Tolga Özbey yazdı: Sovyetler Birliği’nde Altkültür ve Muhalif Bir Duruş Olarak Rock Müziği ve Devlet Sansürü

Tolga Özbey

1950’lerin sonundan beri, yabancı turistler batı pop müziği kayıtlarını (jazz, swing, rocknroll) mecmua ve dergilerini SSCB’ye yanlarında getiriyorlardı ve bunlar özellikle Moskova, Leningrad, Tallin, Riga ve Lvov gibi büyük şehirlerde karaborsa olarak satılıyordu. Bu bavul ticareti sayabileceğimiz aktarım bile tek başına batılı müziğine ve popüler kültürüne ilgi duyan demir perdenin arkasındakiler için çok değerli bir kaynak oluşturmaktaydı. 1960’ların başlarında, batı pop müziğine olan talep o kadar yüksekti ve plakları ve makara bantları çoğaltmak için gerekli materyal mevcut arzdan o kadar azdı ki, korsan üreticiler kullanılmış X-ray filmlerine (hastanelerden ve kliniklerden gizlice ucuza satın alarak) kayıtların ustaca kaba kopyalarını yaptılar. Filmin ortasında küçük bir delik açıldı, kenarlar makasla yuvarlatıldı ve özel ekipman kullanılarak (vinyl cutter) müzik kayıtları oluklara işlendi. Müzik hayranları, filmlerdeki kemik görüntülerinden sonra bu tür kopyalara “kemikler” (Bones) adını verdiler. Kemikleri herhangi bir plak çalarda dinleyebilirdiniz elbette düşük kaliteli (Lofi) bir ses ile. 

1960’larda Beatles, SSCB’de yasaklanmış olsa da gençler için hem müzikal hem de ruhani gurular haline gelmiş ve birçok “kemik” korsan kaydını müzikleri işgal eder olmuştu. O yüzden de bir Beatles kaydının maliyeti yüksekti: bir karaborsa kopya plak veya makara bandı (reel-to-reel tape) için bir aylık maaş ve bir Beatles albümünü dinlemek için elbette her zaman tutuklanma riski de yanında hediyesiydi.

1969’da sadece Moskova’da birkaç bin yerel amatör rock grubu vardı. İlk başta yetkililer amatör rock şovlarını kontrol etmek için hiçbir çaba harcamadılar, ancak bazı Leningradlı rocker’lar 1967 yılında bir konserde taşkınlık çıkardıktan sonra, Leningrad amatör gitar-vokal grupları halk konserleri için önceden yetkililerden izin almak zorunda kaldı. 1969’da devlet, bu tür grupları fiilen performansları resmi olarak onaylanması gereken devlet çalışanları olmaya davet ederek kendi bünyesine almaya çalıştı. Devlet tarafından sağlanan üstün donanımları ve sayısız konserleriyle, özellikle rekabetin olmadığı küçük kasaba ve şehirlerde, bu resmi rock grupları çok popüler bir başarı elde etti. Ancak kayda değer istisnalar da oldu. Resmi olmayan rock grubu Aquarium’un lideri ve söz yazarı Boris Grebenshchikov, birçok Sovyet genci için bir tür kült figür haline geldi ve Leningrad’daki evi bir tür mabede dönüştü. Apartmanın sekizinci katındaki ortak dairesine çıkan merdiven duvarları müritlerinin grafitileriyle kaplıydı: “Boris sen hayatsın”, “Sensiz hayatta kalamayız.” Grafitinin altındaki imzalar, yazarların Leningrad’dan binlerce mil uzaktaki memleketlerini ortaya çıkardı. Gençler sabırla onun eline dokunmak için beklediler. Uzun mesafelerden hacca gider gibi evine geldiler.

Sovyetlerin kült grubu Akvaryum

 

Bu arada Yevgeny Yevtushenko, Andrey Voznesensky ve Bella Akhmadulina gibi önde gelen şairler kendi eserlerinden okuyarak kapalı salonları doldurdu ve batılı beat şairleri gibi Sovyetlerde gençlerin büyük ilgisini gördüler.

Yevgeny Yevtushenko, ünlü Sovyet şairi

Rock’ın batılı temasları, glasnosttan döneminden önce bile, Sovyet kültürünü çevreleyen “demir perdeye” giderek daha derin delikler açarken, daha fazla Batılı gençlik modası Sovyetlere sızıyordu – rocknroll’un yanı sıra hippie, heavy metal, break dans ve diğer batılı gençlik altkültürleri de kronolojik olarak gençlik altkültür sahnesinde Sovyetlerde yerini alacaktı. 1970’lerde ve 80’lerde Batı teknolojileri giderek daha erişilebilir hale geldikçe, gençler bir arkadaşlarının dairesinde veya odasında toplanıp müzik videoları izlemek ve bu video şeritleri veya kasetleri değiş tokuş yapmaya başlamışlardı. Sovyetler Birliği’nde çok fazla üretilmediğinden video kasetler ve VCR’ler genellikle karaborsadan satın alınmak zorundaydı. Perestroyka’nın daha liberal atmosferi sırasında bir nebze teşvik edilen kentsel bir gençlik kültürü büyümeye başladı. Bu altkültürler elbette ağır alkol tüketimi de dahil olmak üzere geleneksel Rus serbest zaman etkinliklerine dayanıyordu, ancak bazı yeni eklentiler de vardı. Örneğin, yarı yasal yollardan erişilebilen sedatif haplar gençler arasında popülerleşmişti. Esrar (travka veya plan olarak adlandırılır), 1980’lerden önce bile Sovyet gençliği arasında kullanımdaydı. Elbette çok eskiden beri kullanımda olan doğal halusinojenler, mantarlar ve bazı bitki kökleri psychedelic rock hayranlarının her coğrafyada olduğu gibi Sovyetlerde de favorileriydiler.

Herhangi bir resmi kuruluşla bağlantısı olmayan genç sanatçılar, eserlerini kalabalık caddelerde sergilediler. Rock müzisyenleri, halk ve hapishane baladlarının şarkıcıları (bard singers) ve şairler de devlet izni olmadan kendilerini ve başkalarını eğlendirmek için kamusal ve özel alanlarda bir araya geldiler. Sonunda Sovyet yaşamı, kahramanlarının önceden paketlenmesini ve onlara kaşıkla beslenmesini reddeden yerli hippiler, uyumsuzlar ve muhaliflere sahip olmuştu. Her baskı rejiminde olduğu gibi Sovyetlerde de muhalif gençlik altkültürlerinin daha hızlı yeşerdiğini söylemek yanlış olmaz.

Sanatsal uyumsuzlar arasında en heyecan verici olanlardan biri, gerçek bir “kızgın genç adam”, son derece popüler aktör, şair, söz yazarı ve şarkıcı Vladimir Vysotsky idi. Vysotsky’nin tüm öfkeli ve resmen yasaklanmış baladları, resmi yolsuzluğa karşı protestolardı; sınıf ayrıcalığı, gulag çalışma kampları, savaş ve yoksulluğun dehşeti. 1980’de 42 yaşında öldükten sonra Vysotsky bir tür kült figürü oldu; ölüm yıl dönümlerinde binlerce kişi mezarını ziyaret eder hale gelmiştir.

Vlaadimir Vyosotsky yasaklanmış balladlarıyla ünlenmiştir

1980’lerin başında, bir odayı veya daireyi stüdyoya çevirip albümler kaydedip teyp ile kasetleri kopyalayıp çoğaltmak mümkün olmuştu. Brejnev’in rejiminde (1964-1982) çoğu rock türü resmen yasaklanmış olsa da artık ünlü grupların müziği ülke çapında korsanlar tarafından kolayca dağıtılabiliyordu. Rock’tan kişisel olarak nefret eden ve ona güvenmeyen Yuri Andropov (Genel Sekreter 1982-1984) döneminde resmi hoşgörüsüzlük yoğunlaştı. Fakat bu baskılar ters tepti ve radikal rock dinleyicisine daha çok enerji verdi. Sonraki birkaç yıl içinde daha fazla özgür ifade çeşidi ortaya çıktı. Mart 1985’in başlarında hem Andropov hem de halefi Konstantin Çernenko öldü. Partinin yeni lideri Mihail Gorbaçov, “açıklığı” (glasnost) tanıtmak üzereydi. Ancak popüler kültür hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olmadı. Hükümet her zaman rock gruplarının ve hayranlarının kolayca kontrolden çıkacağından korktu, bu yüzden milisler ve KGB, rock topluluk ve dinleyicisinin var olmasına izin verse de her zaman onları izledi, fişledi ve aralarına ajanlar koyarak takip etti. Müzisyenler ve hayranlar keyfi tutuklamalara maruz kaldı; konserler dağıtıldı ve ekipmanlara el konuldu. Leningrad grubu Televizor’un (Televizyon) hüzünle belirttiği gibi, Sovyetlerde gençlerinin break-dans yapmalarına ve “bazen mutlu olmalarına” izin verilse de her zaman gizli polis tarafından ciddi bir şekilde izlenmişlerdir.

Elbette, Sovyetlerde rockçılar ve diğer batı yönelimli gençler için KGB ajanları yegâne tehdit değildi. Moskova’nın 12 mil güneybatısındaki işçi sınıfı banliyösü Lyubertsy’den 1970’lerin başlarında kendilerine kurban aramak için ortalıkta dolaşan genç serserilerden oluşan bir çete “Lyubery” ortaya çıkmıştı. 16 yaşındaki bir çete üyesine göre, “zincirleri… boyalı saçları olan ya da [her kim ki] ülkemize utanç getiren… protestocu gibi görünen ya da hareket eden herkes” Lyubery şiddeti için uygun kurbanlardı. Veya başka bir çete üyesinin dediği gibi, “Biz [her gece Moskova’ya] punkları, hippileri, heavy metal ve break-dance hayranlarını dövmek için geliriz.” Lyubery uyuşturucu, alkol ve nikotin’den uzak durdu; vücut geliştirme, boks, dövüş sanatları ve gymn antrenmanı yaptılar; ve benzersiz bir kostüm giydiler: beyaz gömlek, ince siyah kravat ve bol kareli pantolon. Böyle giyinmiş, elleri arkada, şehrin sokaklarında dolaşmayı seviyorlardı. 1987’nin başlarında Lyubery, Yahudi “retusenikleri” (göç izni için başarısız bir şekilde başvuruda bulunanlar) ve Batılı gazetecileri dövmekle suçlandı. Çoğu durumda bu çeteler, polisin zımni onayına ve hatta korumasına sahip görünüyordu. Diğer Sovyet şehirlerinde de benzer alt sınıf banliyö çeteleri vardı, bazen küsmüş Afgantsy (Afganistan savaş gazileri) tarafından, bazen de şehirlere korku salmak ve soymak için giden profesyonel hırsızlar tarafından yönetiliyordu. Medya, yukarıdan gelen emirlere bağlı olarak, onların ihlallerine çoğunlukla göz yumdu. Ayrıca bu Sovyet serserilerinin tüm dikkatleri seyirci sporlarına, özellikle de futbola çeviriliydi. 

Milliyetçi Lyubery çeteleri, Sovyetler’de alternatif gençlik akımlarının baş düşmanlarındandı

80’lerin popüler yayını Ogonyok dergisi konuyla ilgili bir makalesinde, Lyuber’lerin hippiler, punk rock’çılar, metalciler olarak bilinen sert müzik hayranları ve break dansçıları da dahil olmak üzere batılı altkültür gruplarına dahil olan gençlere karşı olduğunu belirtiyor. 17 yaşındaki çete üyesi Boris Taranov Ogonyok’un şu sözlerini aktarıyordu; “Hippiler, punklar ve metalciler Sovyet yaşam tarzına utanç veriyorlar”, “Onları başkentten temizlemek istiyoruz.”

Çoğu yabancı kökenli olan popüler müzik ve dans tarzlarından kaynaklanan ve Sovyet gençlerin merakını çeken bu akımlar hükümetin ahlaki olarak uygun ve politik olarak güvenli görmemesinden ötürü bir mücadele alanına dönüştüler. Caz, rock, tango ve “kadın popolarının sallanmasını” (Komsomol raporunda kullanılan tabirle) teşvik eden diğer egzotik müzikler sansür alarmlarını harekete geçirdi, ancak Sovyet toplumunun vatansever ilahilerden aşk şarkılarına kadar popüler, resmi olarak kabul edilebilir melodiler yazan bestecileri de vardı. Kolay ezberlenen sözler ve mırıldanan ezgiler halk tarafından benimsendi ve durmadan tekrarlandı. Bununla birlikte, devletin kontrolü kaybetme korkusu ile halkın sanatı kendi gönlüne göre yaratma ve satın alma isteği arasında her zaman bir gerilim yaşandı.

Sovyetler Birliği’nde prestroyka döneminde yayınına başlayan popüler TV programı (haftalık olarak her cuma gecesi bir buçuk ila iki saatlik yayınlanıyordu) Vzglyad (Glance) idi. Program batılı rock yıldızlarını sunarak Sovyet izleyicilerini şok etmiş gençler ise programın abonesi olmuşlardı; Bazen Gorbaçov ve eşi Raisa ile bazen KGB ajanları ve Afganistan gazileriyle röportaj yapılıyor; bazense program Sovyet ve Amerikan ordularını karşılaştırıyordu. İlk başta böyle başlasa da zamanla hükümet sansüründen payına düşeni alacak ve süresi de kısılacaktı. Sovyetlerde kot pantolon giyen gençlerin popüler programı sokak röportajları ile siyasi olayları sorgularken hızlı formatıyla Amerikan Rock müziği, Çernobil’de radyasyon sızıntısı, Sovyet uyuşturucu bağımlıları, alkolikler, fahişeler, yozlaşmış polis, şiddetli bir sağcı grubun Moskova Yazarlar Birliği toplantısına baskın düzenlemesi ve SSCB’de AIDS ve pis hastane koşullarıyla ilişkisi ve doğumhanelerin bundan etkilenip etkilenmediği hakkında yayınlar yapıyordu. Sovyet rock grupları da dahil olmak üzere pop müziğine de yayın akışında yer veriyordu. 1980’lerin sonunda Vzglyad giderek resmi devlet kontrolü altına girdi. Politik olarak hassas kesimler -bir komedyenin Gorbaçov kimliğine bürünmesi (1 Eylül 1989’da yapılması planlanıyordu) dahil- olmak üzere birçok program kesintiye uğradı, ertelendi ve sonunda da doğrudan yasaklandı. Aralık 1990’da Vzglyad, Dışişleri Bakanı Edward Shevardnadze’nin istifasıyla ilgili bir program yayınladıktan sonra yayınına son verilmiştir.

80’lere gelindiğinde Komünist Parti “Repertuarları İdeolojik Olarak Zararlı Besteler İçeren Yabancı Müzik Grupları ve Sanatçıların Listesi” adında bir liste yayınlayacak ve bu listede, Komünist yetkililer; AC/DC, Donna Summer, Sex Pistols, Ramones, Talking Heads ve Judas Priest’in gibi grup ve sanatçıları hangi nedenlerden sakıncalı bulduklarını da dile getireceklerdi.

  • Komünist partinin sakıncalı komlozsiyonlar ve ideolojik sözler içeren listesinde punk grupları saldırgan taviırlara neden olacakları için Black Sabbath garip dini içerikler yüzünden, Kiss grubu ise milliyetçi söylemleri ile sakıncalı gösteriliyordu

Rock müziği ve batı Sovyetler Birliği’nin ve siyasi düzeninin altüst olmasında çok büyük rol oynamıştır.  Eşsiz müzik formunun çekiciliği, Batı medeniyetinin bireysel özgürlükçülüğünü yücelterek Sovyet otoritesini baltalamaya hizmet etmiştir. Böylece bir neslin siyasi sistemden uzaklaşmasına yardımcı oldu ve bir gençlik devrimini ateşledi. Bu katkı, yalnızca kelimelerin veya görüntülerin kullanılmasıyla değil, müziğin kendisinin yapısıyla da sağlandı. 1960’larda The Beatles, Sovyet gençliğinde rock sevgisini ateşledi ve popülaritesinin genişlemesine neden oldu.  Ağustos 1976’da Cliff Richard, Sovyetler Birliği’nde on iki konser vererek, Demir Perde arkasında çalan ilk Batılı rock yıldızı oldu.  1980’ler boyunca, Elton John, Queen, The Rolling Stones, David Bowie, Bruce Springsteen, Billy Joel ve Ozzy Osbourne dahil olmak üzere Demir Perde’nin arkasında bir dizi Batılı sanatçı sahne aldı.

Thomas Nichols, “Winning The World”ta, Sovyet Devletinin ideolojik beyanlarının ve tüm eylemlerinin siyasi anlam açısından görülmesinin incelenmesi gerektiğini savunur. Örneğin, KGB belgelerinde istihbarat teşkilatının Village People grubunun “In the Navy” adlı şarkısının Sovyet basını tarafından militarizmi desteklemek olarak tanımlanmasına varacak kadar yanlış iddialara vardığını. İdeolojideki bu aşırı katılığında, Sovyet sistemini özellikle sosyal değişimlere uyum sağlamada oldukça zayıf ve insan hakları eleştirilerine ve alaylarına çok açık hale getirdiğini tespit eder. Sistemin bu paranoyakça korkusu da Sovyetlerin ince karnı haline gelmiş ve onu batılı altkültürlere öykünen kendi gençleri tarafından yıkılmasına kadar götürmüştür.

Sovyetler birliğinin 80’li yıllardaki en popüler ve muhalif grubu Kino

Artemy Troitsky, rock müziğinin batıda meydana gelen farklı bir türde gençlik devrimine ilham verdiğini, ancak Sovyet sisteminin ortaya çıkan toplumsal kargaşaya uyum sağlayamadığını iddia eder. Ünlü müzik yazarı, Sovyet rock hareketi üzerine yazmış olduğu kitabı Back in the USSR’da, Rock müziğini, ev sahibi vücudu istila eden bir virüs olarak tanımlar [host virus in a body]. Ayrıca, Rock müziğini bir enfeksiyon veya virüs biçimi olarak tanımlayan Sovyet liderleri ve bürokratlarının da kendi virüs metaforunu tam aksine desteklediklerini ileri sürer. Ona göre, “yabancı etkilerden” “bulaşma”nın ana yolu, geçirgen sınırlar sorunundan gelmektedir. Sistem hem dış etkileri tam manasıyla engelleyememiş ve hem de gelenlere de bir türlü uyum sağlayamamıştır.

Leslie Woodhead, 2009 tarihli “How the Beatles Rocked the Kremlin”, “Beatles Kremlin’i Nasıl Salladı” adlı belgeselinde; rock müziğin ve özellikle Beatles’ın gençleri, Sovyet bloğu hükümetine karşı yabancılaştırdığını savunuyor. Belgeselde yer alan Artemy Troistky, Beatles’ın cazibesinin dini boyutlara ulaştığını iddia eder. Woodhead, Beatles’ın her yerde bulunan popülaritesi ve hala Rus popüler kültürüne ne ölçüde nüfuz ettiği hakkında hayran tanıklarını sergileyerek bu iddiayı desteklemektedir.

Larry Schweikart (Dayton Üniversitesi Tarih Profesörü) ortak yapımcısı olduğu “Rocking The Wall” belgeseliyle ilgili olarak: “Rock müzik, soğuk savaş döneminde devlet destekli Amerika’nın Sesi (VOA) ve Özgür Avrupa Radyosu aracılığıyla Demir Perde’den sızması en kolay propaganda aracı olmuştur. Belgeselimiz için VOA’nın hukuk danışmanıyla görüştük ve Reagan yönetiminin “yozlaşmış” Rock müziğini doğuya göndermenin uygunluğu hakkındaki tartışmaları anlattık. Danışma kurulları bile önemli olanın şarkı sözleri kadar rock’ın yapısı olduğunu doğruladı” der. Yine de bu, rock müziğin doğasında bulunan özgürlük hakkında başka bir ilginç argümanı gündeme getirdi: VOA’ya ulaşana kadar rock, tamamen sübvansiyonsuz ve düzenlemeye tabi değildi. Devletten değil, halktan büyüyen bir müzikti. Neyse ki Amerika’da, kaya dehasının değerli taşlarını sıradanlık gübresine dönüştürecek bir Rock Bakanlığı yoktu. Hiçbir Ulusal Sanat Vakfı, yirminci yüzyılın muhtemelen en büyük müzik formunun Altın Çağını körüklemedi – ve bunun için, röportajlarımıza dayanarak, eski Sovyet Bloğu halkı son derece minnettar görünüyor.

  • Sovyetlerde batılı gençlik altkültürleri her dönemde özellikle ayrıcalıklı ailerinin gençleri arasında önemli oranda yer bulmuştur

Timothy Ryback “Rock Around The Bloc” kitabında şu önemli bilgileri aktarmaktadır; “60’ların ortalarında Başkan Johnson, Sovyetler Birliği ile kültürel ve ekonomik köprüler kurma arzusunu dile getirmişti. Bu, VOA, BBC, RFE ve Lüksemburg Radyosu tarafından yapılan yoğun radyo yayınlarını, özellikle müzik programlarını Demir Perde’ye taşımayı başarmıştır. Bütün bunlar Sovyetler tarafından aleni bir siyasi yıkım kampanyası olarak görülüyordu. Bununla birlikte, Sovyet bloğu, pop ve rock’ın yerel yayınlarını veya kendi deyimiyle büyük beat’i engellemek istese de tam aksine güçlenmesine neden oldular. Radyo dalgalarının popüler müzikle doygunluğunun sonuçları, 1966 tarihli bir RFE çalışmasında Demir Perde’nin arkasından gelen taleplerle ortaya çıktı.  Araştırma, doğu bloku ve batılı gençlerin müzik zevkinin büyük ölçüde aynı olduğunu gösterdi.”

Bu tür yayınlar için Amerikan finansmanı ve desteği değişse de yayınları popülerliğini korudu. KGB notları, bir noktada Sovyet gençliğinin %80’inin batı yayınlarını dinlediğini iddia ediyordu. Batı yayınlarının temel popülaritesine ve Sovyetlerin siyasi olarak baltalanmasında oynadığı role ek olarak, 1980’lerin ortalarında Sovyetler, RFE ve Radio Liberty yayınlarını engellemek için üç milyar dolardan fazla harcıyordu. Václav Havel, bu sürekli çekiciliği, en azından o zamanlar, rock müziğin doğasında bulunan isyankârlığa bağlamıştır.

Sovyetler Birliğinde yerli rock hareketini bastırma girişimlerine rağmen, yeraltı rock sahnesi hep hayatta kaldı ve gençlerin kaçacağı farklı bir kültür yaratmayı başardı. Bu alt kültürle özdeşleşme, kişiyi Sovyet propagandasına ve ideolojisine karşı daha az duyarlı hale getirdi ve Batı’yı bir tehdit olarak görme olasılığını azalttı. Leslie Woodhead’in de belirttiği üzere; “Gençler tüm Sovyet sarsılmaz dogmalarına ve ideallerine olan ilgilerini kaybettiler ve İngilizce konuşan birini düşman olarak düşünmeyi bıraktılar. İşte o zaman Komünistler iki nesil genç insanı kaybettiler. Bu inanılmaz bir etkiydi.” Aslında birey rock’tan siyasi nedenlerle zevk almıyordu, çünkü siyasi sistem buna karşıydı, sadece müzik dinlemek bile başlı başına bir itaatsizlik eylemiydi. Bu eylem önce Berlin duvarının yıkılmasını sonrasında tüm demir perdenin çöküşünü de sağlayacaktı.

Kaynaklar:

  • Ideology, Censorship and Translation –  Martin McLaughlin, Javier Muñoz-Basols
  • Political Censorship – Robert Justin Goldstein
  • Non-Western Music – Tony Langlois 
  • Soviet Youth Culture – James Riordan
  • Censorship: A World Encyclopedia –  Derek Jones 
  • Cultural Politics in International Relations – Paul Sheeran
  • Music and Manipulation: On the Social Uses and Social Control of Music – Steven Brown, Ulrik Volgsten
  • A Fence Around the Empire: Russian Censorship of Western Ideas Under the Tsars  Marianna Tax Choldin
  • Timothy Ryback “Rock Around The Bloc”
  • Back In The USSR – Artemy Troitsky

What's your reaction?