Haftanın Kitaplığı – 9 Nisan 2018
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
RAKUN – SUAT DUMAN
Okuyucusunu sürükleyici bir maceranın içine sokan Suat Duman’ın yeni romanı Rakun, Alakarga Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Rakun, gittikçe renklenen, İstanbul’un altını üstüne getiren eğlenceli bir suç romanı. Kitapta sıradan bir taksi şoförü olan Can’ın, eline tutuşturulan bir Picasso rulosuyla evine döndüğünde başına gelecekler anlatılıyor.
“Gündüzler tekdüzedir, ya gece?
Geceyi kimse planlayamaz.
Macera arıyorsan kendin bilirsin ama yıldız ışığına güvenilmez mesela.
Kent ışıkları hele kahve falı gibidir, ne gösterirse tersi çıkar.
Tek bir uzun zamanda, aynı anda olup biter her şey, bitmezse de bitmez, alacakaranlığın olayı budur zaten.”
İKİNCİ VAKIF-VAKIF SERİSİ – ISAAC ASIMOV
Hugo Tüm Zamanların En İyi Serisi Ödülü
1941 yılında genç bir bilim insanı ve yazar olarak Isaac Asimov, Edward Gibbon’ın yazdığı Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi’nden etkilenerek çağının çok ötesinde bir destan yazdı: Galaktik İmparatorluk’un çöküşü ve feodalizmin dönüşü, İkinci Galaktik İmparatorluk dönemindeki güvenli ortamdan geçmişe bakan bir bakış açısıyla anlatıldı. İşte bu süreç sonucunda “Tarih tahmin edilebilir mi?”, “Toplum nasıl yönetilmeli?” ya da “İmparatorluklar neden yükselir ve çöker?” gibi soruları sormaktan çekinmeyen destansı Vakıf Serisi ortaya çıktı.
Katır, Galaksi’yi fethetmişti, en azından büyük bir kısmını. Birinci Vakıf’ın liderleri ya öldürülmüş ya da taraf değiştirmişti. Ancak İkinci Vakıf’ın varlığı Katır’ı hâlâ huzursuz ediyordu. Sır gibi saklanan Vakıf’ın yeri, Galaksi’deki “Yıldız Sonu”ndaydı; peki ama burası neresiydi? Ya da bu Vakıf gerçekten mevcut muydu? Katır, artık en sadık generali olan ve an itibariyle beyni yıkanmış eski direniş lideri ile zihni hâlâ özgür, hırslı genç Bail Channis’i Vakıf’ın yerini bulmak için görevlendirmişti. Ama arayış içindekiler yalnızca onlar değildi. Seldon’ın planını kendinden büyük pek çok kişiden daha iyi anlayan 14 yaşındaki Arkady Darrell da Vakıf’ın peşindeydi…
EVVEL ZAMAN – ERCAN KESAL
Kitaplarıyla olduğu kadar sinemadaki varlığıyla da bilinen Ercan Kesal, 2011 Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan, Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği Bir Zamanlar Anadolu’da filminin hikâyesini anlattığı kitabı Evvel Zaman, İletişim Yayınları etiketiyle 13 Nisan’da yayımlanacak.
Kesal, sadece bir film güncesi anlatmıyor, sinemaya dair düşüncelerini edebiyatla harmanlayarak bir “film süreci”ni yazıya döküyor. Sadece bir “kamera arkası” değil; bir filmi çekme macerası hakkında ve aynı zamanda Anadolu hakkında bir hikâye anlatıyor.
“Her filmin her aşaması, süreçle aynı anda, farkında olarak ya da olmaksızın yaşadığınız bir içsel yolculuğu da içerir. (…) Fakat işin kendisi o kadar öne çıkar ve her şey filmin çekilmesine o kadar tabi kılınır ki, bir süre sonra o işin ‘yolculuğunu’ gözden kaybeder, aklınızdan çıkarırsınız. Ancak iş bittikten sonra yolculuğun kıymetini fark edersiniz. Çünkü bitmiş bir işin sonunda, yolculuk boyunca yaşanan tüm hayal kırıklıkları, iniş çıkışlar, ümitler, vazgeçişler, kabullenişler ya da itirazlar adeta hiç yaşanmamış gibi unutulmuş ve bir kenara atılmıştır. Ama, ‘öğrenmek’ denilen şey de budur.
MOR SAKİ – ALİ DENİZ USLU
Ali Deniz Uslu, Mor Sâki’de şiir ile kısa öyküler arasında kurduğu ilişkiyi, bir adım daha ileriye taşıyarak, cüretkâr tavrını koruyarak sürdürüyor. Uzlaşmayan, tehditkâr sözcüklerle dolu yazı ikliminde, kendi fırtınasında korkusuzca kürek çekiyor. Varmak istediği coğrafyaya sanki bir an önce ulaşmak ister gibi.
Algı kırılmaları, anlam bölünmeleriyle zamandan parçalar koparırken geçmiş, şimdi ve gelecek koridorunda hayata dair sorular sormaya, cevaplar bulmaya devam ediyor.
Uslu’nun dizeleri keskin, yüzleşmekten korkanların eline almaması gereken türden. Ama kendiyle çarpışabilenler için bir o kadar da umut dolu ve şifalı. Şairin şiir evrenine daha önce girmediyseniz bu kitap ön sıralardan bir koltuk, geçmişte yayımlanan kitapları için de sizi neyin beklediğinin bir hatırlatması.
DİSKO TOPU – AYÇA GÜÇLÜTEN
Uykusuz ve Oda adlı kitaplarıyla tanıdığımız Ayça Güçlüten’in yeni kitabı Disko Topu, 13 Nisan’da İthaki Yayınları etiketiyle yayımlanacak.
Bu kitabın kahramanı bu dünyayla aynı dili konuşmayan, aynı pencerelerden bakmayan ve aynı kapılardan geçmeyen, çoğunluğun ezberi dışında kalan yönleriyle, alışılmışın dışında görme biçimleriyle bilinç dışındaki asıl dünyasına körü körüne bağlı bir kadın. Topluma göre ise belki de sadece “öteki”.
“Ben bir hiçtim. Ben her şeydim. Ne olursam olayım, vardım.
Ben de biri idim.
Tokalaşmak istemediğiniz biri.
Çevrenizi dikkatle taradığınızda bile gözlerinizin görmeyi atladığı biri.
Rağmen biri.”
CHİCAGO KIYILARI – STUART DYBEK
Amerikalı yazar Stuart Dybek’in öykülerinde Güney Chicago’daki etnik mozaiği oluşturan insanların hayatı hayaller, mitler, sesler ve kokularla harmanlanmış bir kent şiirine dönüşüyor. Bu öyküler gerçekle fantastiği, etnik adetler ile Katolik ritüellerini iç içe geçirerek kentin hafızasını lirik bir dille kayda alıyor.
Çoğu öykü, gündüzün dünyeviliğinin yerini yeraltındaki duygulara bıraktığı, hayatın sıradanlığının sanrılı bir büyüleyicilik kazandığı alacakaranlık zamanında geçiyor.
Bir conga davulcusu ölmüş sevgilisinin hayalinin peşinden metronun derinliklerine sürreal bir yolculuk yapar. Alkolik bir kasap kendini ölü bir kızla buzluğa kilitlenmiş bulur. Uyurgezerler mahallenin lokantasına dadanır. Belediye tarafından kentsel dönüşüm bölgesi ilan edilen mahallede binalar yıkılır, caddeler otobana dönüştürülürken mahalledeki işsiz gençler kaybettikleri geçmişi sokaklarda arar dururlar. Yukarı kattan süzülen Chopin ezgileri, bir çocukla yersiz yurtsuz dedesini müziğin hüznü etrafında bir araya getirir. Bütün öykülerde, dışarıda kalanları, uyumsuzları, eksantrikleri, hayalperestleri birbirine ortak bir kayıp ve özlem duygusu bağlar.
“Stuart Dybek’in kurgusal dünyası hem sıradan hem de büyüleyici bir yer.” – The New York Times
“Chicago Kıyıları o kadar güzel bir kitap ki, aslına bakarsanız yazar olmak isteme sebebim de bu kitaptaki ‘Sıcak Buz’ adlı öyküdür. … Stuart Dybek Amerika’daki en şiirsel yazarlardan biri.” – George Saunders