Haftanın Kitaplığı – 7 Ocak 2019

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

BİR DÜNYA ŞARKISI ŞÜKRÜ ERBAŞ – BURAK ATABAY

Bir Dünya Şarkısı Şükrü Erbaş

Şükrü Erbaş’ın şiirdeki 40. yılı için, gazeteci Burak Abatay tarafından hazırlanan Bir Dünya Şarkısı Şükrü Erbaş adlı kitap Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle yayımlandı.

​Erbaş’ın  ilk şiiri Varlık dergisinin Şubat 1978 sayısında yayımlandı. Yazar ve şair dostlarının yazılarından oluşan bu kitap 40. yıla bir armağan niteliği taşıyor. Kitapta yazıları yer alan isimler: Burak Abatay, Semih Gümüş, İlknur Özdemir, Haydar Ergülen, Ahmet Telli, Semih Poroy, Ethem Baran, Aydın Çubukçu, Abdullah Ataşçı, Bedia Koçakoğlu, İsmail Mert Başat, Şehmus Ay, Eray Canberk, Hüseyin Şahin, Deniz Durukan, Betül Dünder, Rahmi Emeç, Şeref Bilsel, Mahmut Temizyürek, C. Hakkı Zariç, Fatin Kanat, Kenan Kocatürk, Zeynep Altıok Akatlı, Mehmet Özer, Eren Aysan, Emel İrtem, Didem Gülçin Erdem, Gökçenur Ç., Selahattin Yolgiden.

SOĞUK DERİ – ALBERT SANCHEZ PINOL

Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Antarktika yakınlarındaki küçük bir adaya, bir yıllığına yeni bir meteoroloji uzmanı gelir. Haritada bile zor görülen bu küçük adada bir kişi daha yaşamaktadır: Fenerin ketum görevlisi. Fakat iki kişilik bu ada, hiç de göründüğü kadar sakin değildir. Adanın gizemi ancak karanlık çöktüğünde ortaya çıkar. Soğuk Deri, imgelem gücü ve felsefi sorgulamalarıyla, insanın ”öteki” ile kurduğu ilişkiye dair unutulmaz bir roman.

(KİTAPTAN ALINTI )Gözlerime inanamıyordum, gördüğüm kişi ben miydim? Dört günlük uykusuzluk ve savaş  beni mahvetmişti. Sakalım epeyce uzamıştı, solgundum, ölülere has bir solgunluk. Özellikle gözlerim iflah olmaz bir delinin gözleriydi. Mavi gözbebeklerim koyu kırmızı adacıklarla çevriliydi. Gözkapaklarımda ve çevresinde yarışırcasına mosmor halkalar. Soğuk ve korku dudaklarımı kavurmuştu. Boynumda kaşkol gibi duran kalın sargıda, kanlı, kurumuş yara kabukları, hafif nemli ve irinli kan pıhtıları vardı. Bedenim artık yaraları kapatma sanatını anımsamıyordu. Kırık tırnaklar. Saçlarım katrana benzer bir tabakayla kaplıydı. Kulağımın üstünden bir tutam saç aldım ve büyük bir şaşkınlıkla saçımın gri beyaz bir renk aldığını gördüm. Kafamı kovanın içine daldırdım ve bir sineğin telaşıyla kafamı ovuşturdum. Ama bu yetmiyordu bana. Bedenim günahkâr bir kirliliğe gömülüydü. Silahımı, teçhizatımı, bıçaklarımı bir yana koydum; paltomu, yün kazağımı, gömleklerimi, botlarımı, çoraplarımı ve pantolonumu çıkardım, bulaşıcı bir hastalık, beni koruyan giysilerin her tarafına mikrop bulaştırmış gibi çırılçıplak kaldım. Sonra kaynağın çıktığı duvara tırmandım.

MAKİNE OLMAK – MARK O’CONNELL

Mütevazı Sorunumuz Ölümlülük

Gazeteci Mark O’Connell’in mümkün geleceğini görebilme ve ölümlülüğünü aşabilmemiz için bizleri siborglar, ütopyacılar, hackerlar, fütüristler arasında bir yolculuğa çıkardığı kitabı Makine Olmak, Öznur Karakaş’ın çevirisiyle Domingo Yayınevi tarafından yayımlandı.

İnsanın biyolojik sınırlarını esnetme uğraşındaki transhümanizm hareketi altın çağını yaşıyor. Elon Musk’ın yapay zekâyı beynimize eklemleme, Google’ın yaşlanma sorunumuzu çözme hedefiyle biyoteknoloji yatırımları yaptığı bir dünyada ölümsüzlüğe oynamak artık eskisi kadar marjinal görülmüyor. O’Connell, Makine Olmak’ta hareketin içine doğru büyüleyici –ve ürkütücü– bir keşfe çıkıyor. Laboratuvarlarına giriyor, siborga dönüşmek için ciltlerinin altına çipler yerleştiren bir biyo-hacker topluluğuyla bodrumlarında tanışıyor; buralarda insanı afallatan yeni teknolojik olasılıklar ve bunların yarattığı ahlaki ikilemlerle yüzleşiyor.

ÜTOPYADAN BİLİME SOSYALİZMİN GELİŞİMİ – FRIEDRICH ENGELS

“Modern sosyalizm, içeriği bakımından, her şeyden önce, bir yandan mülk sahipleri ile mülksüzler, kapitalistler ile ücretli emekçiler arasındaki günümüz toplumunda hüküm süren sınıf karşıtlıklarının, diğer yandan da üretimde hüküm süren anarşinin kavranmasının ürünüdür.”

Engels’in bu cümleyle başlayan eseri, Karl Marx’ın sözleriyle, “bir bilimsel sosyalizme giriş metni oluşturdukları söylenebilecek olan” pasajlardan oluşuyor.

Marksizm, Fransız aydınlanmacılığının bir devamı mıdır? Ütopyacı sosyalizm anlayışlarından nerelerde ayrılır, bunların hangi özelliklerini sahiplenir? Felsefeye ve doğa bilimlerine nasıl yaklaşır? Materyalist tarih anlayışının ayırt edici özellikleri nelerdir? İnsanlığın zorunluluk dünyasından özgürlük dünyasına sıçrayışı nasıl gerçekleşecek? Proletarya hareketinin teorik ifadesi olan bilimsel sosyalizmin bu konudaki görevi nedir?

Ütopyadan Bilime Sosyalizmin Gelişimi, Marksizmle ilgili temel soruların pek çoğunu yanıtladığından, farklı dillere en çabuk çevrilen Marksist klasiklerden biri olmuştu.

AŞIKLAR BAYRAMI – KEMAL VAROL

Kemal Varol “Âşıklar Bayramı”

JarHawUcunda Ölüm Var ve Sahiden Hikâye adlı kitapları ile tanıdığımız Kemal Varol’un yeni romanı Âşıklar Bayramı, İletişim Yayınları etiketiyle 11 Ocak’ta yayımlanacak.

Varol, masalsı bir dil kullandığı romanında uzun yolları, baba oğul ilişkilerini ve aşkları anlatıyor. Romanın kahramanı avukatın “Her oğul gibi, ne kadar direnirsem direneyim daha en başından babama karşı yeniktim” hissinin hep orada durduğu bir hesaplaşma. Bir yandan da kırık bir aşk hikâyesinin bulutu dolanıyor babasıyla “meselesini” halletmeye çalışan adamın üzerinde… Yoksa, iki aşk hikâyesinin mi? Roman, aynı zamanda bir yol hikâyesi… Hem, düz anlamıyla bir yol hikâyesi: Diyarbakır’dan Kars’a yolculuk ediyoruz. Uzun yolun menzilleri, konaklama tesisleri, aramalar, kontroller, ıssız taşra köşeleri… Memleket hastaneleri…

“Babam, tamı tamamına yirmi beş yıl sonra, bir elinde yıllanmış üç telli bağlaması, diğer elinde ahşap bavulu, kapımın önünde diz çökmüş, gece vakti aniden ortaya çıkmış mahcup bir konuk veya geçip giden zamandan borcunu mahsup etmeye gelmiş eski bir alacaklı gibi öylece beni bekliyordu.” 

What's your reaction?

tr_TRTurkish