Melis Danişmend ve Ev’in Pencerisinden Baksak Dünyaya
O dönem yanılmıyorsam her Pazartesi gider olmuştuk Mojo’ya. Sahnede gayet bağımlılık yaratan işler dönüyordu. Sonrasında Üç Nokta Bir olarak devam ettiler çalışmalarına ve oldukça yakışıklı bir de albüm çıkardılar. Albüm gayet iyi noktalara geldi ve devamını merak ettirir bir etki yarattı.
İyi işler iyi takip gerektiriyordu ve bu izlerin ardından bir akustik yoğunluğun içerisinde kendimizi bulmuştuk. Melis Danişmend bireysel yolculuğuna çıkmıştı bile. Oldukça hassas, arada mesafe hissettirmeyen, gitar ve piyanonun yarattığı olası bütün sihirleri şiirlerine iliştirdiği ‘Daha Az Renk’ ile çıkmıştı karşımıza. Üç yıl kadar bir aradan sonra bu kez ‘Biraz Gülmek İstiyordum’ yayımlanıyordu ki bir nevi müzikal serüvendi tam da kulaklarımıza yansıyan.
Mevzu bahsimizi açmamıza sebep olan ve beraberinde bazı geçmiş günlerin de gözümüzün önünden geçmesini sağlayan olay yeni Melis Danişmend albümü ‘Ve Ev’. Albüm, zaten daha önceden de edebi anlatım ve melodik kimliğinin çentiklerini yüreğimize atmış olan Melis Danişmend’in açtığı yeni bir güneşli pencere olarak yine içine çekiyor.
Ansızın bir kare beliriyor, bir yerlerde, bir zaman yaşanmış olan, onca koşuşturmanın arasında ve sebebi vardı kördüğümün, sebebi vardı açamamanın diye yankılanıyor bir ses, korkmamalıydık uçurumlardan.
Ardından bütün iyi niyetlerimizi bir bir ayağa kaldırsak nasıl olur, bir de şu tarafından bakalım diyor sanki. Eski defterleri kapatıp atmayı deneyebiliriz örneğin. Düşünsene, dili tutulasıcalar bile hoş sohbet. E o zaman sakin sakin atlatmalı bugünleri olabildiğince.
Her şeyi bırakmayı defalarca düşünmüşüzdür, kaç kere derdimiz herkesinkinden daha büyük, daha çözümsüz hale gelmiştir ve şunu da gayet iyi bilmemize rağmen, kimin derdi daha büyük bilinmez. Bir mucize her an her yerde, belki şu an bile.
Değer vermekle başlamıyor mu bazı şeyler ya da değer verildiğini hissetmekle? Hiç sevilmemek, peki hiç sevmemiş olmak. Nasıl bakabilmişsin dünyaya, neresinden ne anlayabilmişsin? Gün gelecek vicdanın ağır gelmeyecek mi? Omuzlarına.
Kendim gibi davranamadım yine. Kendimi ifade edebildim mi? Bilmiyorum, oynadığım anlaşıldı mı? Zamanın hain yüzüne denk gelmiş de olabilirim. Peki bir şansım varsa baştan alabilir miyiz? Baştan başlayabilir miyim hayata?
Söyleyecek sözümün kalmadığı noktadayım. Anlatsam da fark edilmeyeceği, duvardan sekip geri geleceği anlar. Özneler değişebilir fakat bu hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Sadece ufak bir anlayış, belki de beklediğimize değecekti.
Korkular geliyor aklıma, korkutulmalar, uzak tutulmaya çalışılmalar. Bilmemekten ya da tanımamaktan değil mi aslında tüm korkular? Umutsuzluğa sürüklendiğin ve tıkandığın anlarda yaptıklarından dolayı. İnsanlardan, tanımamaktan, tükenen umutlardan. Evet, öyle, ondan öyle davranıyorlar.
Unutulmayan günlerin, hakkında anlatılacak çok şey olan anıların akılda kaldıkları silik görüntüleriyle birlikte kokuları vardır ya, o kokuları duyuyorum. Yaz mı geliyor? Hayaller beliriyor aralıklı yine de etkiliyor insanı. Ardından bir veda zamanı. Vedalaşalım ama sadece el sallayalım, söz veremem ama yine de anlaşalım ve vedalaşalım.
Albüm kaç defa dönüyor bilmiyorum ama kafamda, hislerimde bütün bunlar, yaşananlar, hatta birçok geri dönüşler, geçmişe göz atışlar oradan ileriye notlar bırakışlar var. Ve Ev her penceresinden başka öyküleri ve içe dönük bambaşka anahtarları bir araya toplayıp sunarken açılması gereken kilidi bize bırakıyor.