Haftanın Kitaplığı – 12 Ağustos 2019

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

AĞRI DAĞI YOLCUSU KALMASIN – H. G. WELLS

H. G. Wells’in 74 yaşında yazdığı, ütopyacı son eseri olan Ağrı Dağı Yolcusu Kalmasın, Tanrı’nın yeryüzüne yollayacağı yeni bir “tufan” için kendisine yeni bir Nuh arayışını anlatır.

Tanrı, bu iş için gönülsüz olan Nuh Lammock’ı ikna etmeye çalışırken Nuh ise Tanrı’yı birçok konuda âdeta sorguya çekip hem Tanrı’nın gerçekliğini sorgular hem de yaşananları mantık çerçevesine oturtmaya çalışır.

Wells’in kendisine has üslubuyla kaleme aldığı eser, sorgulamalar, arayışlar ve eleştirilerle yüklü. Yazar, insanlık ve dinler tarihini tartışırken aynı zamanda kendi iç muhasebesini yapıp Sosyalizm, Marksizm, Darwinizm gibi kuramlara dair son fikirlerini de su üstüne çıkarıyor. Ağrı Dağı’na gidecek yeni geminin hazırlıkları yapılırken Nuh Lammock ile H.G. Wells’in karakterleri de roman boyunca birbirine karışıyor.

“Dünya’nın halihazırdaki vaziyetine sert eleştiriler getiren, hikâye tarzındaki denemesi Ağrı Dağı Yolcusu Kalmasın’da Wells, terazinin tartmakta bocaladığı konulara mükemmel bir giriş yapıyor. Tanrı, başka bir Ağrı Dağı’na yolculuk edecek gemiyi hazırlaması için yeni peygamberini arıyor ve Nuh Lammock’ı ziyaret ediyor. Böylece Wellsvari monologlar şöleni başlıyor. Wells/Lammock, Kitab-ı Mukaddes’in bize anlattığı tarihi, sınır tanımadan ama eğlenceli bir şekilde sorgularken geminin yapımı ve yolculuk planları ise her adımda daha çok çıkmaza giriyor.”

– Kirkus Review –

MASKELİ BALO – TERRY PRATCHETT

Operada bir hayalet var!

Kült yazar Sör Terry Pratchett’ın kaleme aldığı “Diskdünya” serisinin ilk kez Türkçeye çevrilen yeni kitabı Maskeli Balo, sahne tozu yutanların, gerçeklikten kopanların, maskelere sığınanların ve kendini arayanların öyküsüne odaklanan, teatral olduğu kadar müzikal bir roman.
Dünya çapında 85 milyonun üzerinde satan “Diskdünya” serisinin on sekizinci halkası olan Maskeli Balo, “Cadılar” alt dizisinin de beşinci kitabı. 

Andrew Lloyd Webber’in dünyaca ünlü müzikal uyarlaması Operadaki Hayalet’in baş döndürücü bir parodisi olarak da tanımlanabilecek bu kahkaha dolu serüven, dedektiflik romanlarını aratmayan olay örgüsü ve kurgusu ile parmak ısırtıyor. 

“Beğenseler de beğenmeseler de olaylar cadıları kendine çekerdi ve sonra, iki durum çarpışırdı. Cadılar kapıların, çeperlerin, sınırların, aynaların, maskelerin çekimini hissederdi… bir de, sahnelerin.”
Ah, evet. Sahnelerin. Koçbaşı Dağları’nın iki ünlü cadısı da kapılıyor bu çekime. Çünkü Havamumu Nine ve Ogg Ana, bambaşka bir iş için gittikleri Ankh-Morpork’ta, Opera Evi’ne dadanan hayaletleri kovalamak zorunda kalıyor. Opera dünyasının altını üstüne getiren iki kafadar, yeteneklilerin ve vasatların arasında kendilerine yer bulmaya çalışırken azıcık zorlansalar da nihayetinde gösteri devam ediyor… 

“İnsanlara ihtiyaç duymayan her insan, insanlara ihtiyaç duymadığını bildirebileceği insanlara ihtiyaç duyardı…” 

Ve cadı konseyinin müstakbel üyesi Agnes, ait olduğu yeri bulmak için kendini yollara vuruyor. Olmak istemediği kişinin kim olduğundan emin; fakat kalbinde ve zihninde hissettiklerinden, değil. 

Kendini tanıma, onur, erdem, etik gibi kavramlara eğilirken bile alabildiğine komik olmayı başarabilen Maskeli Balo, Terry Pratchett’ın olağanüstü mizahi dehasından beslenen esprili anlatımıyla, yoluna kaldığı yerden devam ediyor. 

Niran Elçi’nin pürüzsüz Türkçesi ve Delidolu’nun özenli baskısıyla Türkiye’deki okurlarının karşısına ilk kez çıkan bu coşkulu roman; sahne sanatlarına ve hatta yayıncılık dünyasına dair güncel tespitlerde bulunarak, Diskdünya’nın fantastik evrenine ışıltı saçıyor.

REHİNE – TESS GERRITSEN

Kimliği belirsiz, güzel bir kadın morgda, otopsi sırasını beklemektedir. Morgda duyduğu sesin nereden geldiğini bulmaya çalışan Adli Tabip Maura Isles, ceset torbasını açtığında dehşete düşer. Ceset gözlerini açmıştır. Acilen hastaneye yetiştirilen kadın, soğukkanlılıkla bir güvenlik görevlisini öldürüp altı kişiyi rehin alır. Rehinelerden biri doğum yapmak için hastanede olan hamile dedektif  Jane Rizzoli’dir.

Bu öfkeli kadın kimdir, neyin peşindedir? Jane’in kocası FBI ajanı Gabriel Dean ile Maura Isles güçlerini birleştirip gizemli kadının kimliğini öğrenmeye çalışırlar. Olay yerine aniden federal ajanlar doluştuğunda, bunun sadece basit bir rehine krizi olmadığı anlaşılır. Gizemi sadece silahlı kadının elindeki Jane çözebilir, tabii geceyi sağ salim atlatırsa…

Tess Gerritsen ABD’nin San Diego kentinde doğdu. Stanford Üniversitesi’nde antropoloji lisansı yaptı, California Üniversitesi’nden tıp diploması aldı. New York Times’ın çok satanlar listesine giren Hasat’la dünya çapında başarı kazandı. Yazarın Kemik Bahçesi, Cerrah, Mefisto Kulübü, Ruh Koleksiyoncusu, Buz Gibi Soğuk, Sessiz Kız, Kayıp Kızlar, Çırak , Günahkâr, Bir Sırrım Var, Kan Gölü ve İkiz Bedenler adlı romanları ile Ucubeler ve İsimsiz Ceset adlı öyküleri Doğan Kitap tarafından yayımlandı ve büyük okur kitlelerine ulaştı.

VOLKAN’IN ROMANI – AHMET TULGAR

Sustu. Önüne baktı. Ağlamaya başladı. “Volkan’ın o kamera görüntüsünde ne yaptığını sizden iyi kim anlar? Otogarın altında ne aradığını ya da?” diye konuştu sonra hıçkırıklarının arasından. Bir erkek ağlarken nasıl da güzelleşir.

Volkan genç bir polis. Babası emekli Emniyet Müdürü Hilmi Bey; Volkan onun yakışıklılığını, komşu kadınları (ve kocalarını) nasıl etkilediğini, bacak arasını pudralayıp giyindiğini, sabahları ayakkabılarını annesinin giydirdiğini hatırlıyor. Hayat, Volkan’a böyle bir ihtimam göstermiyor ama; Teşkilat onu kurban seçiyor ve Volkan’ın varoluşunun ekseni bir günde değişiyor.

Volkan’ın Romanı, trajik bir karakterin izini sürerken kendini saklayan bir kitap, tıpkı bir enginar gibi; okuyucudan kabuklarını soymasını, özüne ulaşmasını, ama kabukların da tadına varmasını istiyor. Özünde derin kimlikler, derin devlet, derin ülke, derin komplo var, kabuklarındaysa Ahmet Tulgar’ın kendine özgü anlatımı.

Çağdaş Türk romanının ayrı duran yapıtlarından biri.

ÖLÜMSÜZ KADIN – ALAIN ROBBE GRILLET

“Neydi bu film?” Bugün de izleyenlerin çoğunda bıraktığı ünlem buyken, şu elinizde tuttuğunuz kitabı yayımlamamak olmazdı. Hele ki sinema tarihinde İstanbul’u, İstanbul’un siluetini, İstanbul’a bakışı bu denli dert edinen böylesine güçlü bir başka film hemen hiç yokken. Edebiyatta “Yeni Roman” akımının kurucusu olarak bilinen Fransız yazar Alain Robbe-Grillet’nin 1963’te İstanbul’da çektiği Ölümsüz Kadın, oryantalist, eril bakışı lime lime doğrarken aynı zamanda nostaljik bir albüm tadı veriyor.

What's your reaction?

tr_TRTurkish