Kişisel Deneyimlerden Evrensele: Nilüfer Yanya “Miss Universe”
Boğaç Gökmen
Annesi İngiliz, babası Türk, Londra’da yaşayan yetenekli mi yetenekli hanım kızımız Nilüfer Yanya kuşkusuz son dönemin öne çıkan, en parıltılı isimleri arasında.
Yirmili yaşların başlarında kısa denebilecek sürede Londra müzik sahnesinin en iyi çıkış yapan isimleri arasına adını yazdıran Yanya, 2016’nın son çeyreğinden bu yana “Small Crimes”, “Keep On Calling”, “The Florist”, “Baby Luv” ve Pixies’in “Hey” şarkısına yaptığı cover, üstüne de “Thanks 4 Nothing” ile dikkatleri iyiden iyiye üzerine çekmeyi bilmişti.
Gitarıyla pürüzsüz tonlar ve akorlar arasında dolaşarak başından beri yakaladığı etkin anlatım lisanını tüm bu renklerle harmanlayıp sunmayı iyi başarıyor Yanya. Bunu yaparken de kişisel ancak geneli de hayli ilgilendiren yaşamın duygusal iniş çıkışlarından bahsetmeyi tercih ediyor.
22 Mart’ta piyasaya sürülen ilk uzun metrajlı albümü “Miss Universe” hakkında da aynı hissiyatı içeren, bireyselden dem vurup genel insan vaziyetlerine ayna tutan bir şarkılar bütününden söz etmek mümkün.
2018’in sonuna doğru “Heavyweight Champion of the Year” isimli şarkıyla yeni albümden ilk ezgilerine kulak verdiğimiz Yanya, dinleyici karşısına doğal yeteneklerinin yanı sıra müzik dilinin ve detaylara dokunuşunun da giderek oturduğuna dair sağlam delillerle çıkacağını göstermişti.
Ardı sıra yayımlanan “In Your Head” ve “Tears” ile bu defa mevzubahis delillerin mutlak bir satha oturacağını ve bir üst lige göz kırptığını da fısıldıyordu âdeta.
17 şarkının bir arada ışıldadığı “Miss Universe” ile Yanya, giderek kendi ustalık adımlarını keşfettiği ve bu deneyimlerle dinleyiciyi de bir yerlerinden hikâyenin içine girmeye heveslendirdiği evrensel bir lisan oluşturuyor.
Kapak Fotoğrafı: Molly Daniel