Haftanın Kitaplığı – 25 Eylül 2022
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz
UZAK DAĞLAR VE HATIRALAR – ORHAN PAMUK
Orhan Pamuk, on dört yıldır her gün küçük not defterlerine notlar alıyor ve resimler yapıyor. Pamuk sayfalarda günlük hayatını, güncel gelişmeleri, duygularını, yazmakta olduğu romanların sorunlarını anlatıyor ve tartışıyor. Bazan roman kahramanlarıyla konuşuyor, bazan bir rüyasını ya da bir yolculuğu anlatıyor, bazan da manzara resmi ya da mutluluk hakkında fikir yürütüyor. Pamuk bir sayfadaki bir resme ya da yazıya üzerinden aylar hatta yıllar geçtikten sonra yeni renkler ve kelimeler de ekliyor. Böylece defter sayfaları yazılarla renklerin ve şekillerin iç içe geçtiği ve yeni mânâların araştırıldığı yoğun, zengin ve benzersiz resimli sayfalara dönüşüyor. Pamuk defterindeki binlerce sayfadan Uzak Dağlar ve Hatıralar adını verdiği bu seçkiyi düzenlerken, özel bir hatırası olan bir rüya üzerinden hayatını bütün açıklığıyla hem kelime hem de resim olarak ortaya koyuyor.
Bu kitap Pamuk’un okurlarınca bilinmeyen-günce tutan ressam yanını, günlük hayatını, şaşırtıcı hayallerini ve deneyimlerini okura ulaştıracak ve dünyaca ünlü yazarı bir insan olarak tanımamıza ışık tutacak.
DUL BAYAN BASQUIAT/BİR AŞK HİKAYESİ – JENIFFER CLEMENT
Bağımlılık, saplantı, deha. Amerikan sanatına damgasını vuracak Jean-Michel Basquiat, New York’ta, karanlık ve izbe bir barda Suzanne Mallouk ile tanışır. Bu tanışma, bu iki örselenmiş çocuğun unutulmayacak bağlılık, yaratıcılık ve aşk hikâyesinin başlangıcı olur. Andy Warhol’dan Francesco Clemente’ye, Madonna’dan Julian Schnabel’e, Keith Haring’e ve Rammellzee’ye varan karakterler eşliğinde isyanın her rengine boyanan bu inişli çıkışlı ilişkide duvar yazıları sanata, sanat aşka, aşk küle dönüşecektir.
Jennifer Clement’in özgün ve baş döndürücü anlatımıyla Dul Bayan Basquiat, yirmi yedi yıllık ömründe yirminci yüzyılın en önemli sanatçılarından biri haline gelmiş Jean-Michel Basquait’nın Suzanne Mallouk ile ilişkisi özelinde yeni bir portresini çiziyor, seksenlerin başındaki sınır tanımaz ve yaratıcı sanat ortamıyla New York şehrinin tüm renklerini sayfalara taşıyor.
“Dul Bayan Basquiat Rene Ricard’ın bana Jean Michel’in ölümünden yıllar önce taktığı hastalıklı bir lakaptı.” – Suzanne Mallouk
ABLAMI TANIMAZSIN – ORHAN VELİ KANIK
Tabiat Kitap, Orhan Veli’nin bazı şiirlerini Ablamı Tanımazsın adıyla kitaplaştırdı. 38 şiirin seçildiği kitaba sanatçı Memed Erdener’in İnsanın Sınırı Hayvan adlı, 2022 tarihli portreler serisinden 25 çizim eşlik ediyor. Ayrıca şiirleri derleyen Cihat Duman’ın derleme gerekçesi ve şiirlere yazdığı şerhler kitabın sonunda okuyucuyu uğurluyor. Kapağını Turgay Tuğsuz, mizanpajını Deniz Tugay’ın yaptığı kitabın derlenme gerekçesinden bir parça şöyle:
“Derlemeye çalışırken bütün şiirlerini tekrar tekrar okuduğum Veli’nin beş tema üzerinde gezindiğini fark ettim: Muktediri fırçalama, ontolojik sıkıntıyı anlatma, İstanbul’u övme, sevda meselelerini irdeleme ve şiirle poetika yapma. Bu saptamalardan sonra da birbirinin devamı niteliğindeki şiirleri dizmekte tereddüt etmedim. Orhan Veli yepyeni, gıcır gıcır bir kitaba sahip olsun, sevinsin istedim. 38 yaşında bir şair olarak, 36 yaşında kaybettiğimiz bu şairle benden iki yaş küçük bir arkadaşımla dertleşir gibi özgüvenli, yaşıyor olmanın avantajını kullanarak da yer yer buyurgan konuştum. Orhan Veli’yi yeni okura kendimce sunmak istedim. Bunu yaparken şiir kamuoyu nezdinde pot kırmamış olmayı diliyorum.”
KAYIP KİTAPLARIN İZİNDE – GIORGIO VAN STRATEN
Kayıp kitaplar, yazarının tamamlayamamış da olsa yazdığı; birilerinin gördüğü hatta okuduğu fakat sonradan yok edilen veya ardında neredeyse hiç iz bırakmadan yok olan kitaplardır. Giorgio van Straten, onları okumamış olanlara onları hayal etme, haklarında hikâyeler anlatma ve yeniden yazma imkânı sunan bu kitapların peşine düşüyor ve bize tarihin farklı dönemlerinden sekiz vaka sunuyor. Aralarında Lord Byron, Ernest Hemingway, Bruno Schulz, Nikolay Gogol, Walter Benjamin ve Sylvia Plath gibi yazar, şair ve düşünürlerin olduğu sekiz ismin kayıp eserlerine odaklanan bu kitabı adeta polisiye bir roman gibi okuyacaksınız.
Bu kayıpların sadece ve sadece birer kayıp olduklarından emin miyiz?
YOLLUK – YAVUZ TÜRK
“Yüzme bilmem. Yükseklik korkum var. Loş ışıktan hoşlanırım. Küçükken iyi bilyalı yapardım. Bazıları bunu ‘tornet’ olarak bilir. Oğlumun ensesini öpmeyi severim. Hâlâ okumadığım Dostoyevskiler var. Otuz beş yaşımdan sonra mezarımı düşünmeye başladım. Kırkından sonra kendime mezar bakmaya başlayacağım. Portakalı, sobanın üstünde kızarmış ekmekle birlikte yemek hoşuma gider. Hiç evden kaçmadım. Genelde kovuldum.
Alışılmadık, tuhaf, farklı olanın üzerimizdeki etkisi, ilk anda endişe vericidir çoğu zaman. İçine girdikten sonraysa alışılmadığın içindeki tanışıklığa, tuhafın sakladığı sahiciliğe, farklı olanın yabancı kışkırtıcılığına kapılırız yavaş yavaş. Yavuz Türk Yolluk’ta tuhaf karakterlerinin kederini, hayallerini ve kayıplarını samimiyetle paylaşırken, bazen “mırıldanarak”, bazen “cilalayarak”, bazen de ürkekçe “sürtünerek” ama mizahın kara tebessümünden hiç vazgeçmeyerek ilerliyor.
Yolluk, hayatın tökezleten, üzerimize su sıçratan yanlarıyla ince ince alay eden öyküler…