5R- Ekim Ayı Okuma Önerileri

Gülhisarlı Terziler / Hüsnü Arkan / Kırmızı Kedi

“Annem sığıntıydı. Belki bu yüzden hep gülümsüyordu. Babam onunla birlikte kendi annesini, babasını, kendi işini, oteli de terk etmişti. Geride bıraktıkları, yani bizler, yani annem, teyzem, babaannem, dedem ve ben hep kapıya bakıyorduk. Bir gün çıkıp gelmesini bekliyorduk.

Ben bu bekleme odasında doğdum işte! Büyükler hep susuyordu. Ama insan susarak da bir şey söyleyebilir.

İşte ben o sözlerin içine doğdum… Sonra onlarla birlikte, babamın geri dönüşünün hayallerini kurdum.

Daha çocukken beklemenin profesörü oldum.”

Hüsnü Arkan, Kuzey Ege’nin bir kasabasına götürüyor okuru ve o küçük dünyada kıstırılmış insanlara, durgun görünümlü fırtınalı hayatlara bir pencere açıyor. Müşterisi olmayan bir otel ve üç kuşak terzisiyle birlikte küçük bir terzi dükkânının garip atmosferinde gelişen roman, doksanlı yıllarda Doğu’daki bir çatışmada sakatlanıp tekerlekli sandalyeye mahkûm olan, gençliğinde terzi çıraklığı yapan, şimdiyse teyzesi, sevgilisi ve ustasıyla sınırlı dünyasında yaşayan, işsiz Ayhan Demir’in hikâyesi üzerinden bir dönemin Türkiye’sine ayna tutarken, küçük insanların aşklarını, umutlarını, hayallerini anlatıyor, karmaşık iç dünyaları ve zaafları üzerinde düşünmeye zorluyor.

Konusu insan olan Gülhisarlı Terziler, Hüsnü Arkan’ın romancılığında yepyeni bir adım.

Transatlantik / Colum McCann / Yapı Kredi Yayınları

Colum McCann, Atlantik Okyanusu’nun iki yanında gidip gelen sürükleyici romanıyla okuyucusuna bir “olgunluk dönemi meyvesi” hediye ediyor.
1845 yılında demokrasi ve özgürlük ideallerini paylaşmak üzere İrlanda’ya gelen Amerikalı bir köle, kendisini dahi şaşırtan bir sefaletle karşılaşır. Bu sefaletten can havliyle kaçan Lily, genç bir kız olarak geldiği Amerika Kıtası’nda, geride bıraktığından da çetin şartlarla karşılaşır ama pes etmez. Zamanının ötesindeki kadınların ilk halkası olan Lily, dört nesil boyunca süren ve yine İrlanda’da sona erecek inişli çıkışlı bir maceranın kapısını açmıştır. İncelikle işlenmiş bu hikâye, İrlanda’da bir milyon kişinin ölümüyle sona eren büyük kıtlık, Amerikan İç Savaşı ve Kuzey İrlanda barışı gibi insanlık tarihinin önemli birkaç dönüm noktasından derinden etkileniyor.

 

Münih Komplosu / Wolfgang Schorlau  / İletişim

Günümüz siyasi polisiye edebiyatının cesur ve gerçekçi yazarı Wolfgang Schorlau’dan yine sarsıcı bir “derin devlet” romanı.
Hikâye tamamen gerçek bir olaya dayanıyor: 1980’de, Münih’te, geleneksel Ekim Festivali’nde, kalabalığın ortasında bir bomba patlamış, 13 kişi ölmüş, iki yüzden fazlası yaralanmıştı. Saldırıyı düzenleyen bir neonazi idi. Resmî soruşturma, bunun “münferit” bir terör eylemi olduğu hükmüne vardı.
Acaba öyle miydi?
Schorlau’nun emekli polis özel dedektifi Dengler, yıllar sonra, bu vakanın peşine düşüyor. Her zamanki ahbaplarının (bir yıldız falı yazarı meselâ), eski meslektaşlarından bazı namuslu polislerin ve namuslu bir iki politikacının yardımıyla…
Soğuk Savaş politikasının dehlizlerindeki entrikalar, derin devlet, neonaziler…
“Schorlau, sadece kahramanı Georg Dengler’i değil, okurunu da korku ve dehşete düşüren varsayımlar ve yapılarla uğraşıyor.” Stuttgarter Nachrıchten

Toplumsal Analizler Ekseninde Kent Fragmanları / Kolektif/ Phoenix

Günümüzde kentler ve kent yaşamı, konuyla ilgili çoğu sosyal bilimcimizin çeyrek yüzyıl öncesine kadar yaptığı gibi, kenti tanımlayan bazı temel ölçütleri devreye sokarak incelenebilecek bir alan olmaktan uzaktır. Bu durumun anlaşılması kolay ilk nedeni; çağcıl kentlerin aldığı yeni görünümlerle, yani kentsel evrimleşme süreciyle ilgilidir. Yeni kent formları, teknolojik gelişmeler ve küresel dönüşümler tarzındaki yapısal unsurlarla birlikte, kentsel gündelik hayat ilişkilerinin değişen seyri, iş ve ev yaşamındaki fail odaklı yeni yapılanmalar, hem günümüz kentlerini hem de kentsel yaşamı akıl almaz bir hızda dönüştürmektedir. Kentin bir zamanlar sahip olduğu ilk görünümlerinden veya işlevlerinden çoğu, günümüzde farklı biçimler almış durumdadır. İkinci neden daha çok, sosyal yaşama ilişkin gerçeklikleri anlama ve açıklama iddiasında olan sosyal bilimlerde meydana gelen değişimlerle ilgilidir. Bu süreçte yalnızca kent ya da daha kapsamlı bir ifadeyle “toplumsal olanın veçheleri” değişmemiş, aynı zamanda onu nesne edinen sosyal bilimlerin sosyal dünyayı nesneleştirme biçimleri de dönüşüme uğramıştır. Dolayısıyla artık kenti anlamak, kent üzerine analiz yapmak için, sözgelimi salt Durkheim’ın işlevselci işbölümü kuramından ya da Weber’in “şehir” kavramlaştırmasından medet ummak, daha ileri düzeyde ise kenti; nüfus, ikincil ilişkiler, endüstrileşme veyahut gelenek karşıtlığı gibi belirli değişkenler üzerinden analiz etmek yeterli görünmemektedir.
Kent Fragmanları, gündelik hayat, mekânsallık, suç korkusu, yoksulluk, gözetim ve sivil toplum gibi günümüz kentlerini tanımlayıcı çok sayıda fragmanı organik bir biçimde ilişkilendirerek, kente ve kentsel yaşama özgü güncel, güncel olduğu kadar karmaşık sorunların analizine odaklanıyor. Farklı disiplinlerden gelen araştırmacı ve akademisyenlerin geniş bir perspektif içeren kuramsal analiz ve değerlendirmeleri, kitabın hem güncel olma hem de konuya farklı pencerelerden bakma iddiasını güçlendiriyor.

Eski Saat Tik Tak / Yaprak Öz / Şiir / Yitikülke

Esinti. Rüzgâr başağı sallanır.
Çiçektozu yağmuru başlamıştır.
Benim adım İçtenlikle,
der bir şiir,
belli belirsiz fısıltıyla.

Üstü dallarla örtülü bir şiir.
Kelebek avcısı bir şiir.
Leyleği havada bir şiir.
Feleğin çemberinden bir şiir.

Dolambaçlı bir yolla
varır Şair oraya. İçindeki ormana.
Konuşur gelin alayının başıyla:

“Şiirle ben nişanlıyız,
kırmızı ipliklerle bağlı parmaklarımız.”

 

What's your reaction?