Haftanın Kitaplığı – 18 Kasım 2019
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
OUROBOROS YILANI – E. R. EDDİSON
Fantazi yazınının erken şaheserlerinden Ouroboros Yılanı, Homer destanlarından lirik ortaçağ şiirlerine, İskandinav mitolojisinden Shakespeare’e uzanan bir geleneği, yazarının Romantik perspektifinden okurla buluşturan bir anlatıdır. Fantazinin, sonradan Tolkien’le yeni bir dile evrilen yaratıları E. R. Eddison’ın mekan ve karakter isimlendirmelerinde kendine temel bulmuştur. Modern dönemin kendine has anlatılarının öncüllerinden addedilen bu kitabıyla Eddison, çağının karmaşasını hayali evrenindeki iyi ve kötü arasındaki sürekli ve muazzam mücadelenin kesinliğine dönüştürür; antik dönemin kaybolan erdemine sonraki nesillere ulaşabilmesi için fantastik evreninde yeniden can verir.
Masalsı üslubuyla Ouroboros Yılanı, Merkür’ün kadim krallıklarından İblisler Diyarı ile Cadılar Diyarı arasındaki büyük savaşı anlatan bir destandır. Bu yaban coğrafyanın her köşesi kahramanlığa ve asalete olduğu denli ihanete, zorbalığa ve kara büyüye de bulanmıştır. İblisler Diyarı’nın adil hükümdarı Lord Juss, Cadılar’ın ihanetine karşı hem ailesini hem de hükmündeki toprakları korumak için sıradan birine imkansız görünebilecek ancak yiğitler yiğidi bir savaşçının hakkından gelebileceği görevlerle dolu bir maceraya atılır. Ouroboros Yılanı ne kadar zaman geçerse geçsin hala yapılacak şanlı işler ve edilecek kötülüklerin bulunduğunu öğütleyen şiir tadında bir kahramanlık övgüsüdür.
EMILY’YE BİR GÜL – WİLLİAM FAULKNER
Yirminci yüzyıl dünya edebiyatının tartışmasız en büyük yaratıcılarından biri olan Faulkner’dan, her biri roman derinliğinde, akıldan çıkmayacak öyküler.
William Faulkner, Amerikan Güneyi’ni romanlarında destanlaştırmakla kalmadı, yarattığı zengin dünyaya öyküleriyle yeni halkalar ekledi. Elinizdeki seçki, “Emily’ye Bir Gül”, “Ambar Kundakçısı” ve “O Akşam Güneşi” gibi en ünlülerinin de yer aldığı on yedi Faulkner öyküsünü bir araya getiriyor. Aralarında edebiyatımızın usta isimlerinin de bulunduğu, farklı kuşaklara mensup çevirmenlerin elinden çıkan bu çeviriler, Faulkner’ın romancılığına oranla gölgede kalmış öykücü yanını ortaya çıkarmalarının yanı sıra, bu büyük yazarın Türkçede ne kadar uzun zamandır ağırlandığının da kanıtı niteliğinde.
Ben başarısız bir şairim. Belki her romancı önce şiir yazmak ister, yazamadığını anlayınca da şiirden sonra en zor tür olan öyküyü dener. Ancak onda da başarısız olduktan sonra roman yazmaya başlar.
William Faulkner
Faulkner’dan başka hiç kimse yazıya yüreğinden ve ruhundan bu kadar çok şey katmamıştır.
Eudora Welty
GECEDESTE – FERHAN ŞENSOY
Ferhan Şensoy’un kırk iki yaşında kaleme almaya başladığı, Gündeste‘den devamla ve onu tamamlayarak yazdığı kitabı Gecedeste, Ortaoyuncular Yayınları’ndan çıktı.
Gecedeste‘de Şensoy’un çocukluk defterlerine yaptığı yolculuğuna turne yolları, Fransızca şiirler, aşk kaçışları, barlar, otel odaları, özlemler karışıyor. Okurlar kitapta, Antalya, Viyana, Diyarbakır, Gemlik, Beyoğlu’nun duygular ve olaylarla iç içe geçmiş destansı bir anlatımına tanık olacaklar.
“gözden göze çok sessiz trenler kalkar
konuşacaklarımız dağlar gibi birikti
öpüşeceklerimiz ummana sığmaz
ayrılık geldi üstüne tüy dikti
sabah oldu ankara’da
oysa ruhum halâ gece
kuşlar ötüyor bir kavak ağacının yalnızlığında”
DÜNYANIN SONUNDAKİ YER – ANTONIO LOBO ANTUNES
Doktor ve kan, doktor ve kan, doktor ve kan diyordu radyo, sağlık kulübesinin önünde askerler kollarını sıvamış kan vermek için bekliyorlardı, sedyelerde hareketsiz yaralıların gözleri kapalı, ağızlarının kenarından yavaşça nefes alıyorlardı, gece olunca vahşi köpekler tel örgünün etrafında havlıyordu. Hayvanları duyuyor musun, diye mırıldandı teğmen, sıcak nefesi kulağıma çarpıyordu; kibrit olmadığı için sigara arka arkaya yakılıyordu, Bize somut sonuçlar gösterin, diyordu albay ve bizim gösterecek yalnızca takma bacaklarımız, tabutlarımız, sarılık, sıtma, cesetler, harap olmuş araçlarımız vardı. Bu Berliet kamyonları altın değerinde, iki yana üç adam yerleştirip arabaların önündeki alanı önce kontrol edin diyordu Luso’dan arayan general çünkü kamyon, beş dakikada bedavaya yapılan bir adamdan daha gerekli ve daha pahalıydı ki bir aracın yapımı, vidalarının sıkılması haftalar ve aylar sürüyordu….
Sevgili aşkım, sorunsuz bir yolculuktan sonra yine Chiúme’deyim ve burada her şey bildiğin gibi aynı, biraz uzak fakat sakin, Vila Real veya Espinho’da iki yıl yaşamak veya zebra ve fillerle, zebraca ve filce konuştuğumu kızımıza anlatabileceğim Alentejo’da bir çiftlikte yaşamak gibi diye saçma sapan gülünç yalanlar yazıyordum vücudu olmayan bir kadına; cebimde senin renkli fotoğrafın, kısa saçların, güneş gözlüğün, kırmızı desenli bir elbiseyle bacak bacak üstüne atmış, deniz kenarında bir kayanın üzerinde oturmuş fotoğrafın, hem sendi hem de sen değildi, fotoğraftaki kim (ben?) diye kendime güldüm.