Dream Theater ile Tragedya’dan Rock Opera’ya: The Astonishing
Virtüözlük, yaratıcılık, hikaye oluşturma kabiliyeti, duygu aktarımı toplamından zarara geçilmez. Bu adamlar sayılamayacak kadar fazla sahne yerleştirdiler hatıralarımıza, hangi birinden söz etsek öbürünün hatırı kalacağı onca eser ve anlara tanıklık eden çalışmalar. Progresif metal’in giriş dersini veriyorlardı adeta. Doksanların başıydı, bir arkadaşın verdiği albümle hikayeye başlarından dahil olma fırsatı yakalıyordum. ‘Images and Words’ albümünü dinlediğimde bende bıraktığı etkiyi hala çok net hatırlarım. ‘Pull Me Under’ çıkmıyordu akımdan. Ardından ‘Awake’ yerini alıyor ve ben ‘Space-Dye West’ parçasına bağımlılık derecesinde bağlanıyordum. Örneğin bir dönem ‘Hollow Years’ etkisi diye bir kavram oluşturmuştuk aramızda. ‘Finally Free’de ‘birileri bana ne olduğunu söylesin’ diyordum. Abi o davulun hali ne? Devamı oldukça seviyeli bir şekilde sürüyordu bu ilişkinin. Bazı zamanlarda medet umarız ya şarkılardan, arz talep dengesi çok iyi kurulmuştu kendileriyle.
Kavramsal albümler konusunda üst üste koydular, melodik ve teknik açıdan zenginlik sınırlarını zorladılar. Bunun yanında müzik şirketiyle yaşadıkları sorunlar daha doğrusu onlara biçilen kılıfa girip girmeme konusunda sıkıntılı süreçler de yaşadılar. Aslında ticaret hayatının kaçınılmaz yansımaları Petrucci ile Portnoy arasındaki ilk sürtüşmelere yol açtı. Müziklerine müdahale edilmesine karşı elden gelinebildiği kadar verilen mücadelenin izleri ister istemez ekibe de yansıyordu. Bütün bu dış etkenlere karşın müzikal kalitelerini olabildiğince ayakta tutmayı ve dinleyiciye olan sorumlulukarının bilincini ayakta tutmayı bir şekilde başardılar.
Ne olursa olsun, hangi çalışmadan söz edersek edelim kabul edilmiş bir Dream Theater trafiği ve tavrı var ki çıkan her albüm heyecan ve beklenti yaratmayı başarıyor.
Kaotik senaryolar ve distopik kurgular geçmişten beri rock ve metal müziğin ilgi alanında oldu. Anlatılarını bu konular üzerinden şekillendirerek eleştiri ve söylemler oluşturdular. Son yıllarda ise bu durum olabildiğince artmakta ki zannediyorum dünyadaki egemen yaklaşımların geri dönülemeyecek bir yola girdiği fikri bu senaryoların işlenme ivmesinin artmasındaki en etkili unsur.
2285 senesinde geçen bir öykünün içindeyiz. Aslına bakarsanız antik çağlardan itibaren değişen bir şey olmadığını görüyoruz. Huzur içinde yaşamak yanlısı bir toplum ve iktidardan gözü kararmış bir diktatör kral. Özgür bir dünyaya inanan devrim savaşçıları karşısında türlü kötülüklere baş vurmaktan geri kalmayan kraldan çok kralcılar. Hikaye sürecinde yaşanan trajik anlar. Dramatik bir örgü içerisinde ve yabancılık çekmeyeceğimiz şekilde gelişen bir kurgu.
Bu yeni çalışma nasıl tarif edileceği konusunda da kendi içinde farklı okumalar sunuyor. Kavramsal bütünlüğün mevzu bahis olduğu albümlerde olduğu gibi kurgulanan hikayenin arka fonunu da meydana getiriyor ve içine girildikten sonra bir nevi film müziği tadında etkiler bırakıyor. Yetmişli yılların progresif rock ekolünün izleri düşünüldüğünde pek çok katmanın bir araya gelmesi ve kendi içinde göndermelere yer vermesi de söz konusu. Bölümler arası geçişleri sağlayan enstrümantal parçalar mevcut ki bu sayede karakterleri tanıdığımız, giriş, gelişme, sonuç üçlemesinde rahatça gezinebildiğimiz bir ortam sunulmuş oluyor. Şarkıların uzun tutulmuş girişleri, öykünün müzikle sarılmasında avantaja dönüşüyor. Bir süre sonra kendinizi müzikal bir tiyatro eserinde izleyiciler arasında bulabilirsiniz. Antik çağ tragedyalarından beslenen konu zaten buna gayet uygun. Orkestra uyarlamaları da ana faktörlerden biri olarak planın içinde konumlandırılmış. Bu konuda da Prag Filarmoni ile çalışılmış.
Mike Portnoy’un davulların başından kalkmasından sonraki üçüncü albüm The Astonishing. Tüm sözler Petrucci’ye aitken besteler Rudess ile Petrucci’nin elinden çıkmış. Erken dönem çalışmaları ya da Metropolis Pt.2 ve Six Degrees’in dayanılmaz çekiciliği bir yana Dream Theater’in tüm hünerlerinin hissedildiği bir yapım. Bence grubun bariz karakteristik işlemeleri düşünüldüğünde sanki işler Octavarium’dan beri bu tarafa doğru evriliyordu. Bu albüm daha bir klasik müzik tadında beslemelerle yoğrulmuş. Aslında tam da bir rock opera bekliyor bizleri tabii ki Dream Theater’ın belirlediği kurallarla.