Bir Yeniden Doğuş Öyküsü: Riverside “Wasteland”
Kurucu gitarist Piotr Grudzinski’nin 2016 yılında hayata trajik ve zamansız vedası sonrası görünen oydu ki Polonyalı topluluk Riverside’ın en mühim hayat damarı kopmuştu. Üstelik sadece grup için değil sadık dinleyicileri için de büyük bir sarsıntı kaynağı olmuştu bu beklenmedik elim hadise.
Geri kalan üyeler, vokalist/basçı ve şarkı yazarı Mariusz Duda, davulcu Piotr Kozieradzki ve klavyeci Michał Lapaj’ı nasıl bir gelecek bekliyordu, devam edecekler mi yoksa dağılma kararı mı alacaklardı. Seçeneklerden herhangi birini dinleyicinin anlayışla karşılayacağı bir gerçekti ancak esas sual, eğer devam edilecekse Grudzinski’nin gruba kattıkları olmaksızın iş nereye kadar sürecekti.
Nihayetinde, Duda, Kozieradzki ve Lapaj devam etme kararı aldılar. Üstelik, Grudzinski’nin yerine kimseyi almadan, âdeta Grudzinski’nin formasını emekliye ayırmışçasına duvara asıp, yola devam edeceklerdi.
Ve ardından, yeni bir albüm kaydederek ayakta olduklarını ispatlayacakları zaman gelip çatmıştı.
Duda’nın özellikle belirttiği üzere, duygusal seviyenin zirve yaptığı, müzikal olarak da karanlık tonlamalara geri dönüş niteliğinde bir albüm beklemeliydi dinleyici. Kıyamet sonrası dünyasına bir bakış atarken, günümüz dünyasında olup bitenlere de kafa yoran, zengin içerikli şarkılarla ve ustaca kurgulanmış bir bütün olarak çıkıyor karşımıza “Wasteland”.
Açılışı yapan “The Day After” ile ne anlatmak istediklerini daha ilk adımdan belli ediyorlar. Anlaşılan o ki yol ilerledikçe özümsenecek, içselleştirilecek ve eski albümlere gidip gelinecek birçok detay yakalamak mümkün olacak. İki bölümden meydana gelen “Acid Rain”in ilk kısım “Where Are We Now?”un girişindeki gitar döngüsünden ikinci bölüm “Dancing Ghosts”un zihne kazınan koro melodisine oradan da “Vale of Tears”ın orta yerindeki solo kısmına kadar, aksak ritim ve hissiyatı yukarılara taşıyan bir atmosfer inşa etmek tam da Riverside imzası olsa gerek.
Bu noktadan sonra, “Guardian Angel”ın oyuna girmesiyle öyküye yeni bir başlangıç katma özelliği takdire şayan. “Lament”, duygusal hassasiyeti bir seviye daha yukarı çekerken, albümün odak noktasına aday şarkıların da ilk sırasına oturacağını hissettiriyor. “Dystopia” ve “Battle Royale” ismli iki bölümden oluşan dokuz dakikalık enstrümantal “The Struggle for Survival”ın trafiği içindeki köşeler ve kıvrımlar albümün tümünden bazı detayları da ihtiva ediyor. Akustik girişiyle bir orta çağ halk ezgisi kıvamında başlayan “River Down Below”, sade ancak ilerledikçe ilgi çekmeyi bilen yapısı ve finale yakın ağırlığını koyan gitar solosuyla fark ettiriyor kendini.
Albümün isim şarkısı “Wasteland” ise kendine özgü dünyasında dinleyiciyi birkaç ölçü de olsa Jethro Tull’ın akustik motiflerine göz kırpan bir girişle karşılıyor âdeta. Sadece vokal ve piyanodan oluşan “The Night Before” ise perdeyi kapatırken açılışı yapan “The Day After”a selam çakmayı ihmal etmiyor.
“Wasteland”, en mühim Riverside albümü olmayabilir ancak Piotr Grudzinski’nin trajik kaybı sonrası topluluğun yapması gereken yerinde bir hamle ve bu tarafından baktığımızda da bir süre sonra bulunduğu yerde parladığını göreceğimiz bir albüm olmaya aday.
Bir bakıma da bir yeniden doğuş öyküsü.
Kapak Fotoğrafı: Oskar Szramka