Aynur Kulak yazdı: “Sinemayı Şiddetle Severiz”

Aynur Kulak

Sinema bir şeyleri anlatabilmenin en etkili vesilesi. Anlattığınız şeyi canlandırabilmek, anlattığınız duyguyu kare bir ekrandan izleyene geçirebilmek sinemanın icadından bugüne hala büyük bir mucize. Sinema bir tür büyü hala. İzlediğimiz bir şey çok hoşumuza gittiğinde ondan büyülenmişçesine etkilenmeye devam ediyoruz. Sözlü/yazılı dilden ziyade neden daha çok görsel anlatımdan etkileniyor ve büyüleniyoruz bunun birçok cevabı var elbet. Asıl soru şu aslında: Anlatımın kendisi olmayan (edebiyat gibi mesela) , bunun bir vesilesi olan (edebiyatın mesela) sinemadan neden vazgeçemiyoruz? Sebep sinemanın şiddeti olabilir mi?    

Şiddetin Mitolojisi kitabı “Sinemayı Yazmanın İmkânsızlığı” önsözü ile karşılıyor bizi. Bu durumda ne düşünebiliriz diye düşünüyorum sinemayı çok seven biri olarak. Bir Veysel Atayman kitabı olan Şiddetin Mitolojisi sinemayı, sinemadaki şiddeti, şiddetin mitolojik anlatımının sinemaya etkisi, şiddet yoluyla anlatmayı seçen kült yönetmenlerin dünyasını bizi aktarıyor. 2016’da aramızdan ayrılan popüler bilim, felsefe, sinema ve edebiyat alanlarında çok sayıda çevirisi ve çalışması bulunan Veysel Atayman sözlü ve yazılı eleştirinin hiçbir zaman görüntünün önüne geçemeyeceğine inananlardandı. Yani sinemanın.

Şiddet Sineması

Sinemayı inceleyen önemli isimlerden Veysel Atayman’ın Kiel’de yapılan Sinemada Şiddet çalışmasını temel alarak hazırladığı Şiddetin Mitolojisi derleme bir kitap. Parola “şiddet” olunca Sergio Leone, Stanley Kubrick, Martin Scorsese, David Lynch, Quentin Tarantino ve Oliver Stone başrollerde yer alıyorlar. Bu altı yönetmenin şiddet üzerinden kurdukları, kurguladıkları sinema dili, anlatımı dünya sinema endüstrisini büyük ölçüde etkiliyor.

Sergio Leone ile başlıyoruz. Western filmlerinin temelini atan ve bu alanda çok önemli filmlerin (Dolar Üçlemesi; Bir Avuç Dolar İçin, Birkaç Dolar İçin ve İyi-Kötü ve Çirkin) altına imzasını atan yönetmen sinemada kullandığı genelde erkek egemen şiddet unsurları için şu sözleri söyle: “Mülkiyet ve teknolojik ilerleme birbirlerine sımsıkı bağlıdırlar ve durmadan, yeniden ve yeniden şiddet üretirler. Amerika barışçı, demokratik bir yerleşim sonucunda değil; şiddet ve ölümle kuruldu .“ tespitini yapar. Sergio Leone western filmlerinin başrollerinde oynayan Clint Eastwood canlandırdığı rollerle düzeni şiddetle kurmaya çalışan Amerikan toplumu için bir semboldür. Şiddet insanlara pompalanmak istenen Amerikan rüyasının temel taşıdır. Sinema bunun en önemli göstergesidir.

Martin Scorsese filmlerinin aşırı şiddet pratiklerinin kökeninin ikiyüzlü ahlaka, ne aşkı ne de dostlukları becerebilen toplumun şiddet ile olan imtihanları üzerine kurulu anlatım biçimleri üzerinde duruluyor. Ki Scorsese de şiddet için; “Şiddet, modern toplumun hayal kırıklıklarından ve duygusal soğukluğundan doğar.” tanımını yapıyor.  Scorsese filmlerinin otobiyografik olma özelliğine de dikkat çekiliyor tabii. Koyu Katolik inancının cenderesinde büyüyen Scorsese New York’un Lower East Side semtinde kendi geleneklerini aşırı ön plana çıkaran etnik alt kültürlerin aile yaşamları içinde büyümüş ve bu yaşantıları nerdeyse birebir beyazperdeye yansıtmıştır. Şiddet Scorsese’nin büyüme hikâyesinin temelini oluşturur. Taxi Driver ve Kızgın Boğa (Raging Bull) Scorsese sinemasının en önemli örnekleridir.

Oliver Stone Amerikan sineması adına şiddeti ters köşeye yatırır. Veysel Aytaman, Stone ile ilgili şu tespitlerde bulunur. “Stone, şiddetin ve cinayetlerin nedenleri üzerinde durmayıp cinayetleri anlık tepkiler ve nedensiz bahanelere dayalı öfke patlamalarının sonucu olarak sunduğu gibi, sonda da suçluları cezasız bırakarak seyircinin üzerine gelmektedir. Şiddeti göstermenin birçok yolu olduğunu, televizyonun da her türlü şiddeti sergilediğini söyler.”

Stanley Kubrick sadece Amerikan sinemasının değil dünya sinemasının kült ismi. Aytaman, Kubrick sineması için şu alt başlığı atıyor: Korku-Endişe Arzu-İstek. Kubrick sinemasını düşündüğümüzde tam isabet diyebiliriz. Şaşkınlıktan, dehşetten, endişeden, öfke ve korkudan kasılıp kalmış, çarpılmış yüzlerle karşı karşıyayızdır. Fakat yine de dünya sinemasının en çok ölçülüp biçilerek yapılmış filmleri (Kubrick obsesif bir yönetmendir çünkü) eleştirilere maruz kalmaktan kurtulamaz. Eleştirilere şöyle yanıt verir Kubrick: “İnsan (iradesiz, pısırık) zaaflarla dolu bir varlık olmakla kalmamakta (ayrıca) sık sık delirip durmaktadır. Yerinde bir gözlem gibi geliyor bu bana. Eh, insan bunu kendi filmlerinde gösteriyorsa, bir insan düşmanı değil, olsa olsa dikkatli bir gözlemcidir.”

David Lynch sineması şiddetin uçurumlarıdır. David Lynch şiddetinin şöyle bir tespiti vardır: Yabancı, tuhaf dünyanın içine girmeyi ne kadar şiddetli arzu eder ve denersek, kendi labirentimizin içine o kadar insafsızca ve acımasızca geri fırlatılırız. Bu yüzyılın tarihi insanı bir özne olarak istememektir ve Lynch sineması tam da bunu anlatır. Sanayi devrimi insanı fırlatıp attığı için insanın dünyası artık kendi bedenidir. Özne olmayan benliğine bedeni üzerinden şiddet uygulayabilecektir.  Akıl, ruh ve beden birbirinden kopar. Lynch Amerika’da yaşanmamış ortaçağ şiddetini filmleri üzerinden bu topluma yaşatır.  

Quentin Tarantino şiddetin traji komiğidir kendisi. “Diyelim ki polisler peşinde ve arabadan birini çıkartıp atmak ve arabayla kaçmak istiyorsun. Ne var ki tam o sırada emniyet kemeri açılmıyor ya da arabanın senin bilmediğin bir vites sistemi var. Gerçekten eğlendirici olan bu küçük, kirli şeyler” Tarnatino’nun bahsettiği bu küçük, kirli işler iyice karmaşık hale gelmiş ve küçük insanların başına büyük işler açmıştır Rezervuar Köpekleri’nde.  Başlı başına absürt (olağan olanın dışında) bir şiddeti içinde barındırır Tarantino filmleri.       

Şiddetin Mitolojisi 233 sayfa. Altı yönetmenin şiddetin göstergesi olan sinema dillerini anlatmakta. Alıntıladıklarım kitabı anlatmaya tabii ki yetmez. O yüzden bu kaynak niteliğinde olan, dünya sinemasının oluşmasında bu önemli yönetmenlerin varlıkları nasıl etkili olmuş çok iyi anlatan bir kitap. Özellikle sinemaseverlerin elinin altında olması gereken çok güzel derlenmiş olan kitabı alıp okumanız dileğiyle.

Şiddetin Mitolojisi

Yazar: Veysel Atayman

Yayınevi: İthaki Yayınları

Yayın Tarihi: Mayıs 2019

Sayfa: 233

.   

What's your reaction?

tr_TRTurkish