Haftanın Kitaplığı – 4 Şubat 2019

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

KENDİNİ TUTAMAYAN BOŞLUK – SLAVOJ ZIZEK

Sloven felsefeci Slavoj Zizek’in felsefe, psikanaliz ve siyasal iktisat eleştirisi alanları arasındaki boşlukları doldurmaya odaklanan bu kitabı, alanlar arasındaki geçişkenlik üzerinden kendini kurguluyor.

Bugüne kadar Lacancı psikanaliz üzerinden siyasal iktisat ve cinsellik arasındaki güçlü bağın üzerinden hareket eden ve bundan sapkınca bir keyif alan Zizek, bir kez daha ontolojik meselelere kafa yoruyor.

Zizek’in Marx’tan Lacan’a, oradan Zupancic’e uzanan karmaşık, oradan oraya atlayan felsefi analizleri her zamanki gibi kendini Pokemon Go gibi gündelik örneklerle kol kola gidiyor. Binlerce yıldır tartışılan ‘ebedi’ meselelerle hayatımıza girip çıkıveren sıradanlıklar arasında tuhaf bir bağlantı sunuyor Zizek.

BEYAZ DENİZ – ROY JACOBSEN

Yıl 1944… Çocukluk adası Barrøy’e geri dönen Ingrid, artık sadece onu ağırlayan bu ıssız kara parçasında denizin ve gözyüzünün güçlerine kafa tutup kışa hazırlanıyor; ağları seriyor, çitleri onarıyor, denizi ve kuşları gözlüyor. Her karışını tanıdığını sandığı Barrøy’ü bu kez genç bir kadının algısıyla yeniden anlamlandırırken kara kış onu yalnızlıkla, korkularıyla ve beklenmedik bir aşkla sınıyor.

Norveç’in yaşayan en önemli yazarlarından Roy Jacobsen, büyük bir beğeni kazanan Görülmeyenler’in devamı niteliğindeki “Beyaz Deniz”de tabloyu daha da büyütüyor ve ülkenin kuzeyindeki küçük bir adada yaşayan Barrøy ailesinin hikâyesini İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarına taşıyor.

Ödüllü yazar Jacobsen’in içe işleyen yalın anlatımı, okurunu yine ustalıkla ve incelikle sarsıyor.

“Ingrid doğduğundan beri aramıştı, böğürtlenleri, yumurtaları, kuş tüylerini, balıkları, deniz kabuklarını, ağa asılacak taşları, koyunları, çiçekleri, tahtaları, pirinci… bir adalının kafası ve elleri neyle uğraşırsa uğraşsın gözleri durmadan arar; adaların, denizin üzerinde dolaşan huzursuz bakışlar en ufak bir değişiklik görünce oraya çivilenir, en önemsiz işaretleri algılar, ilkbaharı daha gelmeden görür, karları daha girinti çıkıntıları beyaza boyamadan tanır, hayvanları ölmeden, çocukları düşmeden önce fark eder, beyaz kanat yığınları altındaki denizde görünmez balıkları görür. Adalıların çarpan yürekleri gözleridir. (Tanıtım Bülteninden)

TÜRKİYE’DE BALIK ve BALIKÇILIK – KAREKİN DEVECİYAN

Karekin Deveciyan Efendi’nin 1915’te İstanbul’da basılan Türkiye’de Balık ve Balıkçılık adlı eseri Türkiye’de balıkçılık konusunda yazılmış en önemli eserlerin başında gelir. Eser, konuyla ilgilenen herkesin takdirini kazanmış olmasının yanı sıra, son yıllarda sayıları hızla artarak yayımlanan balık ve balıkçılıkla ilgili kitapların hemen hepsinin başvuru kaynağı da olmuştur.

Türkiye’de Balık ve Balıkçılık, alanındaki ilk çalışmadır. Yazarının konuya olan hakimiyeti, büyük tecrübesinin ürünü olarak verdiği ayrıntılı bilgiler, yaptığı hassas çizimler, bugün onu yalnızca balıkçılık alanında değil, folklorik ve tarihsel bakımlardan da benzersiz bir eser olarak değerlendirmemize neden olacak kadar önemlidir. Avrupa bilim çevrelerinde de takdirle karşılanan eser, Türkiye’deki deniz ve tatlısu balıklarıyla deniz canlılarını, av aletleriyle volileri, dalyanları, göl ve akarsularla ilgili bilgilerle avlanma tekniklerini içererek, balıkçılık konusuna ilgi duyan herkes için zengin bir kaynak oluşturur. Eserin değerini tarihçi Reşat Ekrem Koçu, ünlü eseri İstanbul Ansiklopedisi’nin dördüncü cildinde şu sözlerle teyit eder:

“Balık ve Balıkçılık milli kütüphanemizde benzerine ender rastlanan muazzam eserlerdendir kendi mevzuunda ise tek eserdir.”

Bugün, Türkiye balıkları ve balıkçılığı konusunda Karekin Deveciyan’ın bu dev eseri kadar zengin ve canlı ayrıntılarla bezeli bir kitabın hâlâ yazılamadığını iddia etmek abartılı sayılmaz. 576 sayfadan oluşan Türkiye’de Balık ve Balıkçılık’ta, tamamı Deveciyan’ın kaleminden çıkma 207 çizimin yanı sıra, 103 tablo ve İstanbul civarındaki dalyan ve voli yerlerini gösteren bir harita yer alıyor.

GİTMELİYDİN – DANIEL KEHLMANN

Daniel Kehlmann’ın tekinsiz duygusu, aşk ve evlilik, kimlik buhranları ve psikozlar üzerinden bir ailenin ayakta kalma öyküsünü anlattığı ‘Gitmeliydin’ zaman ve mekanın ötesinde bir labirent hikayesi.

Noel’e yakın bir zamanda hayatlarındaki baskıdan kurtulup tazelenmek isteyen çocuklu genç bir çift, çılgın kalabalıktan uzakta puslu ormanlar arasında bir ev kiralayarak inzivaya çekilir. Ancak işler beklendiği gibi gitmez. Tazelenme itkisini yerini derinleşen bir krize bırakır. Aile doğal olmayan bir süreç geçirmeye başlar.

YILDIZ TAMİRCİSİ LORİN – REDHOUSE KIDZ

Hasankeyf’te Yıldızların İzinde Büyülü Bir Macera

Eyvah Kalbim Kırıldı! ile tanıdığımız yazar ve çizer Elif Yemenici’nin okurlarını Hasankeyf’te yıldızlarla dolu, ışıl ışıl bir maceraya çıkardığı yeni kitabı Yıldız Tamircisi Lorin, Redhouse Kidz (SEV Yayıncılık) etiketiyle yayımlandı.

Yemenici’nin Hasankeyf’e yaptığı bir gezi sırasında küçük bir kızla konuşurken aklına düşen bu öyküde, göç etmeden yıllardır Hasankeyf’te bir minarenin üzerinde oturan inatçı leylek Cemşit ve onun arkadaşı Lorin’in maceraları anlatılıyor.

​Hasankeyf’in en uzun minaresinin üstünde bembeyaz bir leylek oturmaktadır. Göç etmeden yıllardır burada durduğundan, kasabalı ona İnatçı Cemşit adını takmıştır. İnatçı Cemşit yine bir akşam yerine kurulmuş, derin bir uykuya dalmak üzereyken bir gürültü duyar ve aşağı baktığında küçük bir kızın zıpladığını görür. Cebinde kavanozu, kolunda kuzusuyla Lorin adındaki bu kız, zıplayıp yıldızlara ulaşmaya çalışmaktadır. İnatçı Cemşit’in kanadına tutunup yıldızların peşine düşen Lorin’in çok gizli ve pırıl pırıl bir görevi vardır

What's your reaction?

tr_TRTurkish