Haftanın Kitaplığı – 19 Kasım 2018
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
DOST YÜZLERİ – FAKİR BAYKURT
“Bir yaşam bu, özyaşam… Bu güzel yaşamda benim pek çok dostum oldu. Bunların kimiyle birlikte çalıştım, kimi bana ustalık, öğretmenlik etti. Bunların çoğundan özyaşam ciltlerinde söz ettim. Kiminin birer de bu portreler içine öykülerini koydum. Özyaşam’da söylediklerimi burda pek söylemedim. Zorunluk olmadıkça yapmadım bunu. Bu insanların gönlümde büyük yeri olduğu için öykülerini biraz geniş vermek istedim. Özyaşam’da yeterince geniş anlattıklarıma bu ciltte yeniden yer verme gereği duymadım.
Bunlardan kiminin ayrıca birer portresini yazmamın gerekçesini özetlemek isterim: Güzel öyküleri, örnek yanları var. Onlara gönül borcum var. Kendilerinden çok yararlandım daha geniş okur katında tanınmalarında yarar gördüm. / Fakir Baykurt/ Duisburg, 1994”
SUS BARBATUS – FARUK DUMAN
Öykü ve roman yazarı Faruk Duman’ın dondurucu kışı, domuzuyla, kurduyla, kartalıyla acımasız doğayı ve yaşam döngüsüyle anlattığı yeni romanı Sus Barbatus, hep kitap etiketiyle yayımlandı.
1979 kışı. Ülkenin kuzeydoğusu kara teslim olmuştur. Ç. ilçesinin bir köyünde yaşayan Kenan ile hamile karısı Zeynep için yaşam çok zordur. Neredeyse yiyecek lokma bile bulamayan genç çift, her şeye rağmen direnmekte, birbirlerine duydukları sevgi sayesinde bütün güçlükleri aşacaklarına inanmaktadırlar. Bir avcı kahvesindeki sohbete kulak misafiri olan Kenan büyük bir domuz avlarsa, yabancılara hizmet veren otellere, restoranlara domuzu satıp çok para kazanacağına ikna olmuştur. Korkunç hava koşullarına aldırmadan ormana gider ve çok iri bir domuz vurur. “Sus Barbatus” türü bir domuzdur bu. Ancak o kar kıyamette domuzu köye götürmesi imkânsızdır. Kenan’ı donmaktan kurtaran, ormandaki sığınaklarda saklanan solcu gençler olur.
Bu arada köyün solcu gençlerinden Faruk, jandarmayla girdiği çatışmada ağır yaralı olarak yakalanır. Jandarma komutanı onu konuşturabilmek için ilçeye, tedavi olabileceği bir sağlık ocağına göndermeye karar verir. Ancak bir atın çektiği kızakla yapılacak olan bu yolculuk çok risklidir.
Duman’ın yeni romanının yanı sıra tüm eserleri aynı etiket altına toplandı. Kitaplarının tekrar baskıları da 2019 yılında hep kitap tarafından yapılacak.
SÜLEYMAN’IN ŞARKISI – TONI MORRISON
Nobel ve Pulitzer ödüllü Toni Morrison’dan toplumun dışlanmış, horgörülmüş, ötekileştirilmiş kesimlerinin yakın tarihine tanıklık eden modern bir klasik daha: Süleyman’ın Şarkısı.
Tahakkümden kurtulmaya, ırkçılığın sosyal dokuya işlemiş tezahürleriyle baş etmeye çalışan siyahilerin mücadelesinden bir kesit sunan, acı gerçekler ve efsanelerle örülü bu hikâye, Afro-Amerikalı kimliği keşfetmenin ve köklere dönmenin dolambaçlı yollarını arşınlıyor.
Kadim söylenceler ve kutsal kitaba dair bilgece anıştırmalarla bezeli Süleyman’ın Şarkısı’nın cehalet, adaletsizlik ve ayrımcılığın sonuçlarına dair uyarısı Morrison’ın derinlikli üslubuyla daha da zenginleşiyor.
SURLARIN İÇİNDE BEŞ FERRERA ÖYKÜSÜ – GIORGIO BASSANI
İtalya’nın en önemli yazarlarından Giorgio Bassani, “Surların Dışında – Beş Ferrara Öyküsü” ile 1956 yılında İtalya’nın önemli ödüllerinden Strega Ödülü’nü aldı. Çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği, faşizmin koyu perdesi altında bütün halkın simgesi olarak yükselen Ferrara’yı mekân olarak kullandığı bu öykülerinde yazar, çağının meselelerini bireylerin hayatları üzerinden anlattı.
Yapı Kredi Yayınları daha önce önemli kitaplarını Neyyire Gül Işık ve Yelda Gürlek’in çevirileriyle yayımladığı Giorgio Bassani’nin bu eserini de Leyla Tonguç Basmacı’nın çevirisiyle Türkçeye kazandırdı
GÜCENMEDİM DESEM YALAN OLUR – BAŞAK BUĞDAY
Başak Buğday’ın gülerken gözlerinizi yaşartacak ve içinizdeki eski yaralara dokunacak kitabı Gücenmedim Dersem Yalan Olur, İthaki Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Buğday’la ilk olarak Ihlamur Günlükleri adlı kitabıyla tanıştık ve 2014’ten bu yana da OT Dergi’deki yazılarını okuduk. Gücenmedim Dersem Yalan Olur, yazarın ikinci kitabı.
“Pazar günleri konser programını yönetmesi ve yaşça benden çok çok büyük olması dışında hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Şimdi olsa internete girer, sabah kahvaltıda kaç zeytin yediğinden; geçen sene tatilde giydiği lacivert mayosunu kaç liraya aldığına kadar her şeyi, iki dakikada öğrenebilirdim ama o zaman internet falan yok. Arama motoru olarak ansiklopedi kullandığımız yıllar. Biri hakkında bilgi sahibi olmamız gerektiğinde mahallede tahkikat yaptırmak dışında başka olanağımız da yok. İşte, Hikmet’i bu mümkünsüzlükler içerisinde; fakat kalbimin tüm imkânları ile seviyordum.”