Anneke, Vuur ve Bir Müzikli Seyahatname
Doksanlı yılların ikinci yarısında Hollandalı müstesna topluluk The Gathering’in unutulmaz albümlerinde mikrofon başında Anneke van Giersbergen vardı. Grubun müziğinin yanı sıra Anneke, sesi, vokal tekniği ve sahneden yaydığı eşsiz enerji ile hayatımızda özel bir yer kazanmıştı.
The Gathering kariyeri sonrasında solo projelerinin yanında teşrikimesaide bulunduğu müzisyenlerle birlikte ortaya koyduğu işlerde de ne kadar çalışkan ve üretken bir isim olduğunu gösterdi. Devin Townsend ve ardından Arjen Lucassen ile imza attıkları “The Gentle Storm” projesi gibi. Bu süreçte birçok isimle çalışmasının avantajıyla son yıllarda turladığı müzisyenlerden bir araya gelen yepyeni bir grup, “Vuur” ile huzurlarımıza çıktı.
Kadro hayli sağlam isimlerden oluşuyor, Ed Warby (davul), Jord Otto ve Ferry Duijsens (gitarlar), Johan van Stratum (bas). Basit bir araştırmayla grup üyelerinin kısa özgeçmişlerine göz atıldığında progresif metalin çeşitli branşlarında hep üst seviye liglerde oynadıkları görülüyor. Yani tartışma götürmez bir kadro mevzu bahis. Geriye ne kalıyor takım oyunu için gerekli ruhun yakalanması.
Vuur’un Flemenkçe’de ‘ateş/yangın’ gibi anlamlara geldiğini düşünürsek belki de nasıl bir albümle karşılaşacağımızın da izlerini sürebiliriz.
İlk başta, bir süredir yayımlanan şarkılara dikkat kesilip yolunu gözlediğimiz albümün Anneke van Giersbergen için yeniden progresif metalin sert tarafına yöneldiği söylenebilir. Diğer yandan da albümün damarlarında gezinen lezzet zaman zaman “Strange Machines”, “Kevin’s Telescope”, “Nighttime Birds” ve “Leaves” gibi parçaların zihnimize yer ettiği The Gathering yıllarına da selam çakıyor. Özellikle melodik, ritimsel zenginlik ve bunlara eklenen vokal tekniği bu izlenimin sebepleri.
“In This Moment We Are Free – Cities” baştan sona kendi evrenini oluşturan bir yapıya sahip. Bir nevi seyahatname özelliği ile öne çıkmakta. Her şarkının bir şehirle özdeşleştiği veyahut şehirlerin şarkılara ilham olduğu bir kurgusu var. Böyle olunca da birçok farklı kültürün bir araya gelmesiyle solunan tek bir nefes çıkıyor ortaya.
Ortaya çıkan tablo memnuniyet uyandırsa da diğer bir bakış açısına yer vermek de yerinde olabilir.
Birkaç dinleme sonrası şarkıların birbirine yakın kulvarlara oturması dikkat çekiyor. Hollandalı müzik ustası Joost van den Broek’in yapım üzerindeki parmak izleri çalışmanın mükemmellik çıtasını hayli yukarıya çiviliyor öyle ki bu dozaj şarkıları hissiyat bakımından tehlikeye atma ihtimaline sahip. Yine de dengeye oturmuş bir duygu-teknik anlayışı da yakalanmış. Bir yandan da bu durumun, anlatım bakımından tematik bir albüm olmasının sonucu olarak da görebiliriz. Sonuç olarak iyi işçilik ve zımba gibi şarkılardan oluşan bir albüm olduğu gerçeği göz ardı edilecek gibi değil.
Açılış parçası “My Champion – Berlin” uzak ara albümün parlayan yıldızı. “Freedom – Rio” için söylenecek söz dokunaklılığı ve baştan sona sürükleyiciliğiyle ilgili olabilir. “Days Go By – London” ve albümün “The Fire – San Francisco “ ile birlikte sert işçiliğe sahip parçalarından olan “Sail Away – Santiago”dikkat gerektiriyor. Sonlara yaklaşırken “Your Glorious Light Will Shine – Helsinki” ve albümün en ayırt edici ve karakteristik melodik kısımlarını içeren parçası “Save Me – İstanbul” bu müzikli seyahatnamenin bir bakıma en etkileyici coğrafyaları oluyorlar.
Eğer pek sevgili Anneke van Giersbergen’in sahnedeki benzersiz enerjisine tanık olanlardansanız beraberindeki kadroyu da hesaba katarak Vuur’un Avrupa turnesinin bir yerinde İstanbul’a da uğramasını şimdiden ümit edenlerden biri de sizsiniz.
Birçok parçada tartışmasız bir seviyenin yakalandığı enstrüman kullanımı ve tüm detayların üzerini âdeta kanatlarıyla saran Anneke van Giersbergen’in muhteşem vokali bu yolculuğun parçası olmaya çağırıyor.