Pentagram’ın Otuz Yıla Yayılan Akustik Film Şeridi

Geçen yılların hesabını tutmak bir yanıyla tehlikeli sulara dalmak gibidir. Diğer taraftan da muhasebe kayıtlarına çok takılmadan sadece anlara yoğunlaşıp içsel yolculuklar yaşamak da bir o kadar keyiflidir. Dönemler arası şöyle bir gezindiğimizde yaşanan değişimleri görür ve yüzlerce anekdota tanıklık ettiğimiz gerçeğiyle karşılaşırız. Zaman zaman da geçmişin yükü kendini hissettirir omuzlarımızda.

Bu transit seyahatleri daha lezzetli kılan olgu müzikten başkası değildir. Son dönem geçmişe yönelik bu gidiş gelişler sırasında düşünceler arasına yerleşen müziklerin farklılığını ve nasıl ansızın ortaya çıktıklarını düşünürken oldukça uzun bir kişisel listeyle başbaşa kaldığım oluyor.

Neticesinde birçok ismin yanısıra Pentagram’ın da bu dönemler arası gezintilerin fon müziklerinde en çok kullanılan topluluklardan biri olduğunu fark etmek hayli olağan olsa gerek.

Seksenlerin sonundan itibaren Akmar pasajında Pentagram kurucu gitaristi Hakan Utangaç’ın müzik dükkanında oldukça uzun zaman geçirmiş kişilerden biri olarak çıkan her yeni Pentagram çalışmasında zihnimde beliren anıların haddi hesabı yoktur.

Dönüp de otuz yıl geçtiğinin farkına varınca dört bir yandan üşüşüp zihinde beliren melodilere mani olamıyor insan. İlk Pentagram kasetini aldığımdaki hissiyatı, “Trail Blazer” yayımlandığında kulaklığın kulağıma yapıştığını unutmam mümkün değil.

“Anatolia” çıktığında ise işin boyutu farklılaşıyordu. Nehirlerin denizlere ulaşması misali şarkıların ve Pentagram isminin sınırları genişliyordu. Ardından “Unspoken” ve “Bir” geliyordu. Tüm bu albümlerle birlikte yaşanan onca anı ve onların eşliğinde geçilmiş bunca yol. Müziğin zihinde yarattığı tetiklemelerin birçok detayı anlamlı kılma özelliği her daim benzer patikaları beraber adımlamamızı sağlıyordu.

“MMXII” albümü hayli uzun zaman beklenmiş olmasıyla birlikte aradan geçen yılların acısının çıkartılmasına zemin oluşturuyordu. Uzun zamandır görüşemeyip,  geçen süreçte de konuşacak ne kadar fazla şeyin biriktiğini gördüğün bir dost sohbeti âdeta.

Onca yıl gözümün önünden geçerken yeni albüme yanaşıyorum. Pentagram bu kez akustik bir albümle karşımızda.

Otuzuncu yılını yaşayan topluluk bu akustik çalışma çatısı altında birçok eski üyesiyle de kayıtlarda buluşuyor. Hakan Utangaç, Cenk Ünnü, Tarkan Gözübüyük, Metin Türkcan ve Gökalp Ergen’den oluşan kadroya eski üyelerden Ogün Sanlısoy, Demir Demirkan ve Murat İlkan’ın da katkıda bulunmuş olması çalışmanın önemini bir kat daha arttırıyor.

Albümde neler var neler yok?

Örneğin “Sonsuz” parçasında üç vokali birden aynı şarkıda dinlemek, “Anatolia”yı Şebnem Ferah’ın yorumlaması gibi sürprizler mevcut. Bunun yanında eskiden yeniye belki de akustik versiyonu nasıl olur diyebileceğimiz birçok parçanın bu duruşlarıyla da ne kadar yakışıklı olduğunu görüyoruz. Ogün Sanlısoy’lu “No One Wins The Fight”, Trai Blazer”dan “Fly Forever”, Murat İlkan’ın mikrofon başına geçtiği “Unspoken”dan “In Esir Like An Eagle”, Demir Demirkan’ı gitarda dinlediğimiz Anatolia”dan “Give Me Something to Kill the Pain” ve “Geçmişin Yükü” başarılı aktarımlarıyla bu akustik serüven içinde parlıyorlar. Yapım ve kayıt kalitesi de cabası.

En önemlisi de birlikte büyüdüğümüz bir metal müzik topluluğunun otuzuncu yılına kadeh kaldırırken buluyoruz kendimizi.

Pentagram’ın ve dolayısıyla birçoğumuzun önemli bir döneminin gözlerinin önünden geçeceği akustik tonlarda  bir film şeridi bekliyor bizleri.

Bu söz birçok şeyi özetliyor aslında “Geliyor geçiyor zaman, dönüyor durmuyor dünya”

Iskalamanın bahanesi olmayacağı bir Pentagram yolculuğu.

Tavsiyenin ötesi.

What's your reaction?

tr_TRTurkish