Haftanın Kitaplığı – 30 Temmuz 2018

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

AHMED ARİF-ABİSİ OLMAK HALKININ – ŞEYHMUS DİKEN

Hasretinden Prangalar Eskittim’in 50. Yılı Anısına

Şeyhmus Diken’in Ahmed Arif’in yaşamının izini sürdüğü, şairin dostlarının anlattığı anıları da aktardığı çalışması Ahmed Arif – Abisi Olmak Halkının, İletişim Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Hasretinden Prangalar Eskittim’in yayımlanışının 50. yılı anısına hazırlanan kitapta Arif’in Siverek ve Ankara yıllarından şiirle tanışmasına, hapishane günlerinden aşklarına uzanan geniş bir zaman anlatılıyor. Bunun yanı sıra bilinen anılarla beraber dostlarının hafızalarında kalan anılara da yer veriliyor.

“1927 yılının bir Nisan günü Diyarbekir’in taş evlerinden birinde doğar; Siverek’ten, Afyon’dan geçen yolu Ankara’ya dek uzanır. Şiire vurulur, onunla var olur. Mahpusta şiiri konuşur, sevdada her daim onun şiiri çağırılır. Dostluk, değerbilirlik onun can damarıdır. Şahdamarı da yurdu… Ne de olsa “eşkıya kanı” taşır, sevdiğinin dahi saçlarına “kan gülleri” takar…”

EDEBİYAT ANILARDA YAŞAR – REFİK DURBAŞ

Türkiye’nin Kültürel Tarihinin Haritası

Refik Durbaş’ın hem kişisel tanıklıklarını hem de edebiyat tarihinden anekdotları mizahla hüznü karıştırarak aktardığı anı kitabı Edebiyat Anılarda Yaşar, Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı.

Durbaş, Edebiyat Anılarda Yaşar’da İnce Memed’den Bekçi Murtaza’ya roman kahramanları; Ahmet Mithat’tan Yaşar Kemal’e, Tevfik Fikret’ten Can Yücel’e yazarlar, şairler Cağaloğlu kaldırımlarında arz-ı endam edip aşk, tütün, alkol, yoksulluk, hüzün  ve her şeye rağmen yaşama sevinci kokan hikâyelerini anlatıyorlar.

Edebiyat Anılarda Yaşar’da yalnızca yazarların ve şairlerin öyküleri değil, okurların yakından bildiği romanların, şiirlerin de yazılış maceraları yer alıyor.

VİVA – PATRICK DEVILLE

Aynı Yanardağın Altında Troçki ve Lowry

Patrick Deville’in aynı yanardağın altında bir devrimciyi ve bir edebiyat dehasını buluşturan kitabı Viva, Orçun Türkay’ın çevirisiyle, Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Deville, yolu Meksika’dan geçmiş birçok ünlü karakterin karşılaşmaları, hayalleri, mücadeleleriyle Meksika’nın şehirlerini, devrimcilerini, sanatçılarını, katillerini bir araya getirerek müthiş bir tarihsel tablo çiziyor.

​1937’de, sürgündeki kaçaklar Troçki ve karısı, Meksika’nın küçük liman kenti Tampico’ya ayak bastıklarında, Cuernavaca da Yanardağın Altında romanıyla edebiyat dünyasını sarsacak Malcolm Lowry’yi ağırlamaktadır. Emiliano Zapata, Pancho Villa gibi isimlerin önderliğinde devrimini Rusya’dan on yıl önce gerçekleştiren Meksika’da, gizemli B. Traven’den Arthur Cravan’a, André Breton’dan Antonin Artaud’ya, Tina Modotti’den Octavio Paz’a birçok sanatçı ve aydının yolları kesişir. Meksika’daki ilk günlerinde Frida Kahlo ve Diego Rivera evinde kalan Troçki, IV. Enternasyonal için çalışmalara da burada başlayacaktır.

ASKER DAHA FAZLA ELLIOTT SMITH DİNLEMEK İSTEMİYOR – UTKU YILDIRIM

Yazarın Gerçekliğinden Fragmanlar Taşıyan Öyküler

Utku Yıldırım’ın eşyaların gizli tarihini, hayatın anlamını, kitapların sırlarını ortaya çıkarmaya çalıştığı ilk kitabı Asker Daha Fazla Elliott Smith Dinlemek İstemiyor, Dedalus Kitap etiketiyle yayımlandı.

Yıldırım, öykülerinde iç sesini yansıtmaktan çekinmiyor; acının ve yenilginin karşısında her seferinde “belki bu kez başarabilirim” hissini güçlü tutmaya çalışıyor.

“İnsanın geçmişini tek başına inşa etmesi gerek, haliyle acısını da.”

JOHN DELAHUNT-BİR CİNAYETİN HİKAYESİ – ANDREW HUGHES

Bir Cinayet Hikâyesi: John Delahunt

Andrew Hughes’ın tarihi bir araştırma yaparken eline geçen belgelerden yola çıkarak yazdığı bir muhbirin hallerini anlatan romanı John Delahunt – Bir Cinayetin Hikâyesi, Emre Can Sarısayın’ın çevirisiyle Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.

​Hughes, 1841’de geçen hikâyeyi Dickens’vari bir atmosferde ve gotik edebiyata yaraşır bir dilde aktarmayı ustalıkla başarıyor. Dublin, 1841. Aralık ayında soğuk bir sabah. Küçük bir oğlan çocuğu tatlı sözlerle kandırılıp annesinin yanından alınıyor ve vahşice katledilmiş olarak bulunuyor. Yoksulluk, eşitsizlik ve siyasal istikrarsızlığın egemen olduğu kentte işlenen onlarca elim cinayetten biri, ama diğerlerinden farklı olarak halkı galeyana sürüklüyor. Çünkü John Delahunt adında sorumsuz bir öğrenci olan katil, aynı zamanda Dublin Kalesi’ndeki istihbaratçıların ücretli muhbiri. İşin tuhafı, katil ne işlediği cinayetten pişmanlık duyuyor ne de alacağı cezadan korkuyor. Hücresinde idam gününü beklerken serinkanlılıkla hikâyesini kaleme almayı seçiyor.

What's your reaction?

tr_TRTurkish