Haftanın Kitaplığı 2 Ekim 2017
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız. Yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
ÇİN İMPARATORU – TİLMAN RAMMSTEDT
2008’de Avrupa’nın en prestijli ödüllerinden Ingeborg Bachmann Ödülü’nü kazanan, Alman edebiyatının en parlak yazarları arasında gösterilen Tilman Rammstedt’in kaleme aldığı Çin İmparatoru, Dedalus Kitap etiketiyle yayımlandı.
Huysuz bir ihtiyara torunları tarafından istediği her yere gidebileceği bir tatil armağan edilir ve onun tercihi Çin olur. Dedesiyle gitmesi gereken Keith, onu kararından döndüremez. Büyük bir talihsizlik sonucu kendi seyahat parasını kumarda kaybeder ve dedesini bu imkânsız yolculuğa tek başına gönderir. Herkes onu dedesiyle beraber Çin’de sanırken, Keith evinde saklanır. Roman Keith’in, dedesinin seyahat sırasında öldüğünü haber almasıyla açılır. Keith hem suçluluk duygusu hem de dedesini kaybetmenin acısıyla karşı karşıyadır.
Roman bundan sonra flashbacklerle ve Keith’in yazdığı mektuplarla ilerlemeye başlar. Dede ve torunları arasındaki sıcak ve bir o kadar eğlenceli ilişki romanın alt yapısını oluştururken. Keith’in mektupları, dede ile Çin’de yaşadıkları hayali maceraları anlatır. Bu mektuplarda kullandığı Çin’e dair bilgileri ise bir gezi kitabından araklar. Tilman Rammstedt bir röportajında “Daha önce hiç Çin’e gittiniz mi?” diye sorulduğunda, “’Hayır asla. Aslında Çin İmparatoru’nu yazabilmek için ülkeyi tanımamanın çok önemli olduğunu düşündüm. Görüyorsun, ben araştırma yapmaya çok hevesli biri değilim. Çin hakkındaki bilgim Keith’inki gibi bir rehber kitapta okuduklarımdan ibaretti,” diyor.(tanıtım bülteninden)
KÜNYE: ÇİN İMPARATORU – TİLMAN RAMMSTEDT – DEDALUS YAYINLARI – 2017
PALİMPSEST: EDEBİYAT, ELEŞTRİ, KURAM – SARAH DİLLON
Cambridge Üniversitesi İngilizce Bölümü öğretim üyesi, feminist edebiyat ve film eleştirmeni ve kuramcısı Sarah Dillon tarafından yazılan Palimpsest: Edebiyat, Eleştiri, Kuram adlı kitap Ferit Burak Aydar çevirisiyle Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) tarafından, Edebiyat ve Eleştiri kategorisinde yayımlandı. Kitap; palimpsestin bir metafor olarak kullanımının soykütüğünü çıkarmaya soyunuyor, böylece kuramsal ve eleştirel edebiyat incelemeleri etrafındaki tartışmalara önemli bir katkıda bulunuyor. “Etrafımızdaki dünyayı ve kendimizi nasıl anlarız, nasıl ‘okuruz’?” sorusuna cevabın metinleri okuyuşumuzun palimpsest yoluyla irdelenmesiyle bulunabileceğini savunan Sarah Dillon, palimpsestin bir metafor olarak kullanımının soykütüğünü çıkarmaya soyunuyor, böylece kuramsal ve eleştirel edebiyat incelemeleri etrafındaki tartışmalara önemli bir katkıda bulunuyor. Dillon, palimpsestin mantığını ve yapısını araştırıp modern düşünceyi anlama ve ilerletmedeki hayati rolünü gösteriyor. Palimpsestin tarih, öznellik, zamansallık, metafor ve cinsellik kadar farklı kavramları nasıl yeniden biçimlendirdiğini ortaya koyarken, okuma sorununa tekrar tekrar dönüyor. Palimpseste getirdiği kuramsal yaklaşımı Thomas De Quincey, D.H. Lawrence, Arthur Conan Doyle, Umberto Eco, Ian McEwan ve H.D.’nin eserlerinin yakın okumasıyla harmanlıyor.(tanıtım bülteninden)
KÜNYE: PALİMPSEST: EDEBİYAT, ELEŞTRİ, KURAM – SARAH DİLLON – KÜY – 2017
İSTER İNAN İSTER İNANMA: 100 TANRI – NEFRİN TOKYAY
Nefrin Tokyay’ın farklı kültürlerde iz bırakmış tanrıları bir araya getirdiği İster İnan İster İnanma: 100 Tanrı isimli çalışması Ağaçkakan Yayınları tarafından yayımlandı.
Ağaçkakan Yayınları’nın Hazır Bilgi Serisi’nden yayımlanan bu kitapta birbirinden ilginç özellikleri olan tanrıları, mitoloji ve insanlık tarihindeki etkileriyle birlikte yer alıyor.
“Kılıktan kılığa girenlerden biri: Tezcatlipoca
Aztekler’in ona verdiği adla gece göğünün tanrısı/Tezcatlipoca aynı anda istediği kılığa girip çıkan usta bir büyücüdür. Nedense kafasını kendine rakip gördüğü Tüylü Yılan/Ouetzalcoatl ile Toltekler’i yok etmeye takmıştır. Gerçekten de tanrılar arasında oldukça dünyevi bir biçimde sürüp giden bu rekabet savaşında, zavallı Quetzalcoatl tanrının elinde alkolik ve düşkün bir adama dönerek, sonunda kendi şehrinden aşağılanarak kovulur. Kulağa çok tanıdık gelen bu hikâye “ateş suyu” ile uyuşturularak topraklarından kovulan sonra da yok edilen yerlileri akla getirir. Ve eğer gece göğünün tanrısı, Toltekler’i nedensiz yere cezalandıran psikopat bir tanrı değilse, istila ettiği topraklarda kendi egemenliğini kurabilmek için yerel halkı planlı bir şekilde yok eden kurnaz bir sömürgeci tanrıdır. Çünkü tanrının Toltekler’i yok etmek için kullandığı sıra dışı yöntemler, onların yalın dünyalarına çok yabancı, çok karmaşık ve hiç anlayamadıkları tanrısal işlerdendir. Toltekler’in bir kısmı tanrının öğrettiği şarkıyı, güle oynaya onunla birlikte günler haftalar boyu, sabahtan akşama hiç durmadan söyleyerek ölürler. Şarkı söyleyerek ölen halktan geriye kalanların yarısı da bir kukla oyunu seyretmeye zorlanarak öldürülür. Elbette kuklacı Tezcatlipoca, kuklası zavallı alkolik tanrı Quetzalcoatl ve seyircileri ise başına geleceklerden habersiz gösteriyi güle oynaya izledikten sonra birbirlerini taşlayarak yok eden Toltekler’dir. En sona kalan bir avuç Toltekli’nin ölümü ise onları bekleyen açlık olur. Bir halkı sistemli bir şekilde kendilerine kırdırarak ve açlıkla öldüren tanrının takma olduğu söylenen tek bacağının ayna gibi parlak obsidiyenden yapılmış olması da ilginçtir. Tanrı takma ayna bacağıyla ayak bastığı topraklarda insanların bütün eylemlerini ve düşüncelerini bilerek ve her şeyi görerek her yerde var olur. Ve kendine inanan Tezcatlipoca’nın çocuklarına iyi davranmayanları kölelik, yoksulluk ve cüzam hastalığıyla cezalandırır.”(tanıtım bülteninden)
KÜNYE: İSTER İNAN İSTER İNANMA: 100 TANRI – NEFRİN TOKYAY – AĞAÇKAKAN YAYINLARI – 2017
YERALTI DEMİRYOLU – COLSON WHİTEHEAD
Amerikan edebiyatının en yeni yıldızı Colson Whitehead’den, yayımlanır yayımlanmaz çağdaş klasikler arasında anılan cesur ve sarsıcı bir roman: Yeraltı Demiryolu. Whitehead, Amerika’nın adeta bağırsaklarını deştiği bu romanında “rüya” ülkesinin geçmişine uzanıyor ve okurunu uzun zaman terk etmeyecek ilham verici bir mücadele öyküsü anlatıyor. Dünyada bir başına kalmış bir kadının, Cora’nın dünyaya kafa tutma öyküsü bu; öldürmeyip güçlendiren darbelerin, birer nişan gibi taşınan yara izlerinin ve zamanı gelince ya ödenen ya da ödetilen bedellerin öyküsü. Öyle bir öykü ki, çağın karanlığında pırıl pırıl parlıyor ve dört bir yanı saran kötülüğün bataklığında kaybolan ruhlara kuzey yıldızı misali yön gösteriyor.
Eleştirmenlerden tam not alan, çoksatarlar listelerinde aylar boyunca bir numarada kalan ve ödüllere doymayan Yeraltı Demiryolu, Sefiller’den Sevilen’e uzanan bir yelpazede yer alan engin çağrışımlarıyla son yılların en önemli ve en çok ses getiren kitaplarından biri.(tanıtım bülteninden)
KÜNYE: YERALTI DEMİRYOLU – COLSON WHİTEHEAD – SİREN YAYINLARI – 2017
ALTIN KÖŞK TAPINAĞI – YUKİO MİŞİMA
“Bu gizemli altın kuş ne gündoğumunda ötüyor ne kanat çırpıyordu, kendinin bir kuş olduğunu unuttuğuna kuşku yoktu. Ancak onun uçmuyor olduğunu düşünmek de yanlıştı aslında. Diğer kuşlar gökyüzünde uçarken bu kırmızı altından Anka kuşu parlayan kanatlarını açmış, sonsuza dek zamanın içinde uçmaktaydı. Zaman onun kanatlarına çarpıyordu. Kanatlarına çarpıp geri süzülüyordu.”
Kekeme olduğu için hayatı boyunca yalnızlık çeken Mizoguçi, babasının ölümünden sonra Altın Tapınak’ın başkeşişine emanet edilir. Tapınağın güzelliğini bir saplantı haline getiren Mizoguçi’nin bu güzelliğe sahip olma tutkusu onu yıkıcı bir yola sürükleyecektir.
Ali Volkan Erdemir’in güzel çevirisiyle Türkçeye kazandırılan Altın Köşk Tapınağı, 1950’lerde yaşanan gerçek bir olayı konu alıyor. Şiirsel üslubu ve dramatik sahneleriyle dünya edebiyatına damgasını vuran Mişima’nın sık sık ele aldığı şiddet, tutku, din ve tarih gibi konular bu romanda kusursuzca harmanlanıyor. (tanıtım bülteninden)
KÜNYE: ALTIN KÖŞK TAPINAĞI, YUKİO MİŞİMA, CAN YAYINLARI, 2017