Olmazsa Olmaz ve İştah Açıcı Bir Sunum: Lenny Kravitz “Raise Vibration”
Sene 1994, rock barların birbiri ardına açıldığı zamanlar, canlı müzik yapılan yapılmayan herhangi bir mekândan içeri kafanızı uzatsanız şu şarkıyı duymanız muhtemel, “Are You Gonna Go My Way”. Özellikle İstanbul genelinde durumun böyle olduğu şahsi tecrübelerimle sabit.
Bir başka tecrübe olarak da o andan önce Lenny Kravitz’i tanımıyorsanız bile inanın ertesi gün o zamana kadar çıkardığı tüm kasetleri bulmaya çalışacak kadar ilginizi çekecektir bay Kravitz’in müziği.
“Mama Said”, “Always On The Run”, “Stand By My Woman” ve dahası, bilmem kaç zaman evde gitar elimde “Believe” ve “Just Be A Woman”ın akorlarını çıkarma uğraşım. Hiç de unutulacak türden anılar değiller.
Vesselam güzel adamdır Lenny Kravitz. Yani, köklere bağlılığının yanı sıra ileriye bakmışlığı da bu güzellik dahilindedir. Sade, hüzünlü, blues temelleriyle folk alaşımlı şarkılarının samimi tavrı da buna dahil, soul, funk, R&B oradan da 70’lerin sokaklarına, yeniliğine ve özgürlüğe dair hissettirdiği ne varsa, hepsi de bu hesaba dahildir.
Leonard Albert Kravitz, New York’un orta yeri Manhattan’da gözlerini açar dünyaya. Televizyon yapımcısı baba ve dizi oyuncusu annenin biricik oğlu olarak büyürken belki de hayranı olduğu ilk müzik grubu olur The Jackson 5 ve sonrasında da taşlar yerine oturacaktır.
90’lar Kravitz’in tartişmasız en parlak dönemi olur ancak sıkı takipçileri bilirler ki sonrasında da hatta günümüze değin tutturduğu çizgi her daim takip edilmeye değer bir yol inşa etmiştir.
Yeni Lenny Kravitz albümü “Raise Vibration”a yaklaştığımızda da bu takibe değer yoldan bahsetmenin mümkün olduğu görülüyor.
Açılış parçası “We Can Get It All Together” bile bu yeni Kravitz albümüne ısınmak için yeterli enerjiyi barındırıyor. Bir kere, geçmişten bugüne hayli başarılı bir klasik şarkı formundan bahsetmek lazım sayın Kravitz’in. Bölümler arası yumuşak geçişleriyle ve her defasında parlak bir nakarat yakalamayı bilen şarkılardır mevzubahis. Sıradan ilerlersek “Low” var ki şarkı, daha albümün yayımlanmasından önce meşhur olmuştur bile. Michael Jackson’a saygı niteliğinde öne çıkan parçada, Jackson’ın meşhur naraları şarkının en önemli rengini oluşturmakta. “Who Really Are The Monsters?”a ne demeli? Bana sorarsanız yine Michael Jackson göndermeli ancak bu defa “Thriller”ın söz konusu olduğu, hem 80’ler hem de 70’ler esintili, dönemi ince ince hissettiren bir şarkı daha.
Blues olmadan bir Kravitz albümü olacağını düşünmek olmaz. Albümün isim şarkısı “Raise Vibration” tam da bu sahnede giriyor devreye. Tabii her zaman olduğu gibi kahramanımızın kendi çöplüğünden kendi elleriyle çıkardığı bir blues şeklidir bu. Olmazsa olmazlara değinirken, sıradaki şarkının adını hemen not edin ve o fazladan yanan ışıkları söndürün ki bay Kravitz’in alametifarikalarından, loş ortamlara ayarlanmış dokunaklı şarkılar serisine hem içeriği hem de bir başka saygı duruşu niteliğindeki “Johnny Cash” başlayıversin.
Bu kadar da değil, lakin asıl yaralayıcı darbe bir sonraki “Here To Love” ile gösterecek kendini. Solo piyano, Kravitz’in hassas dengelere kurulu vokalleri ve sonlara doğru giren gospel koro ile kendi evrenini yaratan bir başka başarılı Kravitz sihiri. Hemen ardından bir doz “Gold Dust” ve bir miktar da “I’ll Always Be Inside Your Soul” önerilecektir ki o ‘olmazsa olmazlar’ hesabındaki mesaimiz tadını bulsun.
Bay Kravitz bu kez de yapabildiğinin en iyisine odaklanıyor. Sevdiği sular ve oynamayı sevdiği sahalarda yüksek yüzdeli isabetli pas oyunuyla dinleyiciyi yakalamayı başarıyor. Bunun en iyi örneklerini de R&B ve funky lezzetleriyle de meşhur mutfağından “It’s Enough”, “Ride”, “5 More Days ‘Til Summer” ve “The Majesty Of Love” şarkılarını servis ederek gösteriyor.
Netice olarak, bir Lenny Kravitz albümünden ne bekliyorsanız önünüzdeki tabakta bulacaksınız. Herkese hitap edecek bir menü söz konusu dahası şefin dokunuşlarıyla alışılmış damak zevkinin ayarı kaçırılmadan, iştah açıcı ve özenli bir sunumla ortaya koyulduğunu göreceksiniz.