Mastodon, Duygusal Zeka ve Teknik Deha: “Emperor of Sand”
2000’li yıllarla birlikte tanıştığımız topluluklar arasında belki de en sağlam yere sahip olanların başında Mastodon gelir. O zamandan beri masaya servis ettikleri sludge metal ve stoner rock türleriyle yoğrulmuş ve üzerine eklenmiş progresif soslarla ortaya çıkan enfes lezzetler bağımlılık yapar durur.
Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda “Leviathan”, “Blood Mountain”, “Crack the Skye” döneminin benzersiz hissiyatlar taşıyan albümleri olurken, aralarında Grammy’nin de bulunduğu birçok ödül adaylığının topluluğu bambaşka seviyelere taşıdığını görürüz. Bu haklı tırmanışı “The Hunter” ve “Once More ‘Round the Sun” sürdürür ki Mastodon stoner ve sludge tarzlarının popülaritesinin artmasındaki en önemli isimlerden biri olur.
Yeni albüm “Emperor of Sand” ile de bu esintiden bir şey kaybetmedikleri gibi bunun uçsuz bucaksız çöl coğrafyasında bir kum fırtınasına dönüşmesine tanık oluyoruz.
Albümde ilk dikkat çekici değişiklik yapımcı koltuğunda en son “Crack the Skye” albümünde beraber çalıştıkları Brendan O’Brien’ın oturuyor olması.
Son birkaç yıldır topluluk üyelerinin başına gelen bireysel travmalar yeni albümün yazım aşamasında olduğu kadar ortaya çıkan temanın, soundun ve beste yapılarının da haritasını çizmiş. Bu travmalar kanser hastalığı sebebiyle yakınlarının ve sevdiklerinin teşhis, tedavi ve ölümleriyle şekillenmiş, hiç de iç açıcı olmayan bir süreci yansıtıyor. Hal böyle olunca da “Emperor of Sand” hem şarkıların hem de aktarımın gerçeklik, duygu ve vuruculuğu bakımından oldukça etkileyici bir satıh yaratıyor.
Ölüm cezasına çarptırılıp çöllerde gezmeye mahkum edilen ana karakterin etrafında dönen ölüm ve hayatta kalma konusu “Emperor of Sand”in ana temasını oluşturuyor. Bu metafor topluluk üyelerinin aile ve arkadaşları vasıtasıyla yaşadıkları kanser sürecini adeta albümde resmediyor.
Mastodon’un ayrıcalıklı yanlarından biri, davulcu Brann Dailor, gitarcı Brent Hinds ve basçı Troy Sanders’ın üçünün birden vokallerde paslaşarak çok boyutlu bir ses dinamiği meydana getiriyor olmaları. Yeni albümde de görüldüğü üzere çalışmanın belirleyici ve yıldızlaşan özelliği olarak bu dinamik vokal başarısı gösterilebilir.
Şarkılar bazında düşündüğümüzde de hayli sağlam bir omurgadan bahsetmemiz mümkün. “Sultan’s Curse”, “Show Yourself”, “Steambreather” ve “Precious Stones” albüm başladığı andan itibaren tempoyu ve sertliği belirleyen, zaman zaman da patlama noktalarıyla içine çeken şiddeti ve tadı yerinde nitelikli parçalar.
“Roots Remain” ve “Word to the Wise”da ortaya koyulan gitar ve bas uyumu, ritim gitarda Bill Kelliher’in de topluluk için önemini gösteriyor. Vokaldeki becerisinin yanında davullarda da ne derece büyük bir yetenek olduğuna şahit olduğumuz Brann Dailor’ın albüme egemen fakat “Ancient Kingdom” ve “Clandestiny” de dinleyicinin iyiden iyiye kendisini kaptırdığı ritimlerin en büyük sorumlusu olduğu açık. Ayrıca yine “Clandestiny”deki synth üzerinden yürüyen melodi parçaya çok şey katıyor. “Andromeda” melodik solo ve rifflerin birbirini desteklediği sürekli ilerleyen yapısıyla öne çıkan parçalardan bir diğeri.
“Scorpion Breath”, vokallere Neurosis’den Scott Kelly’nin katılımı ve açılıştaki incelikli taşıyıcı riff zenginliğiyle albümün en iyilerinden. Ardından gelen kapanış parçası “Jaguar God” akustik ve naif başlangıcını takiben basamakları ustalıkla adımlayarak tansiyonu istediği gibi ayarlayan epik bir parça. Melodik değişkenlik bakımından oldukça doyurucu albümün zirve yaptığı anları barındırıyor.
Mastodon’un kendini tekrarlamaktan uzak duran müzikal yürüyüşü “Emperor of Sand” ile de kendini gösteriyor. Topluluğun genel sound ve karakteristik tüm hücreleri albüme nüfuz ederken bambaşka tınlamayı da başarıyor. Sertlikten ödün vermeyen gitar işçiliği, vokallerde yakalanan derinlik ve önüne geçilmez davul dinamizmi arasında kurulan denge Mastodon’u her zaman farklı bir yere koymamızı sağlayan temel özellik olarak yeni albümün de omuzlarda taşınmasına sebep olacaktır. Her şeyin yanında albümün duygusal yoğunluğunu da hesaba kattığımızda ortaya çıkan iş ayrı bir ilgiyi hak ediyor.
Mastodon bu işi bildiğini bir kez daha kanıtlıyor. Yüksek duygusal zeka ve teknik deha, daha ne olsun hem de hepsi bir arada.
“Emperor of Sand” yılın en iyilerinden biri olarak şimdiden listelerde rezervasyon yaptırılması gereken albümlerden.