Seda Açıkoğlu’yla Sahneden Dünyaya Fotoğraf Hakkında Konuştuk
Ağırlıklı olarak sahne, performans ve set fotoğrafları çeken, İstanbul’un gözde konser mekanlarından biri olan Jolly Joker İstanbul’un resmi fotoğrafçısı, İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi’nde ve Nikon marka elçiliği programı kapsamında düzenlenen atölye ve gezilerde eğitmenlik yapan Seda Açıkoğlu’yla fotoğraf üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Fotoğrafın özellikle bir alanına “Sahne fotoğrafçılığına” ağırlık verdiniz ve bu konuda ilk akla gelen isimlerden birisiniz. Sizi sahneyle yakınlaştıran neydi?
Beni sahneye yakınlaştıran müzisyeni en önden izleme isteğiydi. Bu bir şaka tabii ki. Sahneye yakın olma gibi bir dürtüm olmadı hiç. Hatta tam tersi tüm sahneyi görebileceğim uzaklıktan, kalabalığın arasından, parmak uçlarımda durmayı göze alarak izlemeyi tercih eder, kameramı da özellikle almazdım. Hayranlıkla, merak ve heyecan içinde, hayatın tekdüzeliğinden kaçıp benimle benzer hislere sahip bir kalabalıkla bir iki saat güzel vakit geçirmek için bulunduğum bir yerdi. Ne detayları kaçıracak kadar uzak ne de genelden uzaklaşacak kadar yakın, her zaman etkisi farklıydı, tıpkı fotoğrafta olduğu gibi. Sahnede kendini kaybetme, kendini bulma ve bunun defalarca tekrarlanma hâlini izlemek her zaman ilham vericiydi. Çevremde sahnede, spot ışıkların altında olan, olmak isteyen arkadaşlarım vardı, onlardaki o tutkuyu ve tarifsiz duyguyu görebiliyordum. Sanırım konserlere kamerayla gitmeye başlamamı bu duyguya birer belge bırakma isteği tetikledi. Haftada 3-4 konser izliyordum. Bir tercih yapmalıydım, tüm konser boyunca ya fotoğraf için o anın peşinden koşacaktım ya da o anın keyfini çıkaracaktım. Bu kararı ilk nasıl verdiğimi hatırlamıyorum ama sonrasında konserlere kamerasız gidemez olmuştum.
Sahne fotoğrafçılığı aslında fotoğrafçıyı dar ve benzer bir alana sıkıştırıyor ama fotoğraflarınıza baktığımızda koca bir dünya görüyoruz. Buradaki sırrı sizden dinleyebilir miyiz?
Sahne fotoğrafçılığının bir sırrı yok. Sahne zaten koca bir dünya ve samimi olmayan hiçbir işi barındırmıyor. Bu samimiyet her türlü duyguya açık, gerginliğe, özgürlüğe, coşkuya, yalınlığa, endişeye ve neşenin bin türlü dozuna. Yapay olan hiçbir varlık sahnede çok uzun süre ışık alamıyor ve alamadığı için fotoğrafla da belgelenemiyor. İki üç saatlik bir performansı az ve öz fotoğraflarla aktarabilmek tam bir maraton. Dinlenilen müzik türü ne olursa olsun sahneden gelen ruh hâli izleyene tüyleri diken diken ederek aktarılıyorsa oradan mutlaka iyi fotoğraflar çıkıyor. Fotoğrafın her alanında olduğu gibi burada da fotoğrafçının konuya yakınlaşma mesafesi her daim önemli. Yakınlıktan sadece bir ölçü birimi olarak bahsetmiyorum hâliyle.
Sahnede görünmez olmak, sürekli hareket eden insanların en iyi anını yakalamak bu işin belli başlı zorlukları olmalı. Bütün bunlar nasıl aşılıyor?
Görünmez olabilme meselesi tam bir mesele. Ama çözülmesi çok da zor değil. Fotoğrafçının sürekli yer değiştirmesini ya da kamerasının sesini dert eden bir sürü insan olabiliyor. İnsanlar keyifle müzik dinlerken çevresinde dikkatini dağıtacak birilerini istemiyor. Çok da haklı bir his bu. Bazı konserlerde birkaç şarkı çekim izni olabiliyor, öyle durumlarda üzgünüm ama sadece çekime odaklanıyorum ama eğer süre kısıtlamam yoksa aralara kaynayıp kendimi unutturmaya çalışıyorum. Bazen çok kısa sürüyor bazen de vakit alabiliyor bu bekleyiş. Bir dinletide müziğin yükseldiği anı beklemekle alaturka bir konserde nakaratı beklemek gibi süreler de değişebiliyor. Zaten sahne o kadar çok algıları odaklayan ve sürekli hipnotize eden bir değişkenlikte ki fotoğrafçı bir süre sonra görünmez olabiliyor. Yani herkes istediği zaman görünmez olabilir. Bu bir mesele ama mümkün.
Sürekli devinim hâlinde olan sahnenin en etkili anını yakalamanın çok fazla değişkeni var. Yetersiz ekipmanlarla çekim yaparak aldığım hazzı da üst segment ürünlerle yaşadığım hüsranları da hatırlarım. Fotoğrafın temelinde yatan en bilindik denklemler, doğru yer, doğru zaman, ışık ölçümü, arka plan, beklenmedik ana hazır olma burada da her daim tetikte olmayı gerektiriyor. Tecrübe bunlara hâkimiyeti sağlıyor evet ama ben yine de ilk çekim yaptığım heyecanla çıkmaya özen gösteriyorum. Sahne ışığı fotoğrafçıyı zorlar, kalabalık hareket olasılıklarını kısıtlar, endişelendirir ve bazen yeterli dozda endişe iyidir, körelmemeye ve yaratıcılığa birebirdir.
Sahne fotoğrafçılığı ve genel fotoğrafçılık dersleri de veriyorsunuz. Bu atölyelerden de bahseder misiniz?
İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi’nde fotoğrafa merakı olan herkese yönelik birçok atölye var, ben de deneyim ve bilgilerimi paylaşmaya çalışıyorum. Bilişim çağında fotoğrafla ilgili her türlü bilgiye daha çabuk ve kolaylıkla ulaşmak mümkün ama günümüz koşuşmasında zaman buna bile yetmeyebiliyor. Esas amaç bilgiyi kısa yoldan paylaşmak ama daha önemlisi biraz evvel bahsettiğim tüm değişkenleri pratik etmek. Sahne fotoğrafları çekmenin ayrı bir deneyim olduğunu atölyeye katılan fotoğrafçıların yorumlarından alıyorum. Bazen tek bir cümle ya da basit bir öneri bile bir kişinin algısında bambaşka kapılar açabiliyor. Hepimiz aynı anda benzer yerlerden birbirinden farklı fotoğraflar çekiyoruz. Çoğu kimse için önemli olmayabilir ama benim nazarımda her fotoğrafçının o kendine has imzasını görmek müthiş, bu bile atölyelere bir anlam katıyor ve elimden geldiğince tüm bildiklerimi paylaşmaya devam edeceğim.
Dünya elinizin altında olsun ve dilediğiniz her şey de objektifinizin ucunda diyelim. Fotoğraflarınızla neleri belgelemek isterdiniz?
Dünya hiçbir zaman elimizin altında ve dilediğimiz her şey objektifimizin ucunda kolaylıkla olmayacak tabii ki. Bunun için her zaman mücadele etmek gerekecek. En ihtişamlı reklam fotoğraflarının ardında muazzam bir emek ve iş gücü olduğunu, tarihin en önemli belge fotoğrafçılarının verdiği fedakârlıkları, çabaları ve yaşadığı çıkmazları hepimiz az çok biliyoruz. Bütün bunların yanında çekim sırasında yaşadığım sıkıntılar oldukça anlamsız kalıyor. Soruya gelince ben bir müzisyenin veya müzik grubunun, sahne arkasında görünmeyen ekibiyle birlikte bir turne yolculuğunda yaşadığı tüm süreci belgelemek isterim.
Her sanatçının kendini gördüğü bir yer ve hayalleri, planları vardır. Seda Açıkoğlu için bunlar neler?
Bu soruyu birkaç sene önce sorsaydınız projelerden uzun uzun bahsederdim ama şimdi sadece ailem ve dostlarımla birlikte, toplum olarak bu ülkede huzurla yaşamak istiyorum.