Kara Plak Yayınlarından Koray Löker ile Söyleştik
Müzik dinleyicisi olmak sadece dinlemek eylemiyle yetinmeyip okumayı özellikle de müzik kültürü edinmeye çalışmayı da beraberinde getirir. Ülkemizde ise müzik odaklı kaynaklara ulaşmak her dönem meşakkatli yollardan geçmiştir. Yayınevleri ekonomik endişelerle bu alana girmeyi bir risk olarak görmüşlerdir.
Geçmişe göz attığımda elimize geçen yabancı müzik dergilerinin çevirilerini yaptırmak için mahallede yabancı dili bizden iyi olan arkadaş ve abilerden yardım dilediğimizi hatırlarım. Geçen süreçte tabii ki bu işi layığıyla ve bütün gönül vermişliğiyle yapanlar olmuş kitap, dergi ve fanzinler elden ele taşınmıştır. Okuyucu tarafından özeleştiri yapacak olursak da yeterli destek verilmiş miydi?
Şimdi, girişi fazla uzatmadan sözü bizleri bu konuda umuda sürükleyen, Koray Löker ve Betül Kadıoğlu’nun kurduğu Kara Plak Yayınlarına bırakıyoruz.
Koray Löker ile söyleştik.
The Beatles kitabı, devamının gelmesi ve müzik kitabı çevirilerine el atacak bir yayınevinin varlığı çok heyecanlandırdı bizleri. Bu aralar nasıl gidiyor?
Yıllardır yayıncılık yapıyoruz ve işimizi seviyoruz. Bir yandan müzik de hayatımızın önemli bir parçasını oluşturuyor ve çıkacak ürünler bizi de heyecanlandırıyor. Hunter Davies’in The Beatles’ı, Richard Skinner’ın Erik Satie’nin hayatından yola çıkarak kurguladığı Kadife Bey, Batu Akyol’un söyleşilerinden oluşan Caz Çok Zor ve Mark Polizzotti’nin Bob Dylan’ın ‘Highway 61 Revisited’ albümü hakkında yazdığı monografi şu ana kadar yayımladıklarımız.
Esnek bir yayın planı yapmaya ve gelişmelere ayak uydurmaya çalışıyoruz, ki Nobel edebiyat ödülünün Bob Dylan’a verilmesi buna ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösterdi. “Chronicles”ı yeni yılın başında yayımlamayı planlıyoruz ama hem kitabevleri hem Dylan’ın temsilcisi sürekli “daha çabuk, daha çabuk” diye baskı yapıyorlar. Onlar da haklı tabii, sıcağı sıcağına yayımlanmasını ve sürecin hızlandırılmasını istiyorlar; ama biz de bu tür baskılar yaşamadan, içimize sindiği gibi kitap basmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz ay albüm monografileri serisine başladık. Müthiş bir tesadüfle, seriye başlamak için yayına hazırlanan dört başlıktan Highway 61 Revisited’ı seçtik.
Çevirmen konusu bu işin en önemli unsurlarından. Bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz?
Meslek birliği ÇevBir’in öneri ve beklentilerini karşılıyoruz ama bu bile yeterli değil. Bu işin karşılığını vermek çok zor. Oturup yüzlerce sayfa çeviri yapmak için ayrılan zaman göz önüne alındığında ne ödeseniz cüzi kalıyor. Kara Plak açısından bakarsak sevdikleri ve iyimser, olumlu duyguları olan bir metinle uğraşma tesellisi de sunabiliyoruz. Bizim için de sadece çeviri ustalığı değil, ilgi alanı ve dikkatini de değerlendirme şansı veriyor bu ilişki. Kitabın ruhunu yansıtabilecek, bahsettiği konuyu anlayıp içine girebilecek kişiyi bulmak önemli. Örneğin The Beatles özelinde konuşursak, bir dönem Açık Radyo’da Ömer Madra ile Beatles programı yapan Doruk Yurdesin hemen aklımıza gelmişti. Çevirinin dışında grubun uzmanı da olması başarısında etkili oldu.
Eser seçimlerini hangi kriterlerle gerçekleştiriyorsunuz?
Belli bir literatür oluşturmak istiyoruz. Sevdiğimiz çok isim ve eser var, sıraya sokmaya çalışıyoruz. Örneğin çok uzun zaman aynı kişiyi, grubu konu alan birden fazla kitap yayımlama olanağımız olacağını sanmıyorum. Dylan hariç tabii, ona biraz torpil yapacağız. Sadece o kişinin hayranlarının okuyacağı, ancak onların içine girebileceği eserler de olmamalı. Geçen gün rastladığım ve hoşuma giden bir kitap gibi: David Bowie’nin Berlin’deki hayatı ve o günlerin üretimine etkisini anlatan bir kitap okudum. Aslına baktığınızda merak uyandırıcı, ama Bowie hakkında çok daha kapsamlı bir kitabın eksikliğini çekerken sıra onda demek zor.
Okur profili ve aldığınız geri dönüşler nasıl?
Geri dönüşlerden çok memnunuz. Bu okurun da bizden memnun olduğunu düşündürüyor. Sosyal medyada karşılaştıklarımız çok motive edici. Geçmişine dönen de oluyor, babasının verdiği kasetle Beatles dinlemeye başlayan biri kitabı okurken yeni şeyler öğrenmesinin mutluluğunu da bizle paylaşabiliyor. Bunları görünce biz de eski günlere, şarkıcıları, grupları keşfettiğimiz anlara gidiyoruz, o heyecanları tekrar yaşıyoruz. Müthiş bir his.
Müzik türleri üzerinden bakacak olursak bu konuda yakın ya da uzak olduklarınız var mı?
Kitap seçimini türle ilgili vermiyoruz, daha çok metinler ön planda oluyor. Metinlerin gerçekten bizi heyecanlandırması gerekiyor. Sonuçta müzik temamız, asıl işimiz yayıncılık ve onun gerektirdiği kriter ve dinamiklerden de ayrılmıyoruz. Biraz önce de bahsettiğim gibi metin kendi hayran kültü içinde sıkışıp öznel kalmamalı. Bu doğrultuda içerik bizi tatmin ettiği sürece müzik türünün veya hoşlanıp hoşlanmadığımız bir sanatçı veya grup olmasının bir önemi yok.
Kısa ve orta vadede nasıl bir yol haritanız ya da projeleriniz var?
Şu anda ayda bir kitap gibi ilerliyoruz ve bir süre de böyle gidecek gibi görünüyor. Belki ileride ayda iki, üç diye artacaktır. Biraz da yayıncılığın ve piyasanın gerçekleri belirliyor bunu. Aslında insan istiyor ki uzun zamanlar ayırarak çalışsın, sıkışmadan yapsın ama kolay değil.
Örneğin, The Beatles kitabında, grubun turne menajerlerinin yaşadığı sıkıcı memuriyet hayatından sıyrılıp grupla tanışması da anlatılır; böyle, ayrıntıları çok seviyorum. Spot ışıklarından uzakta, görünmez kahramanların öykülerini yani. Ses mühendisleri, rodiler, yapımcılar neler yaşıyorlar… Tabii ki onları anlatan kitaplar da var. Onlara da sıra gelmesini sabırsızlıkla bekliyoruz ama biraz daha ne yaptığımızı anlatabildikten sonra yayımlandıklarında okurla daha rahat buluşacaklarını tahmin ediyorum.
Tabii bunlardan bahsederken sadece yazılmış, çevrilmeyi bekleyen kitaplara bakıyoruz gibi düşünmemek gerekli. Telif kitap üretimini çok önemsiyoruz. Mesela Highway 61 Revisited ile başlayan albüm monografileri devam edecek, 33⅓ serisinden yılda üç dört çeviri yayımlayacağız. Fakat bunlara önümüzdeki yıl yerli albümler hakkında, burada yazılmış monografiler de eşlik etmeye başlayacak. Monografi ya da bağımsız ama buralı kitaplar basmanın bambaşka bir mutluluğu var.
Boğaç Gökmen