Haftanın Kitaplığı – 27 Kasım 2017

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

ANILAR PARAMPARÇA /BÜTÜN YAPITLARI 10 – SUAT DERVİŞ

Tefrikalarda kalmış yüzlerce yazısı arasından titizlikle seçilen metinlerde ilk kez Suat Derviş kendi hayatını anlatıyor. Refah içinde başlayan bir hayatın değişimi, ailenin bilinmeyen tarihçesi, saklanan sırlar ve unutturulmaya çalışılan gerçekler…

Gazete yahut dergi ciltleri arasında, birbirine, bir bütün olmaya belki de hasret metinler nihayet yan yana. 1939’da Son Posta’da tefrika edildiği günden bugüne hiçbir kaynakta adı geçmeyen Berlin hatıratından Sovyetler yazılarına, iki-üç sefer niyetlenip ancak çocukluk yıllarını yazabildiği hayat hikâyesinden ömrünce yapılmış röportajlardan seçmelere Suat Derviş’in yaşadıkları yazdıklarıyla gün yüzüne çıkıyor. Suat Derviş’in kardeşi Ruhi Dervişoğlu’nun oğlu Bülend İsmail Dervişoğlu’nun kaleme aldığı “Derviş Ailesi Tarihi” de bu kitap sayesinde okurla buluşuyor.

“Suat Derviş bu defa paramparça, bölük pörçük de olsa anılarıyla, hayatıyla kendi kaleminden çıkmış şekliyle karşınızda. Her zamanki gibi onu yok sayan, unutturmak isteyen, başarılarının ve emeğinin üstüne bir perde-i nisyan çekmeye yeltenenlere kendinden emin, güçlü ve mağrur bakıyor.”

 

BÜYÜCÜNÜN KIZI – SPENCER HOLST

Zebraların Hikâyecisi projemizin “Kedilerin Dili”nden sonraki ikinci cildini, “Büyücünün Kızı”nı elinizde tutuyorsunuz. Bu kitap, ilkinden biraz ayrılarak büyülerle, mucize ve kehanetlerle örülü. Dünya barışının Noel annelerince sağlandığı, hayallerin suçtan sayılmadığı, galibiyetin yenilerek alındığı hayli enteresan bir dünya.

Holst’un öykülerinde, okuyan zihin, hayal gücünün kıvrık dönemeçlerinde takla atıyor, kurgusal klişeler tepetaklak oluyor. İşte tam bu vaziyetteyken İskoç viskisinin, ayna ve gerçek itirafların anlatılmamış hikâyelerini, gangsterlerle yaşamaya başlayan küçük kızın başına neler geldiğini, yazarın dedesi hakkında bilinmeyen hakikati ve Hans Christian Andersen’in başrolü kaptığı masalı dinleyeceksiniz.

ALGININ FENOMELOJİSİ – MAURİCE MERLEAU-PONTY

  1. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Maurice Merleau-Ponty’nin başyapıtı olan Algının Fenomenolojisi, İthaki Yayınları etiketiyle yayımlandı.Emine Sarıkartal ve Eylem Hacımuratoğlu’nun çevirisini yaptığı kitapta Merleau-Ponty, Husserl’den aldığı fenomenolojik yöntemi estetik bir anlayışla yeniden yorumluyor. Bedeni merkeze oturtan bu yorum, bir yandan psikolojizm ile entelektüalizm arasındaki Descartes ve empiristlerden beri devam eden tartışmaya özgün bir boyut kazandırıyor. Diğer yandan, bilim ile sanat arasındaki derinlemesine ilişkiyi felsefe aracılığıyla yeniden keşfetmemizi sağlıyor. Gerek analitik felsefenin gerekse kıta felsefesinin çağdaş sorunlarının ilk taslaklarını ortaya koyan bu çalışma, aslında yalnızca felsefe alanına değil, düşünceyi deyim yerindeyse ete kemiğe büründürmek isteyenler için bir referans kitap olma özelliğiyle edebiyattan sosyal bilimlere kadar uzanan geniş bir kapsama da hitap ediyor.​“Bizler dünyadayız, yani, şeyler bir resim gibi ortaya çıkar, devasa bir birey kendini olumlar, her varoluş kendini ve başkalarını anlar. Yapmak gereken sadece tüm kesinliklerimizi temellendiren bu fenomenleri kabul etmektir.”

– Maurice Merleau-Ponty

Algının Fenomenolojisi

 

ARTİSTLİK YAPMA – JOHN BADHAM & CRAİG MODDERNO

John Badham ve Craig Modderno’nun hazırladığı, yönetmenlerle oyuncular arasındaki yaratıcı mücadeleleri deneyimleriyle anlattıkları Artistlik Yapma, Samim Sakacı’nın çevirisiyle Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Oyuncular söylediğiniz şeyleri yapmazlarsa ne yaparsınız? Genç bir yönetmenken her zaman kendi fikirleri olan oyuncularla ilk çalışmaya başladığındaki beceriksizliğini ve yaşadığı korkuyu anlatan yönetmen John Badham (Cumartesi Gecesi Ateşi, Savaş Oyunları, Özel Takip) hem sinemaseverlerin hem de mesleğinin her aşamasındaki oyuncu ve yönetmenlerin mutlaka okuması gereken bu kitapta çok değerli bilgiler veriyor. Gazeteci ve film yapımcısı Craig Modderno da kendi deneyimlerini aktararak bu ortak yapıtı zenginleştiriyor.

​Kitapta Sydney Pollack, Michael Mann, John Frankenheimer, Mel Gibson, James Woods, Anne Bancroft, Jenna Elfman, Clint Eastwood ve diğer birçok ünlü yönetmen ve oyuncunun önemli konularla ilgili açıklamaları ve kısa röportajları yer alıyor.

Yönetmenlerle Oyuncuların Yaratıcı Mücadelesi

 

JENA – ORHAN ÇETİNBİLEK

“Rosa ile Ejder”, “Belkıs” ve “Poyraz” adlı romanların yazarı Orhan Çetinbilek’in yeni eseri “Jena”, Yitik Ülke Yayınları etiketiyle yayımlandı. Edebiyatın o eşsiz lezzetini özleyenler için farklı bir okuma önerisi “Jena”. Çetinbilek, Türkçenin anlatım olanaklarını zorlayan, okuru düşünmeye ve sorgulamaya sevk eden, arı dille romanlar yazan bir sanatçı. Jena, yazarla tanışmak için tam bir biçilmiş kaftan. Jena’nın tanıtımında okura şöyle sesleniliyor:

1. Yazmak için istemek yetmez. “Yazmadan olmayacak bu iş,” der gibi bir duygu, karşı konulamaz bir güç de lazım. Müzisyen neden beste yaparsa, ressam ne diye tuvale akıtırsa içini, aynı dürtüyle yazılır. Yazınca, çizince, besteleyince iyi hissedersin, o kadar. Hayata katacak bir güzelliği olup da katmayan eşek, katamayan talihsizdir.

2. Yeryüzündeki 10 milyon yıllık serüvenimizin “sol” yanı yaşamı temsil eder. Asıl misyonumuz, ona tutunmayı becermek.

3. Bu roman her çağda sol’a tutunanlar ve hayata katılmak istenen güzellikler adına yazılmıştır.

Orhan Çetinbilek İzmir’de yaşayan ve çeşitli dergilerde adına rastlanan bir kalem. Jena, popüler kültür eserlerinden uzakta, yalın, edebiyatın sonsuz okyanusuna eklenen başarılı bir roman. Edebiyatı, Türkçenin lezzetini özleyen herkese, iyi bir okuma önerisi.

ÖLÜMÜN KISA BİR TARİHİ – W.M. SPELLMAN

  1. M. Spellman’ın ölüm farklı zaman dilimlerinde, farklı mekânlarda, farklı kültürlerde ele alındığı, zengin bir panorama sunduğu, kavramın tarihin akışı içindeki gelişimi anlattığı kitabı Ölümün Kısa Bir Tarihi, Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.Ahmet Bora Pekiner’in kitapta Mezopotamya ile Mısır’daki ölüm algısı, Antik Yunan ve Roma’nın filozoflarının ruh ve beden üzerine tartışmaları, Budizm, Hinduizm, Taoizm gibi inanç sistemlerinin ölüm, ölü bedene ne olacağı, bir Öte Dünya’nın var olup olmadığına dair fikirleri, İbrahimî geleneğin üç dininin bu meselelere nasıl yaklaştığı gibi konular değerlendiriliyor. Bunların yanında intihar, modern cenaze evleri, ötenazi gibi konular da işleniyor.​Ve tabii hiçbir zaman geçerliliğini yitirmeyecek olan şu kadim soru: Bu, bir son mu yoksa bir başlangıç mı?

Ölümün Kısa Bir Tarihi

 

YAĞMUR DAMLALARI ARASINDAKİ MESAFE – JUSTIN KER

Singapurlu yazar Justin Ker’in bazen hiç tanışmayan ama bir şekilde birbirlerinin hayatlarına değen insanların öykülerini anlattığı ilk öykü kitabı Yağmur Damlaları Arasındaki Mesafe, Alakarga Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Emrah Saraçoğlu tarafından dilimize kazandırılan kitabı okurken günlük yaşamdaki ortak noktaların insanları nasıl bağladığını görecek, dünyanın bir köşesinde yazılmış bir şiirin, başka bir ülkede sebep olduklarına şaşıracak, “unutma dükkânı”nı ziyaret edecek, insanın zamanı durdurma çabasına tanık olacaksınız.

“Yatağın köşesinde durur ve –yine geç kalktığı için- aceleyle kenara atılmış yorganının çapraz katını, çarşafın topografik hatlarını ezberler, her bir pamuk çıkıntısını, vadisini ve platosunu aklına çizer. Ardından önceki gece kadının vücudunun nerede uzanmış olduğuna yönelik bir çıkarım yapar ve ihtiyatlı bir şekilde yatağa uzanır. Vücudu, kadının vücudunun önceki gece yerleştiği yere yerleşir.”

Yağmur Damlaları Arasındaki Mesafe

 

What's your reaction?

tr_TRTurkish