Haftanın Kitaplığı – 10 Haziran 2019

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

Sert Çocuklar – Keith Negley

Ninjalar, korsanlar, süper kahramanlar…
Hiçbir şey onları alt edemez gibi görünür,
Ama onların da duyguları var,
Tıpkı benim ve sizin gibi…

Kahraman olmanın, hep kazanmanın, hiç kaybetmemenin, hep çok ama çok güçlü olmanın yüceltildiği bir dünyada Keith Negley, süper kahramanların dahi kusursuz olmadıklarını, olmamalarının da gayet doğal olduğunu anlatıyor bu kitapta.
Şövalyelerin de bazen üzülebileceğini biliyor musunuz? Ninjaların kimi zaman kalplerinin kırılabileceğini, korsanların gözyaşı dökebileceklerini? Ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler sert çocukların da duyguları vardır ve onların da hayatlarında bazen bir şeyler ters gidebilir.

Ödüllü yazar ve çizer Keith Negley’nin hem yazıp hem resimlediği, en az hikâyesi kadar müthiş illüstrasyonlarıyla da dikkat çeken Sert Çocuklar (Onların Da Duyguları Var), duygular ve onları saklamadan dışa vurmak üzerine dokunaklı bir kitap.
Çocuklarınızla birlikte okuyabileceğiniz bu hikâye, onlarla hayal kırıklığı, kaybetmek ve kusursuzluğun olanaksızlığı üzerine konuşmak için eğlenceli bir fırsat sunuyor.

Talihsiz Bir Kadın – Richard Brautigan

Richard Brautigan’ın, intiharının ardından yayınlanan son kitabı Talihsiz Bir Kadın, ölümler, seyahatler, yeni ya da tanıdık insanlar, yangınlar ve fırtınalarla sarmalanan dünyasının nihai ürünüdür. Ölümü savuşturmanın, ondan kaçmanın ya da onunla yüzleşmenin yollarını arayan birinin anlatısı değil, yalnızlığın karşısına yola çıkmayı, yokluğun karşısına yaşama dair küçük detayları koyma hikâyesidir.

Amerika’yı baştan başa kat ederken ölüm fikrini daima bavulunda taşıyan bir yolcunun, loş otel odaları, kirli yataklar, arabalar ve yollar boyunca zihnine doluşan fikirlerle örülü tekinsiz bir Beat evreni.

Mephisto: Bir Kariyerin Romanı – Klaus Mann

“Mephisto, 1930’lu yıllarda faşizm yükselirken, boyun eğme ve direnme, kariyer ve ahlak arasında kalanların hikâyesini anlatan en iyi roman.”

– Der Spiegel

Mephisto: Bir Kariyerin Romanı, Almanya’da kişilik hakları nedeniyle uzun yıllar yasaklanan, yayınlandığı tarihten itibaren ise fırtınalar koparıp kült statüsüne erişen bir başyapıt! Klaus Mann, 1930’lu yıllarda sürgündeyken yazdığı bu romanla, babası Thomas Mann’ın gölgesinden çıkarak kendini gerçek bir yazar olarak ispat ediyor.

Zorbaya boyun eğenlerin trajedisini, inandırıcı ve derin karakterleriyle işleyen Mephisto, 1930’lar Almanya’sında Naziler yavaş yavaş iktidara gelirken, şeytanla işbirliği yapan oyuncu Hendrik Höfgen’in hikâyesini anlatıyor. Nazilerin ideolojisinden hazzetmese de, kariyerinde yükselmek için iktidara hizmet eden ve bu uğurda önce dostlarını, sonra da ruhunu kaybeden Höfgen, her devirde türlü türlü kılıklarda karşımıza çıkan oportünisti temsil ediyor.

İlk kez 1936 yılında yayınlanan ama oyuncu Gustaf Gründgens’in kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle uzun yıllar yasaklı kalan roman, 1981 yılında yeniden basıldığında hemen çoksatarlar arasına girdi ve günümüze kadar hep gündemde kalmaya devam etti. 1981 yılında Macar yönetmen István Szábo tarafından filme de alınan Mephisto, bugün her zamankinden güncel!

“İki dünya savaşı arasındaki Almanya’yı, hatta Avrupa’yı anlamak için bu romanı okumalı.”

Bay Less – Andrew SeanGreer

Romanları John Updike, AnnPatchett, Michael Chabon, John Irving gibi yazarların övgülerini alan, öyküleri Esquire, The Paris Review, The New Yorker dergilerinde yayımlanan, Kuzey California Kitap Ödülü, O. Henry Öykü Ödülü sahibi, Amerikan edebiyatının mizahi yanı kuvvetli, yaratıcı seslerinden Andrew SeanGreer son romanı Bay Less ile Pulitzer Ödülü’ne layık görüldü.

Elli yaşına basacak, başarısız bir romancı Bay Less. Bir gün posta kutusunda o düğün davetiyesini görür: Dokuz yıl beraber olduğu eski erkek arkadaşı nişanlanmış, şimdi de evleniyor. Bay Less düğüne gidecek mi peki? Gitse rahat edemeyecek, gitmese de kaçıyor gibi hissedecek. Çalışma masasının üstünde, dünyanın dört bir yanında yapılacak, çok da mühim olmayan edebiyat etkinliklerinin davetleri. Bay Less düğüne gitmeyecek elbette. Bahanesi de hazır. Bütün davetleri kabul edip yola çıkacak: Meksika. İtalya. Almanya. Fransa. Fas. Hindistan. Japonya. Bay Less, Paris’te âşık olacak belki, Güney Hindistan’da şu pek de iyi olmayan roman dosyasını düzeltmeye çalışacak, uçağı Japonya’ya indiğinde bavulunu bulamayacak… Bir ara da elli yaşına basacak işte.

Andrew SeanGreer, “turist Amerikalı”yla alay ederken kültürün, cinsiyetin, yaşın ötesinde bir aşk hikâyesini, dehanın yakınında olmanın ama o yüceliğe asla erişememenin acısını mizahı asla unutmadan anlatıyor. Bay Less, yanlış anlaşılmalar, sonu gelmeyen hatalar ve insan kalbinin derinliklerine dair bir roman.

“Bir roman isteyebileceğim her şeye sahip, dopdolu bir okuma tecrübesi. Yoğun mizahi bölümlerle, bilgelik dolu anlarla, zekice tespitlerle ve görkemli imgelerle dolu muazzam bir kitap!”

– Karen JoyFowler –

“Fark yaratan üslubu ve edebiyatta nadir görülen derinlikteki başkarakteri, bu romanı muhteşem kılıyor.”

– RoxaneGay –

“Yaşlanmak ve sevginin gerçek doğasına dair üslupta müzikal, yapıda ve çeşitlilikte ise zengin, çok yönlü bir roman.”

– 2018 Pulitzer Ödülü, Seçici Kurulu – 

Yılın en iyi kitapları:

New York Times, Washington Post, San Francisco Chronicle, New York Post, American Library Association, Paris Review

Karşılaşmalar, Bir Benjamin Romanı – Jay Parani

“Hiçbir zaman tatmin edemediği Tarih Meleği tarafından öldürülmüştü hiç kuşkusuz. Onu öldüren en bariz şeyse genellikle alaycı bir şekilde tetikte bekleyip en sonunda her zaman sahnede belirerek daha önce gerçekleşmiş olan her şeyin, her çıtkırıldım adım ve irkilmenin, gözün her titreşiminin, kalpten hissedilmiş her çizginin ve rasgele her jestin yazarlığını üstelenen Zaman’dı.”

Walter Benjamin’in 1940 yılında Nazi Almanya’sının Fransa’yı işgalinin hemen ardından Paris’ten kaçışıyla başlayan Karşılaşmalar Benjamin’in tutkularıyla tuhaflıklarının peşine düşüp ölümünün matemini tutuyor.

Felsefe tartışmaları, Nazi işgali, savaş ve kaçış ekseninde ilerleyen, BertoltBrecht, GershomScholem, HannahArendt gibi isimlerin de yer aldığı romanda, Benjamin arkadaşları ve ailesi, aşkları ve yalnızlığı, hayatı ve intiharı, gözünden sakındığı elyazması sayfalar vasıtasıyla yeniden ete kemiğe bürünürken hayat hikâyesi de yirminci yüzyılın ortasında dünyayı yakıp yıkan korkunç savaşın güçlü bir metaforuna dönüşüyor.

What's your reaction?

tr_TRTurkish