Kreator “Gods of Violence”: Şiddetin Tanrılarına Bir Çift Lafımız Var Elbet
Evrenin derinliklerinde, uzay mekanda gezinmek gibidir müzik, yeri gelir astral seyahat içeren deneyimleri de beraberinde getirir. Bir solucan deliğinden geçerek boyutlar arası ulaşıma dahil olma şansını yakalayabiliriz.
Müzik bunu nasıl gerçekleştirebilir? Algıların olabildiğince açık olduğu anlardan birinde bir kara delikten geçerek bambaşka bir katmanda bizi etkileyecek farklı türlerle ve müziklerle tanışabiliriz.
Uzaydan yeryüzüne indiğimizde ise bu solucan deliği arkadaştan alınan bir kasettir sadece. O andan itibaren farklı tonlamalar ve anlatımların bünyemizle nasıl bir etkileşime geçtiğini gözlemleme fırsatını yakalarız.
Benim için bu aktarım seksenler teknolojisinde “Pleasure to Kill” kasedi olmuştu ve onun vakum etkisinden yararlanarak Kreator evrenine bir seyahat gerçekleştirmiştim.
Tabii ki Kreator mühim bir mevzuydu.
Avrupa Thrash metal’i söz konusu olduğunda ilk akla gelen isimdir Kreator.
Yıllar önce bir dostumun söylediği gibi “hayatının içine özenle damlatacaksın Kreator’ın müziğini”.
Öyle böyle sıradan bir yer değildir Kreator’ın metal müzik dünyasında sahip olduğu büyüklük. Hem nicelik hem de nitelik bakımından değerlendirme yapacak olursak övünç kaynağı koca bir külliyat çıkacaktır karşımıza.
Kariyerin başlangıcında Almanya Essen’deyiz. 1985 tarihli “Endless Pain” onu takip eden “Pleasure to Kill” ve “Terrible Certainty” albümlerini yayımlayarak thrash metalin Avrupa topraklarında yeşerip, genişlemesini sağlamanın yanısıra diğer alt branşlar olan death ve black metal için de birçok belirleyici işaretler bırakırlar çıkış koridorlarına. 1989’daki efsane “Extreme Aggression” ve 1990 “Coma of Souls” albümleri ile isimlerini küresel anlamda dağlara taşlara yazdırırlar.
Doksanlı yıllar, dinamikler hayli değişir. Grunge ve endüstriyel metal gibi türler başta olmak üzere kalıpların dışına çıkılan, algıların yeni açılımlarla genişlediği senelerdir. Tam da bu dönemde topluluğun kaptan köşkündeki Mille Petrozza grubun müzikal anlayışını farklı metal türleriyle kaynaştırma yoluna gider. “Renewal”, “Cause for Conflict”, “Outcast”, “Endorama” albümleri bu bir anlamda farklılık içeren zamanın izlerini eğrisiyle doğrusuyla yansıtırken “Phobia” gibi gaz bir şarkı doksanlar Kreator’ının o süreç içindeki belki de en güçlü çığlığı olur. Oysa Petrozza’nın attığı adımlara diğer pencereden bakacak olursak zamana ayak uydurarak üretkenliği sürdürmenin iç dinamiklerini görebiliriz.
Tabii ki benim nazarımda da Kreator ismini duyduğumda zihnimde beliren müzikal lezzet thrash metal saflarında yer alır ki 2001 tarihli “Violent Revolution” çıktığında ve yeniden thrash metalin zirvesine kurulan Kreator’u gördüğümde hayli keyif aldığımı hatırlarım.
Lirik anlayış bakımından da her daim takip edilmesi gereken sert bir çizgi çizmeyi sürdürür Kreator. Çevre duyarlılığı, dayatılan her türlü sömürü düzeni ve yaratılan sınıf sistemine karşı açık açık yüksek puntolarla seslenmeyi ihmal etmezken din merkezli politikaların üzerine gitmekten de imtina etmez.
“Enemy of God” albümünün yüksek tansiyonu ve ulaştığı başarı topluluğun tartışılmaz konumunu perçinlerken Petrozza’nın bu işe ne kadar kafa yorduğunun ve müziğe olan hakimiyetinin de bir aynası olarak çıkar karşımıza. “Hordes of Chaos” ile melodik death metal sularında da görülmeye başlayan müzikal rota aslında “Violent Revolution” zamanından beri hissedilirken kendini tekrar eden bir hal almadıkça tadının kaçmayacağı bir denge gerektirir ki bu da büyük oranda başarılır. Albümlerin geldiği nokta her şeyi anlatıyor zira. 2012 tarihli “Phantom Antichrist” ile de bu güçlü Kreator çizgisinin ateşi günümüze kadar taşınır.
Yolculuk güzel şey. Kendimizi yollara vurup gereklilikleri bir süreliğine de olsa bırakabilmemizi sağlıyorsa daha da unutulmaz bir hâl alır. Müzik topluluklarını takip etmek de bir çeşit yolculuktur aslında. Bu yolculuğu içselleştirdiğiniz bir müzik türü ve topluluk ile gerçekleştirdiğimizde ve bu süreç otuz küsur senelik bir yol haritasına sahipse bakıp ardındaki anılar bütünüyle derin bir iç geçirmemiz oldukça mümkündür.
Bu durum bir tarafıyla da beklenen yeni albümler öncesinde ayyuka yükselen zaman zaman sabırsızlandıran bir hâle bürünür.
Yeni albüm “Gods of Violence” yayına sunulduğu andan itibaren bütünü dinlediğimdeki hislerimin ne doğrultuda olacağı merakı bir süre sonra kendini rahatlamaya bırakmış olacak ki bu satırları yazmaya başlamak ancak bu zamana kaldı.
“Gods of Violence” muhteviyat ve ana konu olarak tam da içerisinde bulunduğumuz kaotik atmosferi soluyan bir albüm. Esasen bunun dışında olması da düşünülemezdi. Din üzerinden yürütülen küresel boyuttaki bu içinden çıkılmaz şiddet ortamı Kreator’ın kadrajından ve yapmayı en iyi bildikleri dille aktarılıyor.
Ayrıca üzerine düşünmeye de bir davet özelliği taşıyor.
Olmazsa olmaz intro geleneği bu kez “Apocalypticon” olarak karşımıza çıkıyor ve bağlantısında “World War Now” ile zaman kaybetmeksizin konunun içinde buluyoruz kendimizi. Dünya geneline hakim terör olgusu ve hiçbir yerde kendini güvende hissedememe hali şarkının iliklerinde mevcut. “Satan Is Real” ilk dinlemeden itibaren akla kazınmasını sağlayan yapısıyla sivriliyor, gözümüzü açmamız gereken gerçekler var çünkü karanlık güç her yerde.
“Totalitarian Terror”a gelince keskin, hiddetli, sarsıcı, Kreator’ın uzun süredir dinlediğim en sert parçalarından ve tesir alanı hayli geniş. “Gods of Violence” tüm dinamik unsurlarının yanında melodik anlamda da albümün bir nevi izdüşümü özelliğini taşırken Kreator’dan alıştığımız ilk cümleden itibaren sözünü sakınmadan söyleme işini layığıyla yerine getiriyor.
“Army of Storms”, “Hail to the Hordes”, “Lion with Eagle Wings” ardı sıra melodik death metal ve heavy metal kara sularına girip çıkan, ateşleyici mekaniklerin ustaca birbirine leğimlendiği, tempodan ödün verilmediği gibi topluluğun müzikal anlayışı adına ileriye yönelik ipuçlarını da yakalayabileceğimiz parçalar. “Fallen Brother” adeta bir marş niteliğinde, kaybettiğimiz müzik emektarları ve üstatlara sunulmuş bir saygı duruşu. Konserlerin vazgeçilmezi olacaktır.
“Side by Side” metronom ritminin yukarı çekildiği bir diğer parça. Albümün genelinde karşımıza çıkan nakarata doğru yükselen, orada da dillere pelesenk olan şarkı yazım formülündeki başarı burada da geçerli. “Death Becomes My Light” son bölümdeki parçalarda hissedilen Maiden usulü aktarımların devam ederek birbiri içinde enfes geçişlerinin yaşandığı sahnelere tanık olduğumuz epik bir parça.
Sözün sonunda “Gods of Violence” saf thrash metal beklentisiyle dinlemeden paçaların sıvanmaması gereken Heavy ile thrash arasında birçok türe dokunanan parçalardan meydana gelen bir albüm. Kreator’ın on dördüncü albümü olarak topluluğun kariyerinden yapı taşlarını aktarırken şimdinin dokunuşlarını da harmanlayıp sapasağlam şarkılar ve dolu bir içerikle karşımıza çıkarıyor. Kesin olan bir şey varsa Mille Petrozza’ya şapka çıkarılacak ve yılın iyi albümlerinin başında yer alacaktır.
Belki mükemmellik çizgisinde bir başyapıt yakıştırması yapılamayacak olsa da melodik zenginliği ile takdiri hak eden oldukça üst düzeylerde bir çalışma ve kulaktan yüreğe ulaşan titreşimlerin adrese teslimatı konusunda oldukça başarılı bir albüm olduğu aşikâr.
İçerisinde bulunduğumuz döneme ve bunu bir kaos sürecine çevirmeye çabalayan güçlere Kreator’ın da söyleyeceği birkaç söz olacaktı elbet.
“Gods of Violence”da bu kelamlar var hatta daha da fazlası.