Haftanın Kitaplığı – 23 Eylül 2019
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
TALİH, TESADÜF VE İRADE/AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ROMANCILIĞI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER — SEVAL ŞAHİN
Türk edebiyatının aşılmaz doruklarından Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romancılığı üzerine denemelerden oluşan bu kitapta Seval Şahin, mektup, hatıra, tiyatro, orta oyunu gibi türlerin Tanpınar’ın metinlerinde kurgu, olay örgüsü ve yapı arasındaki ilişkiyi nasıl dinamikleştirdiğini ortaya koyuyor. Tanpınar hakkında yapılmış güncel çalışmaları da göz önünde bulundurarak kapsamlı bir kuramsal çerçeve çizen Şahin; Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler, Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü özelinde Tanpınar poetikasına yeni bir açılım getirmeyi deniyor.
“Tanpınar, Suad ile belki bir trajedi ortaya koyamamıştır ama asıl trajedi de bu değil midir? Kendisini evrenin merkezine koyan insan, tek başınadır, kendinden başkalarıyla bütünleşememekte, kendisini çoğullaştıramamaktadır. Son sahnede her tarafı aydınlatan bir güneş gibi gökyüzüne gerilen Mümtaz değil Suad’dır. Bu, belirli anlamlarda insanın tanrılaşması değil midir? İşte, tersine çevrilmiş teolojinin bir başka karşılığı da buradadır.”
DÜNYANIN KİTAPLARI – ORHAN TÜLEYLİOĞLU
– Dünyaca ünlü Mona Lisa tablosu nasıl çalındı?
– Susan Sontag’ın katiyen karşı olduğu dört şey neydi?
– Gandhi, İngiliz egemenliğini sonlandırmayı nasıl başardı?
– Picasso’nun Nazilere resmiyle verdiği cevap neydi?
– Sinoplu Diyojen’in çilesi neden bugün de devam ediyor?
– Orhan Veli daha uzun yaşasaydı romanlarını da okur muyduk?
– Ömer Hayyam’ı neden hala çok seviyoruz?
Dünyanın Kitapları, farklı zamanlardan ve coğrafyalardan onlarca yazarı, sanatçıyı ve filozofu bilinmeyen yönleriyle bir araya getiriyor. Orhan Tüleylioğlu, unutulmaz izler bırakmış bu isimleri oldukları kişi yapmış anekdotları anlatırken okuru durup düşünmeye, ilham almaya, en çok da “tutkuyla okumaya” devam etmeye davet ediyor.
Borges’ten Yaşar Kemal’e, Susan Sontag’dan Gandhi’ye, Le Guin’den Sabahattin Ali’ye, hayatımıza dokunmuş tüm bu isimlerin az bilinen yönlerini keşfetmek, yaşadıkları zorluklardan, başarılarından ve inatlarından ilhamla bugüne bakmak için…
ROMANOVLAR’IN SON EVİ – JOHN BOYNE
Savaşların ve devrimin gölgesinde yeşeren, sürgün bir aşk hikâyesi…
“Rusya’yı çürüyen bir nar gibi düşünmüşümdür hep. Kokuşmuş içini saklayan, dıştan kırmızı ve nefis; ama ikiye bölünce, çekirdekleri ve taneleri kapkara, iğrenç, önüne saçılır. Rusya bana narı hatırlatıyor.”
Dünya çapında milyonlarca okura ulaşan Çizgili Pijamalı Çocuk kitabının yazarı John Boyne’un imzasını taşıyan Romanovlar’ın Son Evi, Rus İmparatorluğu’nun çöküş sürecini ustalıkla işlerken yirminci yüzyılı sarsan büyük toplumsal değişimler karşısında hayatın, duyguların, yuva özleminin ve aşkın etkileyici bir portresini sunuyor.
Çağdaş İrlanda edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olan Boyne, incelikle kurguladığı bu tarihsel romanında, Çarlık Rusya’sının adım adım çözülüşünü ve 1917 Ekim Devrimi’nin ertesinde yaşanan göç ve sürgünlük sürecini, Georgi ile ömürlük aşkı gizemli Zoya’nın mücadeleyle örülü yaşantıları üzerinden anlatıyor.
Efsanevi Rasputin, Grandüşes Anastasya, Kanlı Nikolay ve Romanovlar’ın efsanevi dünyasında yer edinmiş pek çok başka tarihî kişiliği yeniden bir araya getiren kitap, heyecan uyandırıcı anlatısıyla son yılların en dokunaklı ve en sürükleyici tarihsel romanlarından biri.
Rusya’nın ücra bir köyünde yaşayan yoksul bir çiftçinin oğlu olan 17 yaşındaki Georgi Daniiloviç Jahmenev, üç asırdır Rusya’yı yöneten Romanov hanedanının bir üyesine yönelik suikastı engeller ve bu kahramanca davranışı karşılığında kendini bir anda bütün ihtişamıyla Kışlık Saray’da, çar ve ailesinin hizmetinde buluverir. Yıl 1915’tir, Rusya ve Avrupa’nın diğer büyük güçleri savaş hâlindedir. Rusya’daki yoksul halk ise iktidarı istemektedir. Romanov hanedanı çöküşe çok yakındır ve Jahmenev bütün bu trajediye bizzat tanıklık edecektir.
Gerçek olaylardan ve karakterlerden esinlenen özgün hikâyesi, akıcı kurgusu ve duru diliyle geniş okur kitlelerine hitap eden Romanovlar’ın Son Evi, John Boyne’un tarihsel olaylara canlılık kazandırma konusundaki olağanüstü yeteneğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
ARA NAĞME – FUAT SEVİMAY
“Çaylar geliyor. Evladım, diyor komiser, babacan bir ses tonuyla. Başın sağ olsun. Seni böyle bir günde üzmek istemezdik ama bazı işlemler var malum. Çayından koca bir yudum alıyor. Ağzı yanmıyor. Deliymiş, tanımıyormuşsunuz birbirinizi ama babandır en nihayetinde. Ağzı yanmıyor.”
Fuat Sevimay’ın güçlü kaleminden hayatın olağanlığını bir anda bozan, sıradan insanların gölgelerinden sürprizler damıtan, eğlenceyi hüzne, hüznü neşeye çeviren bir öykü kitabı: Ara Nağme.
FLANDRA YOLU – CLAUDE SİMON
Gerekçesi bilinmeyen bir ölümün hayatta kalanlar için yaşama sebebi olduğu, bu olayı aydınlatacak anıların birbirine karıştığı, anımsamanın kuşkularla, hatalarla, bulanıklıklarla ve farklı seslerle lekelendiği yerden geçer Flandra Yolu. Hem gerçek bir güzergâha hem de bir anlatı patikasına dönüşen bu yol, benzersiz kurgusu ve ritmiyle edebiyat tarihindeki en özgün eserlerden biri haline gelir.
Savaş felaketinin gerçeklik duygusunu yok ettiği ortamı, konturları silinmiş bir metinle belleğimize kazıyan Nobel ödüllü Claude Simon, bir gecenin birkaç saatine sayısız dönemi ve olayı sığdırarak şiddeti, bireylerin birbiriyle, aileyle, duyumsal dünyayla, doğayla, evrenle ilişkisini sorgularken dilsel bir şölen yaratıyor.