Haftanın Kitaplığı – 14 Mayıs 2018

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

ALEJANDRO ZAMBRA – SORU KİTAPÇIĞI

Alejandro Zambra’nın Soru Kitapçığı Türkçede!

Latin Amerika edebiyatının yeni kuşak temsilcilerinden biri olan Şilili yazar Alejandro Zambra’nın Soru Kitapçığı adlı kitabı, Çiğdem Öztürk’ün çevirisiyle Notos Kitap etiketiyle yayımlandı.

Zambra’nın dilimizde yayımlanan beşinci kitabı olan bu kitap, üniversiteye giriş sınavı ile kurmacayı harmanlayarak türler ötesi bir anlatı yaratıyor.

​Yazarla okurun birlikte soru sorduğu, birlikte yanıt aradığı ortaklaşa bir anlatı sunuyor. Ayrıksı duran sözcükleri bulmaktan boşluk doldurmaya, anlam bütünlüğünü sağlamaktan okuduğunu anlama alıştırmalarına dek çoktan seçmeli doksan sorunun yer aldığı Soru Kitapçığı’nda her şık hayata dair belirleyici birer seçime dönüşüyor. Öğretmek yerine idman yaptırmaya dayalı eğitim sistemini, diktatörlük altında şekillenen hayatları, aile bağlarını sorguluyor, bazen yanıtsız kalıyor, bazen de şıkların ardında daha büyük gerçekleri keşfettiriyor.

PORTRELER – JOHN BERGER

“Bir müzede ya da galeride sergilenen sanat eserini seyrettikten sonra, yaratıldığı atölyeye girmeye çalışırım. Ve orada, oluşum sürecinin hikâyesine ilişkin bir şeyler öğrenme umuduyla beklerim. Hikâyeye içkin umutlara, seçimlere, hatalara, keşiflere dair bir beklenti. Kendi kendime konuşur, atölyenin dışındaki dünyayı gözümde canlandırır, belki tanıdığım ya da asırlar önce ölmüş olan sanatçıya seslenirim. Kimi zaman yaptığı bir şeyden yanıt gelir. Hiçbir zaman bir neticeye varılmaz. Bazen her ikimizi de şaşırtan yeni bir alan açılır. Bazen de soluğumuzu kesen –bir gizin açığa çıkması gibi soluk kesici– bir hayal dünyası belirir.”

Berger’ın hayat boyu sanat ve sanatçılar üzerine kaleme aldığı yazılarını iki ciltte topluyoruz: İlki Portreler. Mağara resimlerinden günümüze kronolojik bir sırayla sunulan kitap, yazarın kelimelerle çizdiği sanatçı portreleri. Aynı zamanda Berger’ın alternatif sanat tarihi olarak da okunabilir. İkinci cildi ise Manzaralar adıyla yayımlayacağız.

NE MUTLU MUTLULARA – YASMİNA REZA

Ne Mutlu Mutlulara

Yasmina Reza’nın adını Borges’in bir cümlesinden alan, çağdaş bir insanlık komedisi sunan kitabı Ne Mutlu Mutlulara, Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.

​Aysel Bora’nın çevirisini yaptığı kitapta Reza, okurlarına hiçbir hikâyenin anlatıldığı kadar olmadığını gösteriyor. Kitapta hayatın girdabına kapılmış on sekiz karakter art arda söz alıyor ve anlatıyor. Gelecek hayallerinden vazgeçmiş, arzularını yitirmiş, hayatla yenişemeyen sıradan insanların aşkla, iktidarla, dostlukla, hastalıkla, başarıyla, ölümle, aileyle ilişkileri kimi zaman derin bir melankoliyle kimi zaman da keskin bir mizahla mercek altına alınıyor.

CHOCKY – JOHN WYNDHAM

John Wyndham'dan

Krizalitler ve Triffidlerin Günü adlı distopik romanlarından tanıdığımız kült yazar John Wyndham’ın klasikleşmiş bilimkurgu eseri Chocky, Niran Elçi çevirisiyle Delidolu Yayınları etiketiyle yayımlandı.

​​Chocky, on bir yaşındaki Matthew’nun, zihninde duyduğu sesle kurduğu sıradışı ilişkiyi merkezine taşıyan, gizemli ve tedirgin edici bir roman. Sosyopolitik meseleleri bilimkurgu türüne başarıyla yerleştiren Wyndham, teknoloji, uzay, evrim ve gelişim üzerine kaleme aldığı Chocky’de, büyüme çağındaki bir çocuğun gözünden dünyayı ve insanlığı irdeliyor.

YENGEÇ KONSERVELEME GEMİSİ – KOBAYAŞİ TAKİCİ

“Hey, cehenneme gidiyoz lan!”

İki balıkçı güvertenin küpeştesine yaslanmış vaziyette, sümüklü böcek misali sırtını germiş, denizi kucaklayan Hakodate kentinin caddelerine bakıyordu. Balıkçılardan biri dibine kadar soğurduğu, neredeyse parmaklarını yakacak izmariti balgamıyla birlikte denize savurdu. Sarma sigara bir soytarı gibi taklalar attı, geminin yan cephesinden sekerek suya düştü. Adamın tüm bedeninden, insanın burnunun direğini kıran bir içki kokusu geliyordu.

21. yüzyılın eşiğini geçeli henüz 8 yıl olmuştu ki Japonya’da mucizevi bir gelişme yaşandı. Geçen yüzyılın ilk yarısında, daha somut bir ifadeyle 1929’da yayımlanmış bir proletarya (işçi sınıfı) edebiyatı eseri “yeniden keşfedildi”. Neredeyse 80 yaşında olan bu eser o kadar müthiş bir enerjiye ve canlılığa sahipti ki muazzam bir ilgi gördü, yazarı Kobayaşi Takici (1903-33) adeta 21. yüzyıl Japon edebiyatı mozaiğinin önemli bir parçası gibi düşünülür oldu. Bir süredir üzerine örtülen “ölü toprağı”nı silkip “yeniden doğarak”, “bir kez daha ayağa kalkan” bu eserin adı Yengeç Konserveleme Gemisi’ydi…

GÜNEBAKAN/YAZ GÜNEŞİNDE KURUTULMUŞ KELİMELER – CÜNEYT ÖZDEMİR

Cüneyt Özdemir’den Yaz Güneşinde Kurutulmuş Kelimeler

Gazeteci Cüneyt Özdemir’in kaleme aldığı, Cansu Güney’in çizimleriyle renklenen denemelerden oluşan Günebakan-Yaz Güneşinde Kurutulmuş Kelimeler, Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı.

Özdemir, denemelerinde gündelik hayata, aşka, dostluğa, doğaya, mimariye, zenginlik ve yoksulluk hallerine, insan ilişkilerine lirik bir bakış atıyor.

“Kelimelerin de mevsimi vardır. Fırtınaya tutulup yağmurda yıkanırlar. Kelimelerin de mevsimi vardır. Kış güneşinin üşüttüğü ellerini umudun sıcaklığında ısıtırlar. Kelimelerin de mevsimi vardır. Yaz güneşinde kurutulmuş kelimeler en çok umudu anlatırlar, denizin oyunbaz maviliğini, hayatın kıyılarla oynaşan neşesini… Yaz kelimeleri en çok  aşkı anlatırlar.”

What's your reaction?

tr_TRTurkish