Voltaire Neden Boğa Kanı İçti?
Boğa kanı zehirli değil; peki insanlar yüzyıllardır neden öyle olduğunu düşünüyorlardı?
On sekizinci yüzyılda yaşamış Fransız yazar Voltaire hicivleri ve toplumsal eleştirileriyle hatırlanır. Daha az bilineni ise bilim için taze boğa kanı içmesidir. 1764’te yazdığı Felsefe Sözlüğü’nde açıklandığı üzere Voltaire eski zamanlara dayanan, garip bir miti ortadan kaldırmak için bu tuhaf deneyi gerçekleştirmişti: boğa kanı ölümcül bir zehirdir.
“Ö 2. yüzyılda, Yunan hekim Nikander “Bir adam deliliği yüzünden taze bir boğa kanı tadarsa acıya yenik düşerek ağır bir şekilde yere düşer” diye yazmıştır . Nikander boğa kanını tüm hayvan kanları arasında en hızlı pıhtılaşan kan olarak tanımlayan Aristoteles gibi daha önceki Yunan yazarların sözlerini yankılıyordu (bu iddia, sığırların kanının domuz ve koyun gibi diğer bazı hayvanlardan ortalama olarak daha yavaş pıhtılaştığını bulan modern araştırmalar tarafından desteklenmemektedir). Ancak, Antik Yunan bilginleri boğanın kanının yutulduğunda boğazda hızla katılaştığına ve ölümcül asfiksiye neden olduğuna inanıyorlardı. Nicander “Kan kolayca pıhtılaşıyor” diye açıkladı “ve kurbanın midesinin boşluğunda pıhtılaşıyor; geçitler tıkanıyor, tıkalı boğazında nefes daralıyor, bu sırada sık sık yerde kasılmalarla boğuşurken köpükler çıkararak soluk soluğa kalıyor.” Nikander bu korkunç durumu tedavi etmek için bazıları (sirke içinde taze incir) diğerlerinden (tavşan veya geyik sütü) daha kolay elde edilebilen birkaç çare önerdi.
Yunan ve Roma bilginleri boğanın kanıyla ilgili bu iddiaları yüzyıllar boyunca gerçekmiş gibi tekrarladılar. Bazıları birinci yüzyılda hayvan ne kadar cesur ve vahşiyse kanının o kadar hızlı pıhtılaştığını öne süren Yaşlı Plinius gibi bilimsel bir açıklama yapmaya çalıştı. Boğa kanı Kral Midas gibi mitolojik karakterlerin yanı sıra Pers Kralı’nın emriyle Yunanlılara karşı bir orduyu yönetmek yerine boğa kanı içtiği söylenen Yunan komutan Themistokles gibi gerçek tarihi figürlerin de intihar silahı olarak kullanıldığı iddia ediliyor.
Voltaire zehirlerin doğal tarihi üzerine bir bölümde “Çocukluğumda bu masallarla o kadar uyuşmuştum ki sonunda boğalarımdan birinin kanını akıttım” diye yazmıştı. Eski iddialara şüpheyle yaklaşarak Fransız kırsalındaki insanların kan sosisi ve diğer yemeklerle “her gün sığır kanı yuttuklarını” belirtti. Voltaire taze kanı ne kadar tükettiğini söylemese de kıvranarak yere düşmediğini ve boğulmadığını doğruladı. Orta Asya Tatarlarının at kanı içtiğine dair tarihi bir anlatıya atıfta bulunan Voltaire boğa kanının “at kanının Tatarlara verdiği zarardan veya kan sosisinin bize her gün verdiği zarardan daha fazla zarar vermediğini” yazdı – özellikle de çok yağlı olmadığında.
Voltaire boğa kanının ölümcül olmadığına dair kendi fikrini tatmin etti. Peki, ilk başta neden herkes bunun ölümcül olduğuna inanıyordu? Klasikler bilgini Kenneth Kitchell, 1993’te “Boğa Kanıyla Ölüm: Doğal Bir Açıklama” adlı makalesinde ilgi çekici bir teori ortaya koydu. Kitchell taze boğa kanının bazı eski dini ritüellerde içildiğini ve Doğu Afrika’daki Maasai’ler gibi modern insanların bunu besleyici bir temel gıda olarak tükettiğini belirtti. Maasai’ler inek kanının sağlık yararllı olduğuna inanıyor; erken modern Amerika Birleşik Devletleri’nde taze inek kanının vereme (tüberküloz) karşı bir tedavi olduğuna da inanılıyordu. Hayvan kanı tüketmenin sağlık riskleri konusundaki modern endişeler genellikle kanın kendisinin herhangi bir doğal toksisitesine değil, kan yoluyla bulaşan hastalıklara odaklanıyor. Sonuç olarak, Kitchell şöyle yazdı “Eski insanların bu kadar kolay çürütülen bir hikayeye inanmalarının bir nedenini, doğal ve olası bir nedenini bulmalıyız.”
Kitchell, Midas ve Themistokles’inkiler de dahil olmak üzere boğa kanına atfedilen ünlü ölümlerin neredeyse tamamının “genel olarak Doğu’da bulunduğunu ve Perslere bilhassa ilgili olduğunu” belirtti. Antik Yunanlar Persleri çoğunlukla bitkilerden gelen zehirler hakkında gelişmiş bilgiyle ilişkilendirdiler ve bitkiler için üretilen mecazi isimler günümüzde olduğu gibi antik çağlarda da yaygındı. Boğa kanı başlangıçta zehirli bir bitkinin adı mıydı ve daha sonra tam anlamıyla mı alındı?
Nicander’ın boğa kanı zehirlenmesinin semptomlarına ilişkin açıklamasını kullanan Kitchell olası şüphelileri gözden geçirdi. Boğa kanının boğazda pıhtılaşması tanımı kurbanın bazı zehirli bitkilerin neden olabileceği kendi kanının pıhtılarını öksürmesinin yanlış bir açıklaması olabilirdi. Boğa kanı antik edebiyatta intihar için kullanılıp cinayet için kullanılmadığından Kitchell belki de güçlü bir tada sahip olduğu için bunun yiyecek veya içeceklerde saklanması zor bir zehir olduğu sonucuna vardı. İsim koyu kırmızı bir renge ve muhtemelen sığırlar için belirli bir tehlikeye işaret ediyor olabilir, çünkü bazı zehirli bitkiler onları otlayan çiftlik hayvanlarına zarar vermesiyle ünlüdür. Kitchell kriterlerine uyan üç bitki belirledi: tansy, kara kardelen ve inek otu (ikincisi sığırları öldürme eğilimi nedeniyle bu ismi almıştır). Kitchell “Ancak tam olarak hangi bitki veya bitkilerin olduğu bilinmese bile, ‘boğa kanı’nın, Doğu’da, muhtemelen Farsça, kırmızı renkli, acımsı bir tada sahip, neredeyse sadece Doğu’da intiharlar için kullanılan bitki bazlı bir zehirin adı olarak tanımlanması kuvvetle muhtemeldir” diye yazdı.
Başka bir teori Themistocles’i öldüren boğa kanının bir hayvandan veya bitkiden gelmediğini öne sürüyor. Realgar veya arsenik sülfür eski zamanlarda kırmızı boya ve kozmetikler de dahil olmak üzere çeşitli amaçlar için kullanılan kırmızı kristal bir mineraldir. Ayrıca oldukça zehirlidir ve bazı yazarlar Nicander’in boğa kanının etkileriyle arsenik zehirlenmesinin etkileri arasındaki benzerlikleri fark etmiştir. Realgar’ın Perslerle bile bir bağlantısı vardır: Realgar için kullanılan Antik Yunanca isim olan Sandaráke aynı zamanda eski Pers İmparatorluğu’ndaki bir şehrin adıydı.
Boğa kanının başlangıçta realgar veya daha sonraki yazarların yanlış yorumladığı bitki bazlı bir zehir için bir takma ad olması mümkün. Yüzyıllar boyunca diğer isimlerle de benzer karışıklıklar yaşandı. Başlangıçta tıbbi bir minerale atıfta bulunan ortaçağ Arapçası mumya teriminin erken modern Avrupa’da toz haline getirilmiş insan mumyalarıyla yapılan ilaçlara olan çılgınlığa yol açtığına inanılıyor. Antik tıp yazarları daha önceki kaynakların sözlerini eleştirel olmayan bir şekilde sık sık tekrarladılar ve bu da onları gerçekle kurguyu karıştırmaya yöneltti. 20. yüzyıl Klasikçisi E. A. Barber, Nicander’in eserini “halkın batıl inançlarından kaynaklanan saçma hatalar, bitkilerin ve tıbbi reçetelerin o kadar ayrıntılı ve kesin açıklamaları ki bugün bile çaresi bulunabilecek kadar ayrıntılı ve kesin” olarak tanımladı.
ATLAS OBSCURA