Starsailor Döndü, Elden Ele Ulaştıralım. “All This Life”
Müziği biraz daha hayatımızın odağına yerleştirmekte fayda var, hem de bunca iyi albüm ardı ardına çıkmaya başlamışken. Bu müzik akışının üst sıralarına vakit kaybetmeksizin Starsailor’ı not etmek yüksek öneme sahip.
Bildiğiniz gibi uzun bir aradan sonra döndüler, dönmekle de kalmamış zihinlerde iz bırakmaya aday yeni şarkıları da yanlarında getirmeyi ihmal etmemişler.
İki binli yıllara henüz girmişken şahane “Love is Here” albümünün nasıl etkiler yarattığını unutmak ne mümkün. Albümün tüm parçaları hit olma yarışında oldukça iyi dereceler yakalamış, bir dönemin huyunu suyunu belirlemiş, fon müziği olmayı başarmışlardır ne de olsa.
Dört basit akorun birbirini takip ettiği, üzerine enfes melodilerin yerleştirildiği vurucu şarkıların mimarıdır Starsailor. Bir çoğu, beste yapımı etüdlerinde ders niteliğinde rahatlıkla örnek gösterilebilir.
Bunun yanı sıra dönemi gözümüzün önüne getirdiğimizde aslında mahallenin en havalı delikanlısı da değildir Starsailor. Yine de onlardan bir adım önce başlamış ya da daha büyük kitlelere hitap edebilme avantajını elinde bulunduran akranlarının yanında her daim parlamayı başarırlar.
“All This Life” sekiz senelik aranın ardından yayımlanıyor ve hatıralara temasının oldukça yoğun hissedileceği nefis parçalarla öne çıkıyor.
Özlemiş olmak bir yana içerik olarak hayli güçlü ve tatmin edici bir albüm “All This Life”. Şöyle bir paralel evren hayal edip Coldplay’ın “Parachutes”, Radiohead’ın “The Bends”, Travis’in “The Man Who” lezzetinde geri dönüş albümleri yaptığını düşünelim. İlk dinlediğim andan itibaren parçaların her dönüşünde “Love is Here”ın çıktığı döneme ışınlanıyorum âdeta. “All This Life”ın dinleyiciyi etkilerken ilk dikkat çeken yanı bu oluyor bence. Sanki bir çıkış albümü enerjisi ve hassasiyetini baştan ayağa barındırıyor. Yeni bir grup bu albümle piyasaya girse muhtemelen adından oldukça fazla söz ettirir.
Pek değerli James Walsh’un vokal ve beste başarısının zirveye yakın seviyelerde olduğunu ve formlarından bir şey kaybetmediklerini fark etmek uzun sürmüyor. İlk parça “Listen to Your Heart” hatırı sayılır akılda yer eden açılış parçalarından. Nakaratın tekrar bölümleri bir süre yanınızdan ayrılmayıp kulağınıza fısıldamayı sürdürecek. “All This Life”a diyecek söz yok, bir Starsailor şarkısından ne bekliyorsanız hepsi mevcut, rahatlıkla tekrara bağlayabilirsiniz.
“Take a Little Time” ve “Caught in the Middle” başladığında biraz sesimi yükseltme gereği duyuyorum. Ana akım müzik endüstrisi içerisinde yer alıp omuzlar üzerinde gezdirilen bir çok parçanın tahtını elinden alacak çalışmalar bunlar. Hani ‘hakettiği değeri alamamak’ klişesine girmek gibi bir niyetim yok fakat bazen vurgulamak ihtiyacı hisseder ya insan, tam da öyle.
“Sunday Best”, “Break The Cycle” özellikle de “Blood” ardı ardına destansı parçalar olarak çıkıyor karşımıza. Ağırbaşlılıklarının yanında melodik örgülerinin ortaya koyduğu lezzet uzun vadeye yayılacak gücü taşıyor. Dinledikçe açlığı artıran parçalardan biri de “Fallout”. Bu şarkı bile kendi başına Starsailor ile geçen bir dönemi yâd etmeye yeter doğrusu.
“Best of Me” ağırbaşlı parçaların arasındaki çıkış parçası olarak rengini belli ediyor. “Fia (Fuck It All)” parmaklarımızın arasından akıp giderken kapanışı tüm akustik dinginliğiyle “No One Else” yapıyor ki her şey olması gerektiği kıvam ve ölçüde bizi kapanışa doğru taşıyor.
Bu bir hayat öpücüğü, yakın geçmişe bir zaman yolculuğu. Elimizden gelen tek şey ise defalarca dinlenebilecek şarkılara sahip bu albümü kalp hizamızda bir yerlerde muhafaza etmek. Çünkü belli ki içinde bünyeye iyi gelecek çok şey var, çok.
Belki hâlâ mahallenin en havalı abileri değiller ama “All This Life” listelerin havasını atacağa benziyor.
Starsailor döndü, elden ele ulaştıralım.