Haftanın Kitaplığı – 15 Ekim 2018
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
UNUT GİTSİN, KÖTÜ HABER, BİRAZ UMUT – EDWARD ST. AUBYN
Edward St. Aubyn’in yakın zamanda başrolünde Benedict Cumberbatch’ın oynadığı diziyle de izlediğimiz, çok ödüllü, yarı otobiyografik beş kitaplık Patrick Melrose roman serisinin ilk üç kitabı Unut Gitsin, Kötü Haber ve Biraz Umut dilimizde, Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Patrick Melrose romanları; 1960’larda başlayan romanlar Melrose’ un travmatik çocukluğunu, 1980’lerin New York’undaki bunalımlı gençlik günlerini ve 2000’li yılların İngiltere’sindeki olgunluk dönemini anlatarak bir kuşağın panoramasını sergiliyor.
Dizinin ilki Unut Gitsin’de, soylu bir ailenin çocuğu olan Patrick, yazları kaldıkları Güney Fransa’daki aile evinde günlerini bahçede koşup oynayarak geçirir. Ancak akıllı ve duyarlı küçük Patrick’in etrafındaki yetişkinler pek de dengeli değildirler. Babası David aileyi zorbaca yönetirken annesi Eleanor içkiye sığınmıştır. Akşam yemeğinde konuk ağırlayacakları bir gün yazın diğer günlerinden oldukça farklı olacaktır. Zira konukların gelmesiyle birbirini izleyen şoke edici gelişmeler, Patrick’in dünyasının şiddetle ikiye bölünmesine yol açar.
Dizinin ikinci kitabı Kötü Haber’de, yirmi iki yaşında, ileri derecede uyuşturucu bağımlısı olan Patrick, babasının küllerini teslim almak için New York’a uçmak zorunda kalır. Hafta sonu için geldiği bu şehrin sokaklarında uyuşturucu peşinde koşarken bir yandan da önüne çıkan tanıdıkların, yakasını bırakmayan içseslerin, hatta halüsinasyonların neden olduğu karabasanlı bir sarmalın içine sürüklenir. Sonunda bedensel ve zihinsel olarak yıkımın eşiğine gelen Patrick, geçmişine teslim olmamak için elinden geleni yapacaktır.
Dizinin üçüncü kitabı Biraz Umut’ta ise, uyuşturucu bağımlılığından kurtulmuş, ancak otuzlu yaşlarında olmasına karşın yaşam yorgunu olan Patrick, toplumsal statüsünün dayattığı kimliğinden kurtulma arayışındadır. Arınmak ve affetme yetisi kazanmak için çevresindeki acımasızlıkları dikkatle gözlemleyen Patrick, sivri zekâsı, yeni edindiği hayata açıklığı ve en uç deneyimleri tecrübe etmenin verdiği güvenle, çocukluğunda yaşadığı vahşeti geride bırakmak için amansız bir mücadele verecektir.
KAÇAĞIN PORTRESİ – DAVID BORATAV
90’ların ortasında İngiltere’deki bir üniversitede Sébastien adında genç bir adam ardında iz bırakmadan ortadan kaybolur. Yıllar sonra arkadaşı Hermann, dostunun kayboluşunun sırrını çözüp öyküsünü anlatmaya karar verir. Kendisine bıraktığı mektuplardan, günlüğünden ve Paris’te yaşadıkları günlerden geriye kalan anılarından yola çıkarak Sébastien’in izini sürer. Gerçekte kimdir bu Sébastien? Clara’ya beslediği karşılıksız aşkla başa çıkamayan bir ergen mi, parlak bir öğrenci mi, köklerini arayan genç bir yetişkin mi?
Yeni tanıştığı amcasının emanet ettiği gizemli nesneyle hayatı daha karmaşık hale gelen Sébastien’in çocukluk, ergenlik, yetişkinlik evrelerinde üç ayrı kente, Lozan, Paris ve Clothworkers’a, Fransız Alpler’inden Saint-Michel’e oradan da İngiliz pub’larına uzanan yolculuğu, bir kayboluşun olduğu kadar bir arayışın da hikâyesi.
YAŞAMAK-BİR ÇABA – HÜSEYİN KIRAN
Madde Kara ile şair yönünü, Resul ve Dağ Yolunda Karanlık Birikiyor gibi romanlarıyla romancı yönünü tanıdığımız Hüseyin Kıran’ın yaşamak üzerine kaleme aldığı anlatısı Yaşamak – Bir Çaba, Yapı Kredi Yayınları etiketiyle yayımlandı.
“Yürümek sanıldığı gibi bir hedefe ulaşmaya yaramıyor. Nitekim bunun için bir hedefinin olması, senin kendine bir hedef oluşturman ve artık orayı varılacak bir hedef haline getirmen değil, bu hedefin, hedef olarak adlandırılan yerin seni çağırması, istemesi, kendine çekmesi ve eğer ulaşılabilirse artık bir hedef olmaktan çıkması ve seni kendi parçası kılarak yerleşeceğin yer olması, yerin olması, senin yerinin orası olması gerekiyor.”
BİR AT BARA GİRMİŞ – DAVID GROSSMAN
Yarım kalan öyküler, söylenmeyen sözler, beklenmedik darbeler… Kitapları otuzu aşkın dilde okunan büyük yazar David Grossman, ustaca kurguladığı bu çarpıcı metinde son sayfasına değin soluk kesen bir öykü anlatıyor ve okurunu, sahnesinde tuhaf bir adamın, Dovaleh G.’nin dikildiği komedi kulübünün kapılarından içeriye sokuyor. Dovaleh G., parlak spotların altında, onu meraklı gözlerle izleyen seyircinin karşısında hayatını temize çekiyor ve adeta bir psikiyatrın koltuğunda uzanmışçasına geçmişin loş dehlizlerine dalıyor. Ters köşelerle dolu bir gösteri bu; sahnedeki adam kendi hikâyesini anlatıyor ve bu hikâyede espriler, seyircinin suratında birer yumruk gibi, birer tokat gibi patlıyor.
Man Booker Uluslararası, Ödülü’ne layık görülen ve samimi, doğrudan anlatımıyla büyük övgü toplayan Bir At Bara Girmiş, herkesin derdinin kendine olduğu, her koyunun kendi bacağından asıldığı dünyada onca yalnızlığa rağmen görülmeye, duyulmaya, anımsanmaya duyulan ihtiyacın ve kahkaha ile gözyaşları arasındaki bir arpa boyu mesafenin romanı.
Soru su: Var olmak, bütün olmak için yeterli mi?
BİR ŞANS VER – ALP GÖKALP
“Alfabe Bulutu” serisinin yazarı Alp Gökalp’in yeni kitabı Bir Şans Ver!, Polonyalı illüstratör Aleksandra Fabia’nın çizimleriyle Paraşüt Kitap etiketiyle yayımlandı.
Gökalp, bu kitabıyla çocuklara günlük yaşamlarında karşılaştıkları zorluklara farklı bir gözle bakmaları ve farkına varmadıkları güzellikleri keşfetmeleri için bir yol arkadaşı sunuyor. Kitap, bulutlu bir günde, oyunda kaybeden, kafası karışan, çok ama çok sinirlenen, korkan, okula gitmek istemeyen veya kardeş bekleyen çocuklara bir şans vermesini fısıldıyor.
“Bugün içinden hiçbir şey yapmak gelmiyor mu?
Bazen olur öyle…
Gökyüzü bulutlarla kaplanır, oyun arkadaşın başka bir mahalleye taşınır, bisikletinin lastiği patlar. Olur mu olur, hayat bu!
Böyle anlarda gözünden kaçan güzellikleri fark edeceğin bir yolculuğa çıkmak için,
BİR ŞANS VER!”
YABANCI BİR BABA – EDUARDO BERTI
İki baba ve her birinin oğullarıyla sessiz, neredeyse namevcut ilişkisi. Yabancı babalarının esrarını anlamaya çalışan iki aile. Anavatanlarından uzakta, anadillerini kullanamadıkları ülkelerde kendilerini yeniden yaratmaya çalışan göçmenler. Tutkuyla başka yazarların yapıtlarını okuyan ve bu yapıtlardan kalkarak kendi hayatlarındaki bir gizemi kazıp çıkartmaya çalışan yazarlar. Kilit altında tutulan, kolay paylaşılamayan sırlar.
Arjantinli yazar Eduardo Berti’nin otobiyografik öğeler de taşıyan romanı, yaklaşık yüz yıl arayla iki farklı zamanda ilerliyor. Göçmenlik, aile sırları, geçmişle hesaplaşma gibi kadim olduğu kadar günümüzde de yakıcılığını sürdüren meseleleri var. Karmaşık olay örgüsünde hiçbir ayrıntı tesadüfi veya rasgele değil.