Yaşasın Hard Rock Ruhu, Hürmetler Glenn Hughes: The Dead Daisies “Holy Ground”

Boğaç Gökmen

Şöyle sağlam bir hard rock albümü dinleyeyim diyorsanız, ufaktan sese omuz verip, içecek serin bir şeyler hazırlayıp, arkanıza yaslanabilirsiniz çünkü tam yerine geldiniz.

Dönmeye başlayan albüm, kontağı çevirip 2013’te asfaltı ezmeye başlayan The Dead Daisies’in, bir hard rock albümüyle ilgili olası beklentileri itinayla karşılamak için emrinize amade yeni mahsulü “Holly Ground”.

Rock sahnesinin kalburüstü birçok müzisyeninin renk kattığı âdeta bir kolektif konumundaki grup, 2019’un son çeyreğinde dümene Deep Purple efsanesi Glenn Hughes’in geçmesiyle dikkatleri üzerine çekmişti.

Doksanların başında kısa dönem Mötley Crüe’de mikrofon başına geçen solist John Corabi ile Thin Lizzy ve Whitesnake kadrolarında yer almış bas gitarist Marco Mendoza’nın kendi solo projelerine ağırlık vermek için ayrıldığı The Dead Daisies, bu iki görevi de ele alacak Glen Hughes gibi dev bir ismin katılımıyla öyle görünüyordu ki asfaltta iz bırakacak bir albüm için kolları sıvayacaktı.

Öyle de oldu. Grup, vokal ve bas gitarda Hughes’un yanı sıra kurucu gitarist David Lowy (Mink, Red Phoenix), gitarist Doug Aldrich (Whitesnake, Dio), ve davulcu Deen Castronovo’dan (Journey) kurulu güncel kadrosuyla 2019’un Kasım ayında beste ve kayıt mesaisine başlamak üzere Güney Fransa’ya hareket etti.

İstikamet Saint-Rémy de Provence’deki meşhur La Fabrique Stüdyolarıydı ve burada onları rock / metal albümleri için aranan kan olan yapımcı Ben Grosse bekliyordu. Kasım ve Aralık aylarında ikişer haftayı Grosse ile kafa kafaya vererek geçiren ekip, 2020’nin başında albümün son rötuşları ve miksajını yine Grosse ile iş birliği içinde nihayetlendiriyordu.

Ancak, başlangıçta Nisan 2020’de dinleyiciyle buluşması planlanan albümün yayını, devreye coronavirüs salgınının girmesi ve yaşanan ertelemeler sonucu günümüze kadar gecikiyordu.

Yapımın, parlaklık ve denge bakımından hayli doyurucu dokusuyla karşılaşınca ekibin Ben Grosse’nin kapısını çalmaktaki haklılığını da görüyoruz bir bakıma. Bir yanıyla geleneksel tınılara uzanan kollarıyla yetmişler işçiliğini yakalayan albüm, diğer taraftan yeni cümleler kurmayı da ihmal etmiyor. Olmazsa olmaz yol şarkıları ritüelini yerine getirirken destansı ballad beklentisini hem de albümün kapanışında yerine getirerek, adeta bir mancınık etkisi yaratarak tekrar başa dönme enerjisini sağlıyor.   

Üstat Glen Hughes’in yedi cihana nam salmış şarkıcılık hünerlerinin peşine takılıp ruh halinizi, beste yapılarının sürükleyici ve dinamik hissiyatına gönül rahatlığıyla emanet edebiliyorsunuz. David Lowy ve Doug Aldrich’in gitar işçiliğindeki güvenilir yol kavrama kapasitesi ve davulcu Deen Castronovo’nun davulun başında defansta verdiği güven göz dolduruyor.

Tüm bu ayarlar albümün tamamına yayılıp işlerken, The Dead Daisies hanesine bugüne kadarki en sağlam oyunu olarak geçiyor ki bu da son dönemin kalburüstü ve sağlam hard rock albümlerinden birine kulak verdiğimiz süre boyunca yanımıza kâr kalıyor.

What's your reaction?