Aynur Kulak yazdı: “Alacakaranlığın Esrarengiz Gizemleri”
Başından sonuna gizemli olan öyküleri seviyoruz. En çok da galiba gizemin kendisini değil de; bizi o gizeme doğru götüren yolu seviyoruz. Farkında olmuyoruz çoğu zaman ama o yol hiç bitmesin istiyoruz. Gizemi yaratan asıl neden kimin umurunda(!)? Duyguların önemi, ne hissettiğimiz burada da ön plana çıkıyor işte; gizemli, yarı karanlık öykülerde hissettiklerimiz alternatif, farklı dünya algısını yaratıyor.
Epsilon Yayınları tarafından yayımlanan bir Jessie Burton kitabı olan Kuyu romanı tüm gizemiyle kitapçı raflarındaki yerini aldı. Atmosferi alacakaranlık olan, gizemli, sırlı kitaplar konusunda Epsilon Yayınları bizim gibi gizem delilerini ihmal etmiyor diyebilir miyiz? Tabii ki diyebiliriz. Konstantin Mührü’nden sonra Kuyu da yükselen heyecanımızın ibresini hiç düşürmüyor. Kuyu’nun yazarı Jessie Burton 1982 Londra doğumlu. Oxford Üniversitesi ve Central School Of Speech and Drama’da eğitim görüyor. Oyunculuk ve köşe yazarlığı yapan Burton’ın gizemli öykülere olan tutkusu onun yazma isteğini tetikliyor. Bu sayede bizlerde kitaplarını okuma şansı elde ediyoruz.
Kuyuya Taş Atmak
Kuyu, Odelle Bastien’in sıradan hayatıyla tanıştırıyor bizi. Odelle’in hepimiz gibi dertleri var. İş bulması lazım. Çocukluk arkadaşı Cynth sayesinde buluyor da. Ama mutlu değil. Bir ayakkabı mağazasında çalışmak ona göre değil. O yazmak istiyor. Sanatla ilgili bir işten para kazanmak istiyor. Fakat nasıl? Bu türde iş başvurularına ya hiç cevap gelmiyor ya da olumsuz yanıtlar alıyor. En can sıkıcı olanı ise çok iyi geçen iş görüşmelerinin sonucunda ellerinin yine boş kalması.
Cynth ile eve döndükleri bir akşam kapının altından atılmış bir mektup buluyorlar. Skelton Enstitüsünden gelen bu mektup Odelle’ye eğer kabul ederse haftalığı 10 sterline yazmanlık pozisyonunda iş teklifinde bulunuyor. Bu müthiş bir şey çünkü hem parası çok iyi hem de yapmak istediği işe yakın bir işi olmuş olacak. Tabii ki kabul ediyor. Bundan sonra olacaklar için isterseniz şu paragrafı hazırlık mahiyetinde okuyalım:
“Her birimiz hak ettiğimiz neticeleri elde edemiyoruz. Hayatımızın gidişatını değiştirebilecek önemli önemli anların çoğu –mesela bir gemide karşılaştığınız bir yabancıyla yaptığınız ayaküstü sohbet gibi- tamamen şansa tabii. Ancak sohbet bir yana, iyi bir nedeni olmadıkça kimse size mektup yazmaz veya sıra dışı olarak görmez… “Şanslı olmak için hazırlanmalısın. Tüm taşlarını oyuna sokmalısın” O sohbetin bana öğrettiği şey buydu.”
Nasıl bir sohbetti bu? Neydi şimdiye kadar topladığı tüm taşları oyuna sokma sebebi? Enstitüden gelen teklifi kabul etmesiyle Odelle’nin hayatı değişir. Sadece bu da değil tüm çevresinin kaderi birkaç hamleyle değişecek, kaderler yeniden yazılacaktır. Karanlık atmosferiyle ona bakanı içine çeken büyülü bir tablo söz konusudur ki Odelle bu tablonun gizemini çözebilmek için bir kuyuya düşer gibi olayların odağına doğru sürüklenir.
İki Hikaye Birden
Kuyu sadece Odelle’in hayatı ve seçimleri üzerinden ilerlemiyor. Paralel de akan, tablonun gizemiyle bağlantılı başka bir hikaye daha var. Roman son derece alacakaranlık bir insanlık tarihinin de içine çekiyor bizleri. Odelle’in ve tablonun birbirinden çok uzak dönemlerde akan hayatları bir anda birbirinin kaderi oluveriyor. Öyle bir nokta geliyor ki; acaba hangisinin hikayesine inanalım diyoruz ve girişte de bahsettiğim gibi ulaşacağımız sonuçları bir tarafa bırakıp romanın sırlı, gizemli atmosferine kaptırıyoruz kendimizi, hiç bitmemesini dileyerek.
Kuyu’yu okuyun. Bu çok sıcak yaz günlerinde sizleri alacakaranlık atmosferiyle diriltecek emin olun.
Kuyu
Yazar: Jessie Burton
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Türü: Roman
Çeviri: Nil Bosna
Yayın Tarihi: Mayıs 2019
Sayfa: 379