Boğaç Gökmen ile Haftanın Dinleme Odası 4/11

Unearth – Extinction(s) (Century Media)

 

Müzik zevki metalcore başlığının ve sert müziğin etrafında dolaşan dinleyici hemen bu tarafa yönelecektir lakin yeni Underearth albümü Extinction(s) yayımlandı.

90’ların son düzlüğünde bir araya gelip 2000’lerin başında ilk mahsullerini veren topluluk, tarzın yeşermeye en yatkın döneminden itibaren buralarda. Unearth, bir yanıyla da esas sıçramayı yapamadığı konusunda saptamalara konu olan da bir topluluk.

2001 tarihli “The Stings of Conscience”in ışıldayan yolundan son olarak 2014’deki “Watchers of Rule”a oradanda da sıcağı sıcağına masaya servis edilen “Extinction(s)”a varan serüvene göz atınca dinleyicinin topluluğun yeni parçalarına ne mesafede duracağı merak konusu. İçerik ve kuvvet bakımından gayet tatmin edici tınlayan albümü kendi içinde değerlendirip, türün gerekleri bakımından ele aldığınızda Unearth cephesinde her şeyin yolunda olduğuna kanaat getirmek mümkün.

Topluluğun, Extinction(s) ile masaya yumruğunu vurup vurmadığı tartışılır ancak metalcore sahnesi açısından yakışıklı şarkılara ev sahipliği yapan, ihtiyaç duyulan tansiyonu taşıyan ve işin dinleyiciyi kavrayacak boyutunu yakalayabilen bir albüm olduğunu söylemek de yerinde olacaktır.

 

Jacco Gardner – Somnium (Polyvinyl Records)

 

Indie folk, saykedelik pop, neo-psych, baroque pop gibi türleri ihtiva eden, kendi evrenini yaratan ve dinleyiciyi de bu atmosferde soluk alıp verdiren bir müzik dünyası var Jacco Gardner’ın. Yeni nesil on parmağında on marifet müzisyenlerden biri.

2015’de İstanbul konseri için geldiklerinde basçı Jasper Verhulst’ın 70’ler Anadolu rock’ıyla tanışması  son dönemin adı sıklıkla anılan Hollanda kökenli Türkçe saykedelik rock grubu “Altın Gün”ün oluşmasına vesile oluyor örneğin.

Johannes Kepler’in 1608’de yazdığı ve dünyanın ilk bilim kurgu romanı olarak kabul edilen “Somnium”, dört yüzyıl sonra Gardner’ın üçüncü albümü için ilham kaynağı oluyor. Albüme adım attıktan sonra da bu iklinin ne kadar iyi örtüştüğüne tanık oluyoruz. Müziğinin 60, 70’ler renklerine sahip hücreleri “Somnium” ile bir yanıyla 50’ler bilim kurgu sinemasına hatta 70’ler İtalyan Dario Arrgento filmlerinin tuhaf atmosferini hissettirecek yoğunluğa kadar ulaşıyor.

Açıkçası geçmişin sesleriyle arası gayet iyi Gardner’ın, yeni albüm “Somnium”un da gitar tonları, synth motifleri ve ortaya çıkan analog hissiyat ile dinleyiciyi sarıp sarmalayacağı kesin

 

Art Brut – Wham! Bang! Pow! Let’s Rock Out! (Alcopop Records)

2000’lerin başında Bournemouth, İngiltere’de kurulan Art Brut, garage-rock ve punk sahnesine “Bang Bang Rock & Roll” ve “It’s a Bit Complicated” gibi iki başarılı albümle hızlı bir giriş yapmayı başarmıştı. Üstüne ekledikleri “Art Brut vs. Satan” ve “Brilliant! Tragic!” albümleriyle de dinleyicinin bağrına bastığı ve tutmuş çizgiden fazla uzaklaşmayan topluluk, yedi senelik bir aradan sonra dinleyiciyi hoşnut edecek bir albümle yeniden çıkıyor ortaya.

Geçen zaman zarfında üye değişiklikleriyle birlikte ekibin kaptanı Eddie Argos’un yaşamındaki değişikliklerin damgasını vurduğu bir sürecin ardından geliyor yeni albüm. Bu yanıyla bakıldığında verilen araya rağmen hiçbir hamlık hissettirmeyen, heyecanı, enerjisi yerinde, rengarenk şarkılar mevzubahis. Punk tavrının yansıdığı keyifli melodiler ve gerekli dinamizm albümün damarlarında dolanmakta.

Son dönemin en şenlikli albümlerinden biri Art Brut’dan geliyor. Ancak bunu yaparken de yaşamın kıssadan hisse çıkarılacak yönlerini de zekice dile getiren şarkılar yazmayı başarıyorlar.

Özetle, Art Brut istim üzerinde görünüyor ve kariyerine faydası olacak yeni albümleriyle mesafeyi kapatıp, dinleyicisini yeniden kucaklayacağa benziyor.

 

Wardruna – Skald (Norse Music)

 

Wardruna, Einar Kvitrafn Selvik tarafından kurulan Norveçli bir müzik topluluğu. Esasen iş bu cümledekinden daha fazla detay gerektiriyor öyle ki dünya müziği, folk ve ambient gibi türlerle sınıflandırılırken, İskandinav kültürü ve ezoterik geleneklerin müzikal yorumlarıyla kendi kimlik ve ruhunu yaratan apayrı sözlere ihtiyaç var Wardruna’nın müziği için. Büyük bir kitle tarafından Vikings dizisinde kullanılan parçalarıyla bilinen topluluk yeni albümüyle de ilgi çekmeye aday.

Bir üçlemenin bölümleri olarak imza attıkları, Runaljod – Gap Var Ginnunga (2009), Runaljod – Yggdrasil (2013) ve Runaljod – Ragnarok (2016) başlıklı ilk üç albümleri ile kendi evrenleri içerisinde eski Norveç dillerini ve enstrümanlarını kullanarak sihirli bir şekilde ortaya koydular müziklerini. Zaman zaman açık hava ve doğal şartlarda yaptıkları kayıtlarda akustik, geleneksel enstrümanlar, güçlü korolar ve zengin melodilerle yakaladıkları benzersiz deneyim yeni albüm “Skald” ile de ucsuz bucaksız denizlerde, dumanlı zirvelerde yol almaya devam ediyor.

İskandinav mistizmine, antik Viking hikâyelerine ve farklı coğrafyaların seslerini yansıtan dünya müziğine ilgi duyan dinleyici için “Skald” son dönemin en ilgi çekici yapımlarından biri olacaktır.

 

In The Woods… – Cease the Day (Debemur Morti)

Doksanlı yılların başında birbirinden çok da uzak olmayan müzik dallarına gönül veren Green Carnation üyelerince hayata geçirilen Norveçli topluluk, yeni albümü “Cease the Day” ile dinleyici karşısında.

Özellikle doksanların ortasında yayımladıkları etkileyici albümlerle ve kullandıkları geleneksel enstrümanlarla Pagan Metal kulvarını arşınlayan ilk gruplardan oldular. 2000’leri âdeta pas geçen topluluk 2016 tarihli “Pure” ile gerçekleştirdiği dönüşü şimdi de “Cease the Day” ile perçinliyor ki ilgiyi sonuna dek hak eden bir çalışma olduğu ilk dakikalardan belli ediyor kendini.

Vokal, gitar ve tuşlu çalgılarda Mr. Fog ve davulda Anders Kobro güncel kadrosuyla üretime devam eden In The Woods… yeni albümle tutku olarak da geri döndüğünü açık ediyor. Melankolik temel unsurlara eklenen enstrüman tonlamalarıyla en yakışıklı dönemleri olan doksanların orta yerinde soluk aldırıyorlar dinleyiciye.

Sonuç olarak, tüm içeriğiyle grubun ve türün sıkı takipçilerinin üstünde duracağı albümlerden biri olacaktır “Cease the Day”.

 

Roine Stolt’s The Flower King – Manifesto of an Alchemist (InsideOutMusic)

 

Progresif rock sahnesinin mühim isimlerinden gitarist, şarkıcı ve besteci Roine Stolt’un solo projesinin yeni ürünü “Manifesto of an Alchemist”, belirtildiği kadarıyla müzisyenin doksanlı yılların başlarındaki kayıtlarına kadar uzanarak soluk alan bir çalışma. Bu nedenle olsa gerek, yine kendi kurduğu The Flower Kings’den ayrı olarak, tekil vurgu tercih ederek “Roine Stolt’s The Flower King” olarak adlandırıyor.

Stolt, bunun hem yeni hem de eski bir albüm olduğunu iddia ediyor; şarkıların çoğu çeyrek asırdan fazla yaşı olan demolardan gelen riffler, melodiler ve düzenleme fikirlerinden, çoğu stüdyoda yaratılan yeni oluşturulmuş parçalara aşılanmış defterlerden geliştirilmiş. Belki de daha önce bahsettiği gibi eski malzemenin hazinelerinden dolayı da son derece hızlı tamamlanmış “Manifesto of an Alchemist”.

Stolt’un diğer projelerinden ve yılın en sağlam oluşumlarından The Sea Within’den birçok takım arkadaşı bu 70 dakikalık hazine sandığını ortaya çıkarmakta iş birlikçisi olmuş. Durum böyle olunca da rock, progresif, saykedelik, funk ve pek çok zaman da caz kara sularında gösterişli bir tekne misali dinleyiciyi keyifli bir gezintiye çıkaran bir albüm olarak karşımıza çıkıyor “Manifesto of an Alchemist”.

What's your reaction?