Hatıralar Sarmış Dört Bir Yanımı: Manowar Final Battle İstanbul Konseri Yaklaşırken
Boğaç Gökmen
Yılın en büyük konserlerinden biri olacak Manowar’ın Final Battle İstanbul gösterisine geri sayım sürerken, zihnin dehlizlerindeki birçok anı vakit kaybetmeksizin zincirlerinden boşanırcasına ortaya çıkmaya başladı.
Manowar ile ilk tanışma anımı düşündüğümde gündeme oturan albüm “Hail To England” oluyor örneğin. Albümü, lisenin ilk yılı Kadıköy Bahariye’de sıklıkla uğradığımız Opera Pasajındaki müzik dükkânında kaydettirmiş, kısa sürede tutsağı olmuştum beynime işleyen melodilerin.
Şuradan birkaç doz “Army of the Immortals” üstüne de “Blood of My Enemies” açsam fena olmayacak. Hatta, “Kill with Power” die die die….
Ardından, aynı mahallede oturan bir arkadaşın abisinden kaydetmek için binbir dil döküp, iyi bakmaya söz vererek ödünç aldığım “Sign of The Hammer” plağı giriyor sahneye. Bir bakıma taşlar da iyice yerine oturuyordu artık. “Mountains” ve “Guyana (Cult of the Damned)” hikayeyi bambaşka boyutlara taşıyacak denli kudretli şarkılardı ve bir dönem başka bir şey dinleyemememi sağlamıştı âdeta.
“Fighting the World”ün kasetini Caddebostan Plaj Yolu’ndaki Alkım Video’dan aldıktan sonra eve ulaştığım koşu derecesi yeni bir rekor denemesini de işaret ediyordu. Nispeten daha kolay dinlenebilecek bir içeriği vardı albümün ancak melodik açıdan kimsenin söyleyecek bir sözü olamazdı. Manowar normlarını hakkıyla sürdürüyordu albüm, hatta çok büyük kitlelerce tanınmasını da sağlayacaktı. Elbette, “Carry On”, “Defender”, “Holy War”, “Blow Your Speakers” albümün isim şarkısı “Fighting the World” ve “Black Wind, Fire and Steel”.
Aynı zamanda geçmişe yönelik didikleme, araştırma ve dinleme seansları da giriyordu devreye. Grubun ilk albümleri “Battle Hymns” ve “Into Glory Ride”ı Kadıköy postanenin köşesinde tezgâh açan Olcay’dan aldığım anlar beliriyor ansızın. Bir dönem tüm kasetlerimi, müziğe bakışımı bambaşka yönlere de çevirmeme vesile olan o tezgâhtan alıyor, sadece kaset almakla kalmıyor, ayak üstü yapılan sohbetlerde çok yönlü bir musiki beslenmesi de yaşıyorduk. Ne mutlu!
Gel gelelim 1988’in son düzlüğüne.
Kasım ayı civarları ufaktan kış kendini göstermiş, hayli sıkıcı okul koşturmaca ve dayatmaları arasında müzik dinlediğim anlar neyseki bir temiz hava sahası oluşturmaya yetiyordu. Polis radyosunda yayımlanan Rock Dünyasından hayat kurtarıyordu adeta. Hiç kaçırmadığım ve kasete kaydetmek için radyonun başında nöbet tuttuğum birkaç radyo programından biriydi. Sevgili Şener Yıdız’ın hazırlayıp sunduğu program çoğu zaman albümleri şarkı aralarında konuşma olmaksızın yayımlıyor ve bu yayın anlayışı albümleri elde etmek için nefis bir fırsata dönüşüyordu.
Bu programlardan birinde ise henüz dumanı üstünde Manowar’ın yeni albümü “Kings of Metal” yayımlanmış ve hem programı kaçırmamış hem de kasete kaydetmeyi başarmıştım. Bu sayede de arkadaşlar arasında herkesten önce albümün tamamına sahip tek kişi olmuştum. O yıllarda bunun ne demek olduğunu bilenler bilir. Evde kimse yokken arkadaşlarla toplanarak sesi kökleyip bu yeni Manowar albümünün büyüsünü yaşadığımız günlerden birinde – sanırım o dönem GırGır’da çiziyordu – Aptülika’nın Grup Perişan köşesinden yaptığı bir sesleniş gelir aklıma, “31 Aralık akşamı, yeni yıla girerken herkes ‘Heart of Steel’ dinleyecekti” öyle de olmuştu. 1989’a Manowar “Kings of Metal” ile girilmişti.
“Kingdom Come”, “Hail and Kill”, “Blood of the Kings” ve “Kings of Metal” onca yıldır dönüp duruyor arka planda.
90’lı yıllara girildiğinde de “The Triumph of Steel” ile gündemde kalmayı sürdüren Manowar bu defa albümün kapanış şarkısı “Master of the Wind” ile başrollerden birini kapıyor ve iki akustik gitar yaptığımız programlara monte ettiğimiz şarkı, bir dönemin fon müziği oluyordu.
Ardından uzun aralıklarla yayımlanan “Louder than Hell” ve 2000’lerin ilk Manowar kaydı olan “Warriors of the World” dönemin metal marşlarını yüreklere kazıyordu.
Ancak en önemlisi de 2005 yılının 6 Ağustos günü yaşanıyor, Manowar ilk kez geldiği İstanbul’da Yedikule zindanlarını tarihe geçen bir akşamda, coşkuya boğuyordu. Dillere destan, katılan herkesin anlatacak sayfalarca anısının olduğu memleket konser tarihinin mühim kilometre taşlarından biri oluyordu Manowar Yedikule.
Sonrasında, 2010 Haziran’ında Sonisphere organizasyonuyla ve son olarak da 24 Mayıs 2014’de İstanbul sahnesini birbirine katıyordu Manowar.
Şimdi ise tüm hatıralar arasında 20 Temmuz gününü iple çeken metal yürekler için son kez sahnede olacak Manowar. Hem duygu yönü hem de coşku seviyesi tartışmasız tavan yapacak konser, herkesin hayatına dokunan birçok Manowar şarkısıyla âdeta zaman tünelinden geçerek sahneye oradan da zihinlerimize bir kez daha konumlanacak.
Eh! boşuna dememişler, Other bands play Manowar kill…