Resim sanatıyla ilgili biriyseniz Gustav Klimt tablolarını gördüğünüzde hemen tanırsınız. Bu altın varaklı, Japon esintili kadın portrelerinin en ünlülerinden biri büyük bir Hollywood filmine (Woman in Gold) konu olmuştu. Klimt canlı, çok renkli ve neredeyse psikedelik baskılarla süslenmiş portreleriyle döneminin en önemli ressamlarından biri haline gelmişti. Ünlü ressamın eserleri bugün yüz milyonlarca dolara satılıyor. Peki bu mozaik benzeri elbiseler gerçek miydi? Klimt’in tablolarındaki Viyana sosyetesi kadınlarının giydiği tasarımların arkasında bir tasarımcı mı vardı?
Evet, aşağıdaki fotoğrafta da göreceğiniz üzere bunlar zamanın gölgesinde unutulan Emilie Flöge’nin tasarladığı gerçek elbiselerdi.


Emilie Flöge, 19. yüzyılın başlarında Viyana’da ablasının terzilik okulunda çalışmaya başladı. İki kardeş 1899’da bir terzilik yarışmasını kazandılar ve prestijli bir sergi için bir eser tasarlamaları istendi. Sonrasında Viyana’nın ana caddelerinden birinde Flöge Sisters adını verdikleri bir haute couture moda salonu açtılar. Paris’teki çağdaşları arasında Coco Chanel ve Christian Dior gibi yenilikçiler vardı ve Emilie onları yakından izliyordu. Haute couture salonunun dışında Emilie’nin o dönemin geleneksel toplumunun anlayamayacağı kadar cesur, isyankâr bir moda zevki vardı. Bohem bir ressam olan Gustav Klimt bunu anlayan tek kişiydi.

Emilie henüz 18 yaşındayken tanışmışlardı. Küçük kız kardeşi Helene, Gustav’ın erkek kardeşi Ernst Klimt ile evliydi, ama düğünden sadece bir yıl sonra vefat etmişti. Gustav kardeşinin yokluğunda Helene’in vasisi olmuş ve Emilie’nin Attersee Gölü’ndeki yazlık evinde sık sık misafir edilmişti.
Anında yakınlaştılar. Bazıları sevgili olduklarını ve Klimt’in Öpücük tablosunda resmedilen çiftin aslında Emilie ile otoportresi olduğunu bile söyledi Klimt Bohem ve sosyeteden gelen çevrelere karışıyordu ve Emilie ona her iki kesimden zengin müşteriler gönderiyordu. Aynı Klimt gibi Emilie Flöge de kışkırtıcı tarzı ve erotik sanatıyla devrim niteliğinde bir şeyler yaratmaya meraklıydı. Gerçek imzası niteliğindeki elbiseleri korsesiz giyilen, omuzlardan aşağı dökülen, rahat ve geniş kollu elbiselerdi. Tasarımları daha pratik ve rahat bir stil öneren erken dönem feminist hareketten etkilendiği kadar Klimt’in bohemliğinden de ilham aldı. Aynısı Klimt için de geçerliydi. Birbirlerini etkiliyorlardı.

Emilie’nin elbiseleri rağbet görmedi. Çok devrimciydiler, zamanlarının çok ötesindeydiler. Viyana’daki haute couture salonunda geleneksel elbiseleri orta düzeyde ilgi görmeye devam ederken, Klimt, Emilie’nin avangart elbiseleriyle Viyana sosyetesinin üst düzey kadınlarını resmediyordu. Klimt’in resimleri de etkili olmadı ve Flöge kendi başarı hikayesini yazamadı. O, özgün tasarımlarının popüler olduğu günleri görecek kadar yaşamadı.

Valentino Sonbahar/Kış 2015 defilesinde Emilie Flöge’den ilham alan tasarımlar podyumda birbiri ardına boy göstermeye başladı. Defile broşüründe koleksiyonun ilham kaynağı olarak “Valentino Sonbahar/Kış 2015 x Emilie Louise Floge” ifadesi yer alıyordu. Defileye katılanların çoğu muhtemelen bu “Emilie”nin kim olduğunu bile bilmiyordu.
