Şevket Akıncı’nın Caz Tarihinin Perdelerini Aralayan Kitabı “Öteki Caz” Okuyucuyla Buluştu
Gerek ana akım cazı gerekse de özgür caz, özgür doğaçlama, postmodern caz, noise gibi konuları ele alan Türkçe kaynakların sayısı oldukça azdır.
Pan Yayıncılık tarafından yayımlanan “Öteki Caz”, Şevket Akıncı’nın 20. ve 21. yüzyıla odaklanarak kaleme aldığı bir caz tarihi kitabı.
Yaklaşık 20 yıl önce vermeye başladığı caz tarihi dersleri süresince cazın tanımının genişlediğini, ana akım caz dışında kalan birçok müzik türünün de ele alınması gerektiğini düşünen Akıncı kitaba “Müzik nedir?”, “Gürültü nedir?” gibi tanımlar ve yaklaşımlarla başlayarak “yeni müzik/özgür müzik” kavramına değiniyor.
Ardından cazın doğuşu ve evrimi, özgür caz, çağdaş müzik, İkinci Chicago Okulu, özgür doğaçlama, izlenimci caz, postmodern caz, 1980’ler ve sonrası ile günümüz müzik endüstrisini hem dönemler arası hem de kültürler ve yaklaşımlar arası etkileşimlerle beraber ele alıyor.
“Uluslararası haberleşmenin kolaylaşmasıyla değişik kültürlerin etkileşim içinde bazen başat, bazen yoğun, bazen de ikinci derecede rol oynadıklarını yadsımak doğru olmaz. Ornette Coleman’ı anlamak için caz tarihine, AMM’i anlamak için çağdaş müziğin tarihine de bakmak lazım; Japon cazını anlamak için fluxus hareketini anlamak, John Zorn’u anlamak için postmodernizmi anlamak lazım,” diyen Akıncı kitapta Derek Bailey, Peter Brötzmann, Mats Gustafsson gibi özgür caz ve özgür doğaçlama müzisyenleriyle yapılan söyleşilere de yer veriyor.
Ayrıca kitabın son iki bölümünde Akıncı’nın “Türk Öteki Cazı” adını verdiği ve özgür müzik yapan birçok Türkiyeli müzisyen ve Okay Temiz ile yaptığı söyleşiler bulunuyor.
Dilerseniz kitabın ortaya çıkış süreciyle ilgili Şevket Akıncının sözlerine kulak verelim:
“Bu kitabı yazmam 12 yılımı aldı.
Bunun birinci sebebi merak ettikçe arayışlarımın ve cevapların artması, değişmesi, güncellenmesi ve öğrendikçe soruların artması idi. Ve bu açıdan kitap hâlâ tamamlanmış değil.
İkinci sebep ise, uzun aralıkların olduğu dönemlerde hiçbir şey yazmamam. Yaşamı, kendisini üstün hissedebileceği durumlarla sınırlayan, yeni deneyimlere ve değişik yaşantılara kapalı birtakım otoritelerin kültürü de tanımlamaya kalktığı bir dünyada, bu uğraş için gerekli motivasyonu sağlamak zorlaşıyordu ve birçok kere “havlu attım” ve bu işten vazgeçtiğim ve yazmadığım uzun süreler oldu. Ancak ne zaman vazgeçsem öğrencilerimin yüreklendirmesiyle tekrar başladım –çoğu zaman en baştan yazmaya başladım ve devam ettim.
Üçüncü sebep de müzik gibi “akıl dışı” bir eylemi “akıl” yoluyla anlatmanın zorluğuyla mücadele etmem. Müzik sadece müzik diliyle anlatılır diye düşünenlerdenim, yoksa müzik yapılmazdı. Hâlâ aynı düşüncedeyim.”