kattıklarımız üzerinden dinleyip, tekrar düşünüp, fark etmeyi sürdürebiliriz.

Biriktirmektir hayat, ustalardan feyz almak, öğrenmeye çalışmaktır.

Ve dinleyerek,

‘Famous Blue Raincoat’, ‘So Long, Marianne’, ‘Bird on the Wire’, ‘The Partisan’, ‘Lover Lover Lover’, ‘Sisters of Mercy’, Chelsea Hotel #2’.

Şarkılar akmaya devam ederken, kendine has sesi kulaklarımda ve o meşhur şapkalı fotoğraflarından biri gözümün önünde.

Bunca zaman bir büyüğün sözünü dinleyip faydalar çıkarttık. Hayata ve kendimize dair. Her defasında melodi ve cümlelerinin içine girdiğimiz kapılarda karşılaşıp saygıyla şapka çıkartmayı bildik.

Sonsuz saygılar,

Eyvallah, bay Leonard Cohen.

 

What's your reaction?