Haftanın Kitaplığı – 16 Temmuz 2018

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

AZTEK ÇİÇEĞİ – LUISA VALENZUELA

Luisa Valenzuela, İlk Kez Türkçede!

Arjantin’in boom sonrası yazarlarından Luisa Valenzuela’nın Arjantin taşrasından Buenos Aires’e uzanan, tarihsiz bir zamanda geçen romanı Aztek Çiçeği, Emrah İmre’nin çevirisiyle Alef Yayınevi tarafından yayımlandı.

Aztek Çiçeği, Valenzuela’nın hem ilk romanı hem de Türkçede yayımlanan ilk eseri. Valenzuel, toplumun hiyerarşik yapılarına feminist bakış açısıyla yaklaşan, şiirsel, deneysel bir üslupla kaleme aldığı eserleriyle 1970’li yıllarda ülkeye hâkim olan diktatörlüğü, patriarkayı, toplumsal cinsiyete dayalı iktidar ilişkilerini sorunlaştıran bir yazar.

“Tarihsiz bir zamanda Arjantin taşrasından Buenos Aires’e, oradan pampaya uzanır Clara’nın hikâyesi. Tangonun mayalandığı kenar mahallelerden, başkentin geniş caddelerinden, parklarından, sefil otellerinden, yine taşraya, sirke. Sevgilileri, pezevenkleri, kocaları olur. Ama onun çok istediği tek bir şey vardır: deniz. Denize gitmek. Sihirbaz Alejandro’yla düştüğü yollarda, sirkte Aztek Çiçeği olur: aynalardan oluşan bir kutunun içinde bedensiz bir kafa, hep gülümsemesi gereken bir embriyo.”

PATİME ANLAT – MELİNDA METZ

Mutluluk İki Patinin Ucunda: Patime Anlat

Yazdığı gençlik kitaplarıyla geniş bir okur kitlesine sahip olan Melinda Metz’in yetişkinlikler için kaleme aldığı Patime Anlat, Esra Doğu’nun çevirisiyle ve hep kitap etiketiyle 13 Temmuz’da raflardaki yerini alacak.

Metz, kitabında Jamie ve kedisi MacGyver’ın eğlenceli hikâyelerini okuruyla paylaşıyor. Jamie otuz dört yaşında ve bekâr. Ama hayatında en son istediği şey bir erkek. Annesinden kalan miras sayesinde masallardan çıkma bir siteye taşınıp tüm geçmişini geride bırakmış ve kedisi MacGyver ile başladığı yeni yaşamında ne yapmak istediğine karar vermeye çalışıyor. Jamie, bu dönemi kimsenin bozmasına izin vermeyecek. David adındaki adam bile bu kararı değiştiremez. Çok yakışıklı olsa da fark etmez. Birbirinden güzel cupcake’ler yapsa da…

Ama kedisi MacGyver’ın onun için bambaşka planları var. MacGyver, biricik insanının mutlu olmasını, yalnızlık kokusundan kurtulmasını istiyor. Sadece sahibinin değil, insanların hiçbirinin yalnızlık kokmasını istemiyor. Bunu engellemek için de her şeyi yapıyor. Bu, geceleri insanların evinden bir şeyler aşırıp diğer evlere taşımak anlamına gelse bile. Başta insanı olmak üzere bütün yalnızların mutluluğu iki patisinin ucunda.

SİNEMADA AĞLARKEN – JOHN MANDERINO

Sinemada Ağlarken

John Manderino’nun sinemada bir zaman yolculuğuna çıkarak yazdığı kişisel sinema tarihi Sinemada Ağlarken, Pınar Kür çevirisiyle Can Yayınları tarafından yayımlandı.

Hitchcock’tan Scorsese’ye, John Wayne’den Debbie Reynolds’a, Batı Yakası’nın Hikâyesi’nden Fargo’ya geniş bir panorama eşliğinde hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden akıp geçerken, okuru da art arda çevirdiği sayfalarda kendi geçmişinde kaybolmaya, yaşamöyküsünü özetleyen filmleri sıralamaya davet ediyor.

“Daha fazla dayanamadım. Ağlamaya başladım. Görmek istemiyordum. Sarah Teyze beni lobiye çıkardı. Dışarısı sakindi. Yerler kıpkırmızı halılarla kaplıydı. Teyzem beni kadife bir sıraya oturttuktan sonra satış reyonuna gitti, elinde bir kutu patlamış mısırla döndü. Beni yatıştırmaya çalıştı.”

MOTEL GÜNLÜKLERİ – SAM SHEPARD

Sam Shepard’ın “Motel Günlükleri”

Sam Shepard’ın kısa öyküler, notlar, şiirler, günlük parçaları ve fotoğraflardan oluşan Motel Günlükleri adlı eseri Ülker İnce’nin çevirisiyle Everest Yayınları etiketi ile yayımlandı.

Bu kitap, Shepard’ın Illinois’daki doğumunu, Güney Kaliforniya’nın kırsal bölgelerinde geçen çocukluğunu, çiftçi, garson, rock müzisyeni, tiyatrocu, film oyuncusu olarak yaşamın derinliklerine yaptığı yolculukları, anı parçacıklarını yaşamöyküsel tefekkürle birleştirerek dile getirdiği; çocukluk keşiflerine, filmler ve arabalarla geçen gençliğine, Amerikan yaşamına, derin Batı’ya ilişkin çarpıcı, keskin imgeler, hayaller ve fanteziler sunduğu, geçmişle şimdiki zaman arasında gidip gelen anlatı, bu niteliğiyle, yazarın tüm yapıtına da ışık tutuyor.

“Bütün gün kamera arabasının arkasında motosiklet sürdü. Aradaki uzaklığı hep aynı tutmaya çalışıyordu. Kameranın odağının dışına çıkmıyordu hiç. İnanılmaz yüksekliklerden inen, ufka bıçak gibi saplanan geniş ışın kuşakları vardı, İtalyanların dinsel tablolarındaki gibi. Yaptığı işe kafasını vermeye çalışıyordu. Çekilen bu sahne neyle ilgiliydi acaba? Filmin hangi bölümüydü? Onu öldürmeye mi gidiyordu motosikletle? Yani Baş Oyuncuyu? Filmdeki kişiyi? Kadını?”

DUYGULAR SÖZLÜĞÜ – TIFFANY WATT SMITH

Acımadan Zevklenmeye: Duygular Sözlüğü

Tiffany Watt Smith’in kaleme aldığı, Hale Şirin’in dilimize çevirdiği duyguların dil ile ilişkisini irdeleyen Duygular Sözlüğü, Kolektif Kitap etiketiyle yayımlandı.

Bugün dünyanın çok farklı coğrafyalarında, çok farklı kültürlerinde yaşanmakta olan sayısız duygunun içerisinden seçilmiş 154 duygudan oluşan Duygular Sözlüğü, Antik Yunan mahkemelerinde ağlayan jürilerden cesur, sakallı Rönesans kadınlarına, 18. yüzyıl doktorlarının kalbi titreten duygularından Darwin’in Londra Hayvanat Bahçesi’nde kendi üzerinde yaptığı deneylere, I. Dünya Savaşı sonrası bunalıma giren askerlerden günümüzün sinirbilim ve beyin görüntüleme kültürüne duyguların nasıl algılandığı ve yaşandığı hakkında. Üzülen, somurtan, ürken, sevinen bedenlerimizin nasıl farklı şekillerde bu dünyada var olduğu; ahlaki ve siyasi hiyerarşileriyle, cinsiyet, cinsellik, ırk ve sınıf hakkındaki varsayımlarıyla, felsefi görüşleri ve bilimsel kuramlarıyla dünyanın bizim içimize nasıl yerleştiği hakkında.

What's your reaction?

tr_TRTurkish