Jeff Hanneman’ın Ardından
İlk dinlediğim zaman mı? Bu tip deneyimler unutulmaz derler tabi ben de unutamadım, hatta evin düzenini, annemin gitmesini beklediğimi ve kaseti teybe takıp sesi köklediğimi hiç unutamam Slayer ‘Show No Mercy’.
1981 yılında başlar hikaye, Thrash Metal’in ilk gerçek rifflerinin duyulduğu zamanlar. L.A. California o sıralar oluşumun sac ayaklarından biri hatta en sağlamı olarak tarihteki yerine oturmaktadır. 17-18 yaşında gençlerdir onlar da dünyanın başka başka yerlerindeki bir çok sessiz azınlık gibi fakat fırtınadan az önceki kadar bir sessizlik.
Jeff Hanneman gitar çalıp daha çok punk dinlemekte ve bu olup biten hareketin tam göbeğinde kim bilir aklından neler geçirmektedir. Kerry King ile bir araya gelip iki gitar oluverirler, bas gitar ve vokal Tom Araya ile daha sonra dünyanın en önemli ve kendine has davulcularından olacak Dave Lombardo’yu da kadroya dahil ederek belki de o anda düşünemedikleri bir efsaneyi oluştururlar SLAYER.
83 Show No Mercy, ok yaydan fırlamıştır artık. Aynı dönem Amerikanın çeşitli köşelerinde de buna benzer, tahrip gücü olabildiğince yüksek işler yayılmaya başlamıştır. Metallica, Anthrax, Exodus, Overkill ve Megadeth. Artık Thrash Metal dünyaya hükmetmeye başlayan bir müzik türü olacağının sinyallerini bütün samimiyetiyle ortaya koyar, bir yumruk gibi.
85 Hell Awaits ve çoğu otoritenin nazarında günümüze kadar ki en iyi Thrash Metal albümü ünvanını kimselere kaptırmayan 86 yılında yayınlanan muhteşem Reign in Blood. Slayer alıp başını yürümüş ve zirveye yerleşmiştir artık.
Hanneman’ın babası Normandiya çıkarmasında savaşmış II.Dünya savaşının en vahşi cephelerinden geçip gelmiştir. Onun getirdiği madalya ve çeşitli nazi ikonları çocukluğundan beri ilgisini çekmiştir ve hatta Slayer’in logosuna ilham kaynağı olmuştur.
88 albümü South Of Heaven ve 90 yılında yayınlanan Season in The Abyss konuyu öyle yerlere taşır ki dünya çapında turneler, satış patlamaları ve bize de dinlemekten ezberlenmiş bir külliyat kalır. Devam eden süreçte günümüze kadar çıkan 11 stüdyo albümü, EP ve konser kayıtları.
Bütün bu başarının ardında bir takım oyunu olmasının yanında bir adam bulunmaktadır ki Jeff Hanneman’dır kendisi. Slayer albümlerinin ve Thrash Metal dünyasının marşları haline gelmiş şarkıların arkasında hep bu adam vardır. İnce, uzun sarı saçları, sert görünümlü, aşırı show işlerine kaçmayan Slayer’ın sağ köşesi ve can damarıdır o. Ortaya koyduğu riffler ve Metal müziğin en sarsıcı türü diyebileceğimiz bu tarza kattığı melodik şarkı yapılarıyla farklı bir yer ve haklı bir saygı edinmiştir kendisine.
Bütün o şaşalı rock, metal camiası içerisinde, müthiş gitaristler ve show dünyasının öne çıkardığı bir sürü star yanında o bir kenarda durmayı, kendi halinden taviz vermemeyi ve bunun yanında da muhteşem bestelerle bizlerin kalbini kazanmayı başarmıştır.
Düşünün bir kere, Die by the Sword, Necrophiliac, Angel Of Death, Postmortem, Raining Blood, South of Heaven, Live Undead, Behind the Crooked Cross, War Ensemble, Dead Skin Mask, Seasons in the Abyss gibi bir çıpıda herkesin aklına gelen klasikleşmiş Slayer parçaları hep Jeff Hanneman imzası taşımaktadır.
Arkanda büyük eserler, sağlam bir karakter ve bu işe yürek koyacak herkese ilham kaynağı olacak bir Metal duruşu ve örnek bir müzisyen kimliği bıraktın koca adam. Yaşattıkların ve kulaklarımızdan silinmeyecek melodilerinle birlikte her zaman bizimle olacaksın.
Teşekkürler Jeff Hanneman…