Thomas Edison’ın en başarısız icadı: Hayalet Telefonu

Ölülerle konuşabilen cihazlar geliştirmek 1920’lerin mucitleri için popüler bir eğlenceydi. Modern Mechanix dergisi, 1920’lerin sonlarında, ölümünden kısa bir süre önce, Thomas Edison’ın başka bilim insanlarıyla birlikte ölülerin seslerini ve varlıklarını kaydetmek için gizli bir laboratuvarda toplandığını yazdı. Ekim 1933’te, “hoparlörler, jeneratörler ve diğer deneysel ekipmanlar” kullandıklarını iddia etti.

Dergideki makale Edison’un makinesini anlatıyor; bu makinede “güçlü bir lambadan gelen minik bir ışık kalemi karanlığı delerek en küçük parçacığı tespit edebilen aktif yüzeye çarpıyor”. Bu parçacıklar atmosferde keşfedilmeyi bekleyen, insan kişiliğinin fiziksel parçaları olan öbür dünyanın kanıtı olacaktı. Ne yazık ki hassas aletleri izleyerek geçirilen gergin saatlerden sonra hiçbir şey olmadı; dergi daha önce hiç kimsenin bu deneyi duymamasının nedeninin bu olduğunu ekliyor.

Tam açıklama: Bu özel anlatı derginin Ekim sayısı için ürkütücü bir fantezi olabilir. Ama tam olarak bu sahnenin gerçekleşip gerçekleşmediği belirsiz olsa da Edison’ın teknolojiyi kullanarak ölülerle konuşmakla ilgilendiğine dair bolca kanıt var. Mucit, 1920’de American Magazine‘e şunları söylediğinde halkı şoke etmişti: “Bir süredir çalışıyorum, bu dünyadan ayrılan kişilerin bizimle iletişim kurmasının mümkün olup olmadığını görmek için bir cihaz yapıyorum.”

Yüzlerce patent sahibi olması ve ampulün verimli bir versiyonunu yaratmasıyla bilinen Edison bu yeni buluşun “sözde medyumlar tarafından kullanılan herhangi bir gizli, gizemli, esrarengiz veya tuhaf yolla değil, bilimsel yöntemlerle” çalışacağını ekledi. “Şu anda böyle bir cihazın yapımıyla uğraşıyorum ve çok fazla ay geçmeden bunu bitirebilmeyi umuyorum.”

Edison’un fikri ruh telefonu olarak tanındı ve medya fırtınasına neden oldu. Yıllarca birçok tarihçi bu icadın bir şaka veya aldatmaca olduğuna inandı; bir ruh telefonuna ait hiçbir plan veya prototip bulunamadı. Edison ölülerle gerçekten iletişime geçmemiş olabilir, ancak bu fikir üzerinde deneyler yaptığına dair kanıtlar var. 2015 yılında Fransız gazeteci Philippe Baudouin, Fransa’daki bir ikinci el mağazasında Edison’un günlüğünün nadir bir versiyonunu buldu.

Bu versiyon yaygın olarak bilinen 1948 İngilizce baskısında olmayan Thomas Alva Edison’un Günlüğü ve Çeşitli Gözlemleri adlı bir bölümü içeriyor. Bu eksik bölüm ruh dünyası teorisine ve onunla nasıl iletişime geçilebileceğine ayrılmış. Baudouin, Fransızca baskıyı Le Royaume de l’au delà olarak yeniden yayınladı.

O zamanlar, yani bir asır önce dünya büyük bir mucidin bir ruh telefonu üzerinde çalıştığı iddiasına yeterince hazır değildi. Ortaya çıkan medya sirki American Medicine‘de “basın, birçok modern mucizeye imza atmış olan büyük adamın duyurusunu uygun bir onur ve saygıyla ele almakta başarısız oldu” diyen bir editör notuyla özetlendi.

Dergiler hikayeyi tekrarlarken Edison’ın ruh dünyasına karşı pragmatik yaklaşımı, düzenli olarak hayaletlerle sohbet ettiğine (veya yakında edebileceğine) dair bir kanıta dönüştü. O döneme ait bir Fransız karikatürü depresif bir kocanın, Edison’ın ruh telefonu aracılığıyla mezardaki kayınvalidesi tarafından rahatsız edildiğini tasvir ediyordu.

Modern teknolojiyi büyük ölçüde etkileyen saygın bir bilim insanının ruhlarla iletişim kurmaya çalışması şimdi de tuhaf gelebilir. Ama Edison 1920’de fikrinden bahsettiğinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde spiritüalistler güçlüydü ve hatta bazıları kendilerine telefon falcıları diyor, ruhlar aracılığıyla yorum yapmak için geleneksel telefonlardaki elektrik sinyallerini kullanabileceklerini iddia ediyorlardı.

Birçok kişi için ruh telefonunun inanılmaz vaadi, aksi kanıtlanana kadar imkansız olarak görülen telgraf ve hava uçuşu gibi teknolojileri çağrıştırdı. Örneğin 1877’de yeniyken Edison’un fonografı da halkı dehşet içinde bırakmıştı; Baudouin, Thomas Edison & the Realms Beyond belgeselinde birçok kişinin “ölümü aldatmak için eski ölümsüzlük hayalini gerçeğe dönüştürebileceğini” düşündüğü bir icat olarak belirtiliyor.

O zamanlar ruhlarla iletişim kurmak elektriği kullanmaktan çok daha imkansız görünmüyordu. Bu dönemde benzer şekilde ürkütücü başka fikirler de ortaya çıktı. Telefonun mucidi Alexander Graham Bell’in saygın asistanı Thomas Watson da ruh telefonu fikriyle uğraştı; Bell ve kulak uzmanı Clarence J. Blake’in bir icadı olan kulak fonografı, insan kulağına ve kafatasına takılı bir kalem kullanarak sesleri kaydediyordu.

Edison’ın yaşamı esnasında bilim ve teknoloji hızla ilerledi ve bize gazla çalışan arabayı ve görelilik teorisini verdi. Bu beklenmedik gelişmeler sonsuz görünüyordu ve fiziksel bir ruhun olasılığı makul görünüyordu. Edison, American Magazine’e elektrik üzerinde çalışan bilim insanlarının muhtemelen cihazını inceleyen ilk kişiler olacağını söyledi. “Başarılı olursa muazzam bir sansasyon yaratırdı” dedi. Ancak cihazı başarısız olursa ruh dünyasına olan inancımızın önemli ölçüde azalacağını da sözlerine ekledi.

Mezardan sonra sevdiklerinizle konuşmak kamuoyuna çekici gelmiş olabilir fakat bu Edison için katı bir bilim meselesiydi. Edison hayatın yok edilemez olduğuna ve “miktarın asla artırılamayacağına veya azaltılamayacağına” inanıyordu. Bedenlerimiz gibi kişiliklerimizin de atomlara ilişkin mevcut görüşümüze benzer şekilde minik varlıklardan oluşan fiziksel bir forma sahip olduğunu teorileştirdi. Bu varlıkların insanların ölümünden sonra var olabileceğini, kimi anıların ve düşüncelerin kişilik temelli bir kalıntısı olabileceğini ve bir kişinin yaşamı boyunca kim olduğunun bir kısmını içerebileceğini düşünüyordu.

Eğer bu parçacıklar var olsaydı, diye düşündü, etrafımızdaki havada bir araya gelebilirlerdi. Muhtemelen bir insan sesinin bir fonograf tarafından yükseltilip kaydedilebilmesi gibi cihazı tarafından yükseltilebilirlerdi.

Baudouin’e göre Thomas Edison bu cihazlar için planlar ve teoriler yazdı, ancak gerçekten bir tane yapıp yapmadığı ve test edip etmediği ya da ne ölçüde test ettiği hala bilinmiyor. Makineye hiçbir zaman bir isim vermeyip titreşime karşı oldukça hassas bir valf olarak adlandırdı. Edison’ın ruh telefonuna dair dergilerde daha sonra yayımlanan çizimler bazılarına göre iletken potasyum permanganata batırılmış bir elektrot içeren yivli bir boynuz da dahil olmak üzere fonograf benzeri parçaları tasvir ediyordu. Bu boynuz aşırı hassasiyeti nedeniyle bu varlıkların titreşimlerini alacak bir mikrofon içeren ahşap bir kutuya bağlanmıştı.

Edison’ın fikri kısa sürede okült çalışmalarla iç içe geçti. Literary Digest’in 1921’deki tiraj analizi, psikoloji üzerine makaleler listesine “Rüyalar”, “Zihin Okuma” ve “İnsanların Neden Güldüğü” ile birlikte “Edison’un Ruh Telefonu”nu da dahil etti. Ancak Edison bu gruplandırmaya pek de sıcak bakmıyordu. Edison, American Magazine’le yaptığı röportajda kaba ve çocuksu olarak adlandırdığı psişik medyumların yöntemlerinin bilimsel olmayan niteliklerini eleştirdi. Bazı insanların “bir anlamda hayal ettiklerinin gerçek olduğunu düşünerek hipnotize olmalarına izin verdiklerini” söylüyor.

Edison’un 1931’deki ölümünden beri hayaletlerle iletişim kurmayı umut edenler ruh telefonunu inşa etmek ve test etmek için planları arıyorlar. 1941’de, araştırmacılar, Edison’un ruhu tarafından bir medyum aracılığıyla talimat aldıklarına inandıktan sonra ruh telefonunu kopyalamaya ve mucidi aramaya çalıştılar. Stephan Palmié Spirited Things antolojisinde “Ne yazık ki bu düzenek herhangi bir yaşam birimini başarılı bir şekilde iletmemiş gibi görünüyor” diye yazdı.

İnsanlar hayaletleri tespit etmek ve onlarla iletişim kurmak için hala teknoloji kullanmak istiyor. Tercih edilen aletler ise elektronik ses fenomeni (EVP) kaydedicilerine ve jeofonlara dönüştü. Bazı paraya odaklı hayalet avcıları akıllı telefonlarını taşınabilir ruh telefonlarına dönüştüren hayalet tespit uygulamaları kullanıyor. 2002’de merhum Frank Sumption ruhçuların Edison’ın icadıyla umduğu gibi Frank’s Box adlı özel bir radyo kullanarak hayaletlerin konuşabileceğini iddia etti; burada ruhlar uyum sağlar ve frekansları dünyanın ötesinden kelimeler oluşturacak şekilde yönlendirir.

Her ne kadar tamamlanmış bir ruh telefonu hiçbir zaman patentleri arasına katılmamış olsa da, Edison en azından hedefinin ilk yarısını başardı; bu da “bilimsel araştırmacıya ya da bu konuda bilimsel olmayanlara denizcinin pusulası gibi araştırmalarını bilimsel bir temele oturtacak bir cihaz vermekti.” Aynı yayınlanmış günlüğünde yazdığı gibi.

Edison’ın kişiliklerimizin fiziksel “varlıklar” içinde yaşadığına dair teorisinin doğru olup olmadığını ya da onları ruh telefonuyla duyup duyamadığını bilmesek de en azından mucidin ölülerle konuşmak için teknolojiyi kullanma fikri yaşamaya devam ediyor.

görsel: Thomas Edison, laboratuvarında oturuyor, yaklaşık 1904. (Fotoğraf: Kongre Kütüphanesi/LC-USZ62-55339)

atlas obscura

What's your reaction?