Tolga Özbey Yazdı: Sibirya punk hareketi ve Yegor Letov: “Her Zaman Karşı Olmak”

Tolga Özbey

Sovyet’lerin sonuna gelindiğinde Sibirya gençliği punk’a çoktan gönlünü kaptırmıştı. Kino ve Alisa gibi postpunk grupları Leningrad’da kibar dalgalar yaratırken, Orta Rusya’nın soğuk ve büyük sanayi bilim merkezi Sibirya, SSCB ve Sovyet sonrası diasporadaki dinleyicileri yakalayan bir yeraltı punk türü üretmeyi başarmıştı. Pop soundlardan çok uzakta karanlık, anarşist ve tavizsiz bir müzikti Sibirya punk’ı. Noise punk ile Rus folkunun ürkütücü bir karışımıydı bu sound.

Tyumen, Omsk ve Novosibirsk şehirleri bu hareketin başlıca merkezleriydi. Bu şehirlerde önemli öğrenci nüfusu olan büyük üniversiteler ve enstitüler vardı. Novosibirsk’teki bilim enstitüleri ve Tyumen ve Omsk’un rafineri endüstrileri olarak yeni teknolojileri getiren yabancı tüccarları cezbeden yerlerdi. Bu yabancı iş adamları bazen seyahatleri sırasında yanlarında müzik albümleri de getirirlerdi. Sex Pistols, 1980’lerin başlarından ortalarına kadar bu şehirlerdeki Sibiryalı öğrenciler arasında özellikle çok popüler olmuştu. Rock müziğinin en büyük fenomeni olan punk artık Sibirya’ya kadar ulaşmıştı. Kaçak manyetik teypler elden ele dolaşırken, bazı hayranlar Sex Pistols grubunun punk tarzının taklit edilmesinin çok kolay olduğunu fark etmişlerdi. Yerel punk grupları, çoğu kez punk tavrına uygun olarak enstrümanlarını nasıl çalacaklarını henüz bilmeden direkt performans yapmaya başlamışlardı. İlk başta, gruplar çoğunlukla batı gruplarını kopyalasalar da bir süre sonra Sibirya punk hareketi kendine özgü bir tarz yakalamayı başarmıştır. Hareketin tartışmasız en önemli grubu Grazhdanskaya Oborona’dur.

Sovyet ve Rus punk’ın rahmetli babası Yegor Letov, grubu Grazhdanskaya Oborona (Sivil Savunma) veya kısaltma şekliyle GrOb  (ГрОб Rusça mezar)  ile birlikte, Sovyetler Birliği’nin o güne kadar duyduğu her şeyin çok dışında bir gürültü üretmeyi başarmıştı. Bu yabancılaşma ve umutsuzluk yüklü şarkıların ardında batı kaynaklı rock ve punk etkilerini Letov’un doğduğu ve yaşadığı Sibirya eyaletinin iklimsel-kentsel yaşam şartlarının sertliği ile birleştiren, özünde kesinlikle konformist olmayan gerçekten asi bir müzik yatmaktadır. Ünlü müzik eleştirmeni Artemy Troitsky, Letov’un müziğini “Borges, Kafka ve tüm anti-ütopyacıların dünyalarını bir araya getiren güçlü, karanlık bir enerjiye sahip” diyerek tanımlamış ve “yıkım şarkılarıydı, tüm dünyaya karşı bir protestoydu.” diye ekleyerek de Letov’un nihilist iç dünyası hakkında bize güçlü bir ipucu vermiştir.

Sibirya punk hareketi, güçlü bir protestoydu ve Sovyet toplumunun normlarının reddi etrafında dönen entelektüel bir hareketti. Hareketin dışavurumu ve müzikal tarzı, sembolizmi kadar önemli değildi. Örneğin, 1980’lerin ve 90’ların Sibirya punkları, İngiliz ve Amerikalı meslektaşları gibi somut bir modaya sahip değildi. Bunun yerine, performanslarının ve müziğinin ardındaki mesaja ve duyguya odaklanarak, punk’ın “avangard özü” ile ilgilendiler. Bu bağlamda karmaşık ve genellikle tartışmalı bir figür olan Letov, İngiliz ve Amerikan müzik endüstrisinde yer alan punk hareketinden çok daha güçlü bir karakter olarak karşımıza çıkar. Letov, batılı punk’ın şekilciliğinden çok uzakta derinlemesine felsefe yüklü yapıtlar ortaya koymuştur.

Letov, sanat yaşamının ilk yıllarında çarpıcı ve saldırgan şarkı sözleri yüzünden Sovyet yetkilileri tarafından uzun süre psikiyatri koğuşuna hapsedilmiş ve daha sonra Sovyetlerin çökmesinin ardından da kendisini 1990’ların Rusya’sında radikal siyasi hareketlerinin içinde bulmuştur. Sovyet döneminden kalma anarşist ününü “bazıları gibi” bağımsızlığını yeni kazanan Rusya’da “satmayı” inatla reddetmesi, Letov’u ülkenin en ünlü rock müzisyenlerinden biri haline getirmiştir.

Yegor Letov, Sibirya punk’ının şüphesiz en radikal karakteriydi

Yegor Letov (Егор Летов), (gerçek adı Igor Fedorovich Letov) 10 Eylül 1964’te güney Sibirya’nın kasvetli bir sanayi şehri olan Omsk’ta bir Sovyet ordusu subayı ve bir hemşirenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Doğumundan kısa bir süre sonra ailesi, Omsk’un eteklerinde, kötü şöhretli bir mahallede bir daireye taşındı. Letov, neredeyse hayatının geri kalanını burada geçirecek, albümlerini, kayıtlarını şiddetli, çarpık doğasını yaratmak için kullandığı temel bir ev stüdyosu kurup tüm mixlerini de kendi yapacaktı.

Letov’un ailesi, Sovyetler Birliği’nin nükleer silahlar için birincil test alanı olan Semipalatinsk-21 bölgesi (Kazakistan’ın Semey kentinden) Sibirya Omsk’a taşınmıştı. Yeraltı atom bombası deney patlamalarının yanı sıra Sovyetler, 1950’lerin ortalarına kadar bölgenin üzerindeki göklerde atom bombası patlamaları da gerçekleştirmişti. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Letov ailesi hayatları boyunca ciddi sağlık sorunları yaşadı. Yegor, çocukluğu boyunca teşhis edilmemiş bir tıbbi durumla mücadele ederken, 12 yaşında nöbetler geçirmeye başladı hatta bir keresinde klinik olarak ölü olarak rapor edildi ve şans eseri hayata geri döndü.

GrOb ile de birkaç yıl müzik yapmış olan Letov’un ağabeyi ünlü free jazz müzisyeni Sergei Letov, “Ebeveynlerimiz onun uzun yaşayacağını düşünmüyordu,” diye bahsediyor Yegor’dan “Her yılın onun son yılı olacağını düşündüler ve böylece onun istediğini yapmasına izin vermeye karar verdiler. Onu asla azarlamadılar ve onu herhangi bir geleceğe hazırlamadılar. Bu yetiştirme tarzının yetişkin zihniyeti üzerinde büyük etkisi olduğuna eminim.” Sergei 1970’lerde Moskova’ya taşındı ve küçük erkek kardeşi zamanla hastalığından kurtuldu ve okuldan mezun olduktan sonra o da onu takip etti, ağabeyinin yanına Moskova’ya taşındı. Letov, Sovyet başkentinde yaklaşık bir yıl geçirdi ve ilk gitarını ve amplifikatörünü Leningrad’da (şimdi St. Petersburg’da) satın aldı. Moskova’daki yaşamdan etkilenmeyen Letov, 1982’de müzik aletlerini de yanına alarak Omsk’a geri döndü. Sibirya’ya geri döndüğünde Letov, “sosyal parazitlere” karşı büyük bir kampanya yürüten yetkililerle kısa sürede başını belada buldu. İşsiz olan ve komünizme giden zorlu yolda Sovyetler Birliği’ne yardım etmek gibi özel bir arzusu olmayan Letov, Sibirya taygasındaki uzak bir köye sürgünle tehdit edildi. Sadece Letov’u Omsk’ta tutmak için Kızıl Ordu bağlantılarını kullanan babasının müdahalesi onu kurtarmıştı.  İş aramaktan başka seçeneği olmayan Letov, Omsk’un devasa lastik fabrikasında sanatçı olarak çalışmaya başladı. Sovyet siyasi propaganda posterleri hazırlıyordu ve hatta bu dönemde kendi sözlerine göre “Lenin’in bir portresini bile” çizmişti.

Elbette bu onun tek yaratıcılığı bu olmayacaktı – Letov, 1982 yılında (daha sonradan Grazhdanskaya Oborona veya kısaca GrOb adını alacak) Posev (Посев) adlı ilk grubunu oluşturmak için kendi gibi düşünen arkadaşlarını bir araya getirerek şarkılar yazmaya başlamıştı. İlk kadro; Egor – davul, vokal;  Andrey (“Patron”) Babenko – gitar ve Konstantin (“Kuzya Uo”) Ryabinov – bas şekkindeydi zaman içinde gruba dahil olan ayrılan çok müzisyen olacak ama Letov her daim itici güç olarak grubu devam ettirecekti. Letov daha sonraları o dönemle ilgili olarak “O zamana kadar bilgi topluyordum” diye bahsedecektir.  “Çok okuyup, filmler izledim, bulduğum her albümü dinledim felsefe ve psikoloji okudum.  Ancak yaratıcılık, etrafınızda görmek veya duymak istediğiniz şeyi bulamadığınızda başlar. Belli bir müzik ve şarkı sözü dinlemek istedim. Ama gerçekte var olmadıkları için onları kendim yaratmak zorunda kaldım.” Levtov grubun ilk dönemi hakkında şunları söylemiştir: “Her şey yarı efsanevi grup Posey’in provalarının kaydedilmesiyle başladı.  Aslında bir “albüm” kaydı ya da onun gibi bir şey değildi. Kasede kaydedilenler hiçbir şekilde dağıtım amaçlı değildi – genel kendiliğinden doğaçlama sırasında ortaya çıkabilecek aşağı yukarı nezih, değerli, kaybetmemek, eve geri dönmemek için sadece kendileri için kaydedildiler. Yani, bu kayıtlar “albümler”, nihai ürünler değil – bir tür utangaç, gülünç, sarsıcı skeçler, resimlerdi ve bunların arasında bazen “bitmiş şeylerin” ortaya çıktığı da oldu…”

GrOb’un bu erken enkarnasyonu, Sovyetleri kışkırtan ve sonradan klasikleşen Nenavizhu Krasny Svet (Kırmızı Renkten Nefret Ediyorum) ve Poganaya Molodyozh (Rotten Youth) dahil olmak üzere kulağa hoş gelen üç albüm kaydetti. 1960’ların garaj müziğinin yanı sıra batı rock ve punk’tan da büyük ölçüde etkilenen GrOb, yine de Leningrad’da Kino gibi gruplar tarafından üretilen çok daha melodik pop müzik sayılabilecek muhalif rock ile hiçbir ortak noktası olmayan benzersiz bir gürültü yaratmayı başardı. “Omsk’un çok engebeli bir bölgesinden, uzak Sibirya’da, yolların yaklaşık 25 yıldır tamir edilmediği bir yerde oldukları düşünülürse, bu tatlı, melodik müziği yapsalar gerçekten çok garip olurdu” dedi Letov’un agabeyi Sergey Letov. Letov o dönemle ilgili verdiği bir röportajında Leningrad sahnesi ve Sibirya sound”u arasındaki farkın altını çizecekti: “Leningrad‘da icra edilen rock müziğin yaratıcı özellikleriyle bizim hiçbir ilişkimiz yok.  Bizi konser için davet ettiler. Leningrad’da bize karşı tutum da pek iyi değildi.  Çünkü onlarda birincisi Leningrad milliyetçiliği var ve ikincisi bizim yaptıklarımız hiçbir şekilde Leningrad rock müziğine uymuyor. “Dolayısıyla Sibirya punk müziğinin kendisi genellikle basit ve agresifti ve kayıtlar ham, çiğ ve gürültülüydü. Letov müzikal yolculuğunda ilk dönem çalışmaları oldukça minimalist, lo-fi punk rock iken grup 1990’larda noise rock’a ve shoegaze’e yönelmeye başlayacaktı.

Grubun ortalıkta dolaşan müzikleri çoğunlukla kayıtların kayıtlarıydı, bu da yaygın olarak bulunan kopyaların genellikle daha düşük kalitede olduğu anlamına geliyordu. Genel olarak, hayranlar bu kayıtların kaçak olmasından endişe duymadılar ve hatta memnuniyetle karşıladılar. Bu rastgele ve cesur kayıtlar, sanatın samimi olduğunu ve elden ele dağıtımlarının hayranların müzikle anında bağlantı kurmasını sağladığını da göstermiştir. Bu bağlamda GrOb’un do it yourself punk’ın kalabalık kitlelere dağıtımı konusunda batılı örneklerden çok daha etkin olduğu söylenebilir.

Grazbdanskaya Oborona, punk ve Rus folkunu anarşizm ile harmanlayan soundlarıyla Sibirya punk’ının eşşiz gruplarındandı

Letov, 1991 tarihli ünlü Amerikan punk fanzini Maximum Rocknroll magazin röportajında lofi tavırları hakkında şu cümleleri kuracaktı: ”1989 Leningrad’a gittik ve “Auction” grubunun stüdyosunda kayıtlarımıza başladık.  Kayıtlarımız sırasında, yüksek kaliteli kaydın anlayışımızın bazı önemli kısımlarını dışladığını anlamaya başladım. Kaydı durdurdum, toparlandım ve Omsk’a gittim.  Sonra dairemde 4 albüm kaydettik. Bence böyle olmalı.” Kayıtlar hakkında Letov, Medorov Fanzine (1991) röportajında da şunları söylüyordu: “Genel olarak söylemeliyim ki, en hızlı, ani kaydın destekçisiyim.  Böylece her şey tam şimdi burada doğar!  Uzun çalışma ilhamı öldürür, evet ve “zanaat”ı geliştirir.”

Letov’un müziği başlangıçta güçlü bir garaj etkisine sahip punk rock ve post-punk idi, 1980’lerin sonunda hardcore unsurlarla avangard noise rock’a dönüştü ve 1990’lardan itibaren psychedelic’e geçti. Rock ve shoegaze sound’un tamamına hâkim hale gelmiştir.

Letov şarkıları hakkında şu sözleri dile getirir: “…Şarkılarımın yetişkin şarkıları olduğunu düşünmüyorum. Şarkılarım hayvan şarkılarıdır. Eline makineli tüfek alma noktasına getirilen bir çocuğun şarkılarıdır bunlar, öyle diyelim…”

GrOb’un belirgin bir şekilde Sovyet kültüründen olmayan korkusuz şarkı sözlerinin ardında resmi bir yayın umudu olmaması ya da böyle bir amacın asla güdülmemesi yatıyordu ve bu nedenle – o zamanki diğer yeraltı grupları gibi – albümlerini, Sovyet dönemi muhalifleri tarafından kullanılan samizdat metinlerinin müzikal eşdeğeri olan magnitizdat kayıtları olarak dağıttılar. Magnitizdat, Sovyetler Birliği’nde ticari olarak mevcut olmayan yasadışı korsan ses kaset kayıtlarının kopyalanması ve dağıtılması sürecine verilen isimdi ve o dönemde bunun en pratik yolu manyetik makara batlardı (reel-to-reel) Sovyet siyasi sansürü altında resmi olarak yayımlanamayan yazılı eserleri yayma yöntemi olan samizdat’a benzerliği ona bu adın verilmesinde etkin olmuştur. Grubun ayrıca resmi konserler vermesine izin verilmemesi, onlara bunun yerine ara sıra bodrumlarda veya apartmanlarda gizli konserler vermekten başka çare bırakmamıştır. Letov Maximum Rocknroll röportajında “genelde bodrum katlarında konser verdik.” diyecektir. Bir yandan da parti tarafından uygulanan sansür Sibirya’da daha az yaygındı. Burada merkezi yönetimin gücünün azalmış olduğu bir etki vardı. Punk mekanları oldukça DIY, derme çatma bir kaliteye sahipti ve devlet yetkilileri tarafından hedef alındıkları zaman hızlı bir şekilde yeni bir yeraltı lokasyonuna taşınabiliyorlardı. Yurtlar, apartmanlar ve belki de en sembolik olarak, hızla artan sayıda terk edilmiş endüstriyel alanlar, artan sayıda punk grubu için tercih edilen mekanlardı. Ancak bu oldukça gizli yeraltı faaliyetler bile GrOb’u yerel KGB’nin dikkatini çekmesi için yeterliydi. Casus gözler o dönemde her yerdeydiler özellikle yeraltı punk konserlerinde elbette. En başından beri, grubun inanılmaz politik şarkı sözleri ve sıkı bir anti-otoriter duruşu vardı, bu da onları KGB için bir hedef haline getiriyordu. En kötüsü ise kendilerini ispiyonlayanların çoğunlukla çevrelerindeki tanıdıkları olmalarıydı.

Kasım 1985’te KGB, GrOb üyelerinin yerel bir petrol rafinerisini havaya uçurmayı planladıkları iddiasıyla soruşturma başlattı. Suçlamalar gülünçtü, ancak sonuçları ciddi olmuştur: Grubun üyesi olan Konstantin Ryabinov, Kızıl Ordu’da hizmet etmek üzere Kazakistan’a gönderildi. Protesto etmek için kendini öldürmekle tehdit eden Letov, hastalara yoğun dozlarda güçlü sakinleştiriciler, yatıştırıcılar ve diğer sedtaifler enjekte etmenin yaygın bir uygulama olduğu bir psikiyatri hastanesine gönderildi. “Bir noktada, aklı başında kalmak istiyorsam yaratmam gerektiğini fark ettim.  Bütün günümü hikayeler ve şiirler yazarak geçirdim,” diyerek o günleri anlatır Letov.

Letov, KGB ile ilgili yaşadıklarını Amerika’nın önemli punk dergisi Maximum Rocknroll’a verdikleri röportajda şu şekilde anlatmaktaydı: “Her şey Babenko’nun (GrOb gitaristi) annesiyle başladı.  Kayıtlarımızı duydu ve ardından KGB’ye gitti (Sovyetler Birliği Komünist Partisi üyesiydi). Onlara, “Yoldaşlar, oğlum Sovyet karşıtı bir örgütte yer alıyor” dedi. O zamanlar GO çevresinde bir tür sahne vardı ve dostumuz Aksenov Strugatskie tarafından hazırlanmış fanzinleri okuyabiliyorduk… Ve Mart 1985’te KBG bizim hakkımızda bir suç dosyası açtı. Kasım ayına kadar davaya dönüştü. Bizi ziyaret ettiler, sorguya çektiler ve hakkımızda bilgi topladılar. Herkesi sorguya çektiler ve her birimizi oldukça korkunç şeylerle tehdit ettiler. Bir keresinde diskotekte çalışan bir arkadaşım daireme kayıt için bazı ses teknik ekipmanlar getirmişti. Sonra KGB onu karakola çağırdı ve ona yeni doğan kızıyla ilgili bir sorun yaşayabileceğini söylediler. Yüzü sapsarı olmuştu onu gördüğümde daireme geri dönüp teknik eşyalarını geri aldı. Çevremizdeki bize destek veren birçok kişi de aynı yöntemle baskına uğradı. Ama bunu sadece tahmin edebiliyordum. Bir fabrikada tasarımcıydım ve “Birinci Bölüm” benimle ilgilenmeye başladı. Kasım ayında hepimiz KGB tarafından ele geçirildik. Anti-Sovyet örgüt, terör eylemi vb. birçok suçu bize atmaya çalıştılar. Bir petrol rafinerisini yok etme hazırlıkları yaptığımız için bizi suçlamak istediler. Bizi tehdit ettiler. “Suç dosyamız” Moskova’ya ulaştı. Kostja, kalp yetmezliğine rağmen bir gün içinde askere alındı. Ayrıca Baykonur’a, kapalı bir bölgeye gönderildi. “Gerçeği söyleten” ilaçlar uygulamakla tehdit edildim.  Fanzinleri nereden aldığımı onlara söylemedim.  Gönüllü ihanetimden dolayı da beni suçlayabileceklerini söylediler ve baskılarından kimseye bahsetmememi tembihlediler. Bir ay boyunca beni taciz etmeye devam ettiler. Sonra psikiyatri hastanesine gönderildim.  Ve orada verilen ilaçlarında etkisiyle hiçbir şeyin anlamı olmadığını düşünmeye başladım.  İntihar etmeye karar verdim. “Binbaşı Vladimir Vladimirovvich Meshkov’un baskısı altında intihar ettim…” notunu yazdım.  Bunu bilinmeyen bir yolla öğrendiler.  Bugüne kadar tahmin bile edemiyorum.  Bir “ceviz koğuşuna” (tek kişilik hücre) alındım ve “suç dosyam” durduruldu. “

Neyse ki Letov’un annesi, hastane çalışanları ile Letov’un artık “tedavi edilmeyeceği” konusunda bir anlaşmaya varmayı ve onun ev ziyaretleri almasını sağlamayı başardı. Ama tam bir salıverme onun kontrolü dışındaydı. İşte burada ağabeyi jazz müzisyeni Sergei Letov devreye girdi. Sergei, “Bu erken perestroyka dönemiydi” diyor ve ekliyor, “Bu yüzden Moskova’daki, çoğu KGB köstebeği olan müzisyen arkadaşlarım arasında, kardeşim serbest bırakılmazsa, Batılı muhabirleri bir basın toplantısına davet edeceğimi ve Gorbaçov’un reformlarının bir yalan olduğunu ilan edeceğimi bildirdim. Sibirya’da muhalif müzisyenleri kilitliyorlar diye demeç vereceğim. Çok geçmeden onu serbest bıraktılar.”

Letov sonrasını ve yaşadıklarının müzikal hayatına etkisini şöyle anlatacaktır: “… Benimle her türlü ilişkiyi kesmeleri için arkadaşlarıma yazılı taahhütte bulundular. Arkadaşlarım savcılık tarafından uyarıldı. Ve 3 aylık izolasyondan sonra taburcu olduğumda benimle görüşmek isteyen kimse kalmamıştı artık.  Ev hapsi cezası almıştım. Böylece farklı müzik aletleriyle çalmayı öğrenmeye başladım.  Tüm yıl boyunca yalnızdım ve “Ice Under Major’s Feet” ve “Totalitarizm” gibi şarkılar besteledim. Kendi başıma kayıtlar yapmaya başladım.”

KGB’den gördüğü muameleye öfkelenen ve yozlaşmış Sovyet sisteminden iğrenen Letov, Mayıs ve Haziran 1987 arasında nefret ve tiksinti dolu beş hızlı ve öfkeli albüm kaydetti. Tüm enstrümanları kendisi çaldı ve her uzunçalar kaydı için yaklaşık üç gün geçirdi. Bu dönemin öne çıkan şarkıları arasında Nasrat Na Moe Litso (Yüzüm Umrumda Değil) ve Totalitarizm (Totalitarizm) sayılabilir. Öfkeden ilham alan bu yoğun yaratıcılık patlaması, Letov’un gelecekteki şarkı yazma seansları için başarılı bir formül sağlayacak ve aynı zamanda GrOb’un ses örgüsünü karakterize eden acımasız gürültüyü de temelli şekillendirecekti.

“Neredeyse tüm şarkılarında nefret enerjisi vardı”. 1997’den 2008’deki ölümüne kadar Letov ile evli olan ve aynı zamanda yaklaşık on yıl boyunca GrOb ile bas çalan Natalia Chumakova, Letov’un şarkı yazmadan önce bir şeye gerçekten sinirlenmesi gerektiğini söylüyor. “O sıralarda, kendisine sunulan sınırlı stüdyo ekipmanından teknik olarak temiz bir ses elde etmeye çalışmanın bir anlamı olmadığını da fark etti. Sadece boktan bir ses elde edebiliyorsa, insanları sarsmak için bunu daha da boktan ve çarpık hale getirmeye karar verdi.”

İlk şarkılarının sözlerini Rus dilinin geniş küfür cephaneliğinden alınan müstehcenliklerle doldurma kararı da aynı şekilde dinleyicileri şok etme ve kışkırtmaya yönelik bir girişimdi… Ancak Letov’un karmaşık şarkı sözlerinde sadece küfürden daha fazlası vardı ve GrOb’un vahşi gitar sesinden sıyrıldığında bile başarılı şiirler olarak tek başlarına fark ediliyorlardı. İngilizce’de hakkını vermek neredeyse imkansız olan Letov’un şarkı sözleri, avangard şiir, sokak argosu ve uyumsuzluk sözlüğünün bir karışımıdır. 1980’lerin Sibirya punk sahnesi hakkında 2014 yılında yayınlanan “ Traces in the Snow” belgesel filminin yönetmeni Vladimir Kozlov, Letov hakkında, “çok yetenekli bir besteci olmasının yanı sıra, aynı zamanda bir şairdi – sadece bir söz yazarı değil, aynı zamanda gerçek bir şairdi,” diyor.

Letov, erken dönem bir ev konserinde performans yaparken

Sibirya punk grupları kendi müziklerini üretmeye başladıkça, yerel dinleyicileriyle etkileşime giren şarkı sözlerinde benzersiz Sibirya temaları işlediler: konut krizleri, sert Sibirya kışları, yaşlanmakta olan sanayi merkezlerinde artan alkolizmin yerel işkencesi ve Afgan Savaşı’nın nesiller boyu süren travması.  Sibirya punklarının muhalefeti sadece siyasi değil, aynı zamanda varoluşsaldı ve hem Sovyet iktidarı hem de Gorbaçov döneminin daha yeni, daha demokratik ideolojileri bu gençlik altkültürüne karşı geri adım atmıştır.

1987’de Letov, Sibirya’nın ilk rock festivaline katılmak için Novosibirsk’e gitti. Konser, perestroika ve glasnost’un Sibirya’ya demokrasiyi getirdiğini kanıtlamayı uman yerel Komünist Parti yetkilileri tarafından onaylanmıştı. Ancak Letov, sahneye Adolf Hitler (Адольф Гитлер) adı altında çıkarak yetkililerin yeni prestroika özgürlük sınırlarına toleransını test etmeye karar vermişti. Tahmin edilebileceği gibi, böyle bir deneme, hızlı reformun ortasında bir Sovyet sistemi için bile çok fazlaydı.  Grup, birkaç kısa şarkı çalabilmiş ve yetkililer tarafından sahneden zorla indirilmişlerdi. Novosibirsk’teki rock festivali, Sibirya punk hareketinin yükselişinin de habercisiydi. Sibirya müzikal karşı kültürünün bir diğer önde gelen ismi Yanka (Yanka Dyagileva) (Янка Дягилева) Sovyet yeraltı müzik sahnesinden ortaya çıkan en unutulmaz müziklerden bazılarını kaydeden önemli bir punk-folk şairiydi ve Sibirya punk hareketinin de kraliçesi olarak görülüyordu. Yanka önce GrOb üyesi olmuş sonra solo albümler de yayınlamıştı. Letov, tekrar psikiyatri koğuşuna atılacağını fark edince sevgilisi Yanka ile Rusya’nın batısına kaçmaya karar verdi. 1989’da Letov evine döndüğünde dört albüm daha yayınladı: War (Война), Armageddon-Pops (Армагедон-Попс), Sağlıklı ve Ebedi (Здорово и вечно) ve Russian Field Experiments (Русслкопопопс).  Aynı yıl, Grazhdanskaya Oborona, Yanka Dyagileva ile iki ek albüm daha yapacaktı; Anhedonia (Ангедония) ve Homeward! (Домой!). 1991 yılında Yanka’nın trajik intiharına kadar ikili birlikte yaşamışlardır.

Letov için punk, bir moda ifadesi veya müzik türünden ziyade büyük ölçüde bir ruh hali ve müzikal riskler alma hareketiydi. “Benim için punk, John Cage veya John Coltrane’dir” diyordu bir keresinde. Sibirya serserileri, Birleşik Krallık ve ABD’deki pek çok muadilinin tercih ettiği mohawklardan ve çengelli iğnelerden de kaçındı. “Hepimiz uzun saçları severdik ve bir noktada herkes mohawklara ve benzeri şeylere ihtiyacımız olmadığını ve hippi saçlı ve bir ton boncuklu serseriler olacağımızı hissetti” dedi. “Ama kendimizi asla hippi olarak düşünmedik ve kimsenin bu hatayı yapmasına izin vermedik. Herkes bizim punk olduğumuzu biliyordu. Sibirya serserileri.”

Letov ve sevgilisi Yanka

Gorbaçov’un reformları tüm hızıyla devam ederken, Sovyetlerde rock müzik üzerindeki kısıtlamalar birdenbire kaldırıldı. Daha önce yasadışı olan Sovyet rock gruplarına devlet müzik şirketi Melodiya’da rekor ücretli anlaşmalar yapıyordu ve turneye çıkmalarına izin veriliyordu. Letov, Sovyet sisteminin çöküşünü gözlemleyen “sıradan bir adamın” üçüncü şahıs anlatımı olan acerbik Vse Idyot Po-Planu (Herşey Plana Göre Gidiyor) dahil olmak üzere en bilinen şarkılarından bazılarını bu dönemde yazdı ve albümlerini bağımsız olarak yayınladı. Letov bağımsızlığın bu şekilde verilmesinin bir parçası olmayı da reddedecekti. Sürekli değişen bir kadroya sahip olan ve Letov’un grubun tek sabit üyesi olduğu GrOb, Sovyetler Birliği’nin her yerinde ün kazandı. Bununla birlikte, grubun müstehcenlik dolu şarkıları ve şiddetli anti-otoriter duruşu, daha güvenli Leningrad rock sahnesi lehine devlet kontrolündeki medya tarafından büyük ölçüde görmezden gelindiği anlamına geliyordu. 1990’da belki de GrOb’un popülaritesinin zirvesinde, grup dağıldı. Önümüzdeki üç yıl boyunca Letov, canlı performans sergilemeyecek, açıkça ticari olmayan adı Yegor I Opizdenevshie altında üç albüm kaydedecekti.

1993 yılında Letov, GrOb’u tekrar bir araya getirecek ve konserlere başlayacaktı. Ancak SSCB’nin çöküşünün ardından Letov, öfkesini bu kez de ülkenin yeni yöneticilerine ve milyonları yoksullaştıran haydut kapitalizmine yöneltmişti Bir zamanlar yalnızca Sovyet karşıtı olan siyaseti, radikal bir milliyetçiliğe dönüşmüştü. O yılın mayıs ayında, ünlü yazar Eduard Limonov ve Avrasyalı filozof ve geleceğin Kremlin ideoloğu Alexander Dugin ile bir araya gelerek, sert solu kaynaştırmaya çalışan doğrudan eylem hareketi olan Ulusal Bolşevik Parti’yi (NBP) kurdu ve Letov bu kez Başkan Boris Yeltsin’in yönetimine muhalefet eden aşırı sağ olarak tarih sahnesinde tekrar belirdi. GrOb, NBP’nin anında tanınabilir kırmızı ve siyah bayrağı altında konserler veriyordu. Bu konserler Rusya’nın kötü şöhretli çevik kuvvet polisi OMON ile grubun giderek şiddetlenen taraftarları arasındaki meydan savaşlarına dönüşmüştü. Letov 1994 tarihli bir röportajında “Ben milliyetçiyim, evet. Bir Sovyet milliyetçisi,” diyerek kendini tanımlayacaktır. Bir zamanlar “iğrenç” Sovyet sistemine öfkelenen bir adam için bu, dikkate değer bir geri dönüştür.  Ancak, Letov’un yeni keşfedilen siyasetinin daha çok bir punkçının herhangi bir otorite biçimine karşı durma içgüdüsüne dayandığına dair bir görüş vardır. Dul eşi Chumakova bu değişimi Letov’un ölümünden sonra verdiği bir röportajda, “Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra sakinleşmedi. Yeni otoriteleri destekleyen ve ticari müzik oyununu oynamaya yeni başlayan diğer tüm Sovyet rock gruplarına katılmayı da reddetti.” diye yorumlar.

Letov’un siyasete aktif katılımı yaklaşık sekiz yıl sürmüştür ve ardından NBP ile bağlarını tamamen kesmiştir. Artık siyasetle ilgilenmese de siyasi şahsiyetler ve hareketler, Şubat 2008’deki kalp krizi kaynaklı erken ölümünden sonra bile onunla ilgilenmeye devam etmişlerdir. Rusya’nın kuşatılmış Putin karşıtı hareketi Kremlin duvarlarına karşı miting için toplandığında, tanınmış muhalif gazeteci Oleg Kashin, “Vse Idyot Po-Planu” şarkısının sözlerini okudu. Kashin, “Liderlerimiz burada değil, hatta ev hapsinde bile değil” dedi. “Liderlerimiz Puşkin, Tolstoy, Dostoyevski, Soljenitsin, Sakharov, Yegor Letov…”

Letov, tartışmalı görüşleri ile tanınan Rus filozof Alexandre Dugin ile aynı karede

Letov’un eşi Chumakova, rahmetli kocasının adının siyasi amaç için kullanma girişimlerinden rahatsız oluyor, “Artık aramızda olmayan biri adına konuşmak aşırı derecede yanlış” diyordu. “Ayrıca, onda başkalarının tahmin etmesi zor olan kendi vizyonu vardı. Onunla on yıl yaşadım, günün 24 saatini onunla geçirdim ve şu anda siyasi görüşlerinin ne olacağını ben bile söyleyemedim.”

Letov değişen siyasi düsünceler ve post komünist Rusya hakkında görüşlerini şöyle dile getirir: “1988’de Novosibirsk’de bir festivalde gerçek Rus komünistleri, halk komünistleri olduğumuzu ilan ettik. Perestroyka döneminden önce Temsilciler Sovyeti’ne karşı tüm mücadelemiz, Brejnev yönetiminin son yıllarında sahte komünist enkarnasyona karşı olmamızdan ibaretti. Ama şeytani sisteme de karşıyız, çünkü kapitalizm tün insani ve kültürel değerlerin yok edilmesidir. Bir kelime, ancak karşılığını ödeyebildiğiniz zaman, karşılığında bir kurşun bulabildiğiniz zaman bir değere sahiptir. Artık halkı bölmeyen, birleştiren tüm uzlaştırıcı ideolojileri destekliyorum.  İdeal olarak, Kızıl Tugayların ideolojisi bana karşılık gelir.  Er ya da geç kazanacağımızı düşünüyorum, çünkü gerçek hala aynı: herkes için açık ve bizimle.  Bu yüzden şimdi çok şey kaybediyorlar. Bu yüzden o kadar zayıflar ki ekim ayında bize tanklarla ateş etmek zorunda kaldılar. Bu yüzden gerginleşirler ve baskınlar ve baskılar düzenlerler. Onlar, Yeltsinoidler, evde olduğumuzu anlıyorlar ama değiller.”

Batıda Letov, ünlü BBC belgesel yapımcısı Adam Curtis tarafından desteklendi. Curtis bir BBC programında “Letov’un yarattığı müzik, ona ilham veren batılı punk müziğinden çok daha ilginçti” diye yazdı. “Şarkıları, modern noise (gürültüyü) Rus folkuyla karıştırarak, çevresinde gördüğü boşluğa saldırıyor.” Letov’un sözleri Sovyet döneminde sahip oldukları şok edici değerlerin çoğunu günümüz Rusya’sında yeniden kazandı. Letov’un müziği, son albümü Zachem Snyatsya Sny (Neden Rüyalar Düşleriz?) ile daha melodik, saykodelik tonlu rock’a dönüşmüştü ve o yaşasaydı elbette hangi yöne gideceği belirsiz.  Ancak bu tavizsiz Sibirya punk rock’çısının görünüşte sarsılmaz uyumsuzluk ilkelerine sadık kalacağına emin olabiliyoruz.  Letov’un şarkısında söylediği gibi: “Her zaman karşı olacağım.”

Kaynaklar:

Brave Punk World: The International Rock Underground from Alerta Roja to Z-Off – James Greene, Jr

The Humorless Ladies of Border Control: Touring the Punk Underground -Franz Nicolay

Dropping out of Socialism: The Creation of Alternative Spheres in the Soviet – Juliane Fürst, Josie McLellan

What about Tomorrow?: An Oral History of Russian Punk from the Soviet Era to Pussy Riot  – Alexandre Herbert

Maximum Rocknroll Magazine No.96 1991 Sayısı Röportajı

Егор Летов и группа “Гражданская оборона” –  Алексей Коблов

What's your reaction?