Quentin Tarantino’nun “gerçek bir şaheser” olarak adlandırdığı tek film
Quentin Tarantino’nun Japon sinemasına olan sevgisi bir sır değil. eğitim yıllarında bir video mağazasında çalışan ünlü yönetmen bu deneyimiyle birlikte uluslararası sinemanın ve görsel okuryazarlığın güçlü savunucusu oldu. Müşterilerinin dikkatini Japon yönetmenlerin az bilinen filmlerine çekmek için uğraşırdı.
Tarantino dünya çapında başarı ve eleştirel beğeni kazandıktan sonra bile poziyonunu Batılı izleyicilere o dönemde Amerika’da nispeten az bilinen Akira Kurosawa ve Takashi Miike gibi dahileri tanıtmak için kullandı. Bu tam da gerçek bir sinemaseverin işiydi. Kendini klasik yönetmenlerin hikayelerini ve filmlerini paylaşmaya adamıştı.
Japon kültürünün hemen her şeyini seven Tarantino, Japan Times’a “Tokyo şehrini seviyorum, Japon gece hayatını seviyorum, burada çok sayıda arkadaşım var ve Japonlarla kendimi çok rahat hissediyorum. Kendimi başka bir hayatta, hatta birkaç başka hayatta Japon gibi hissediyorum” dedi.
Konu Japon sinemasına olan sevgisine gelince hislerini”Sevdiğim sadece samuray filmleri değil. Ishiro Honda en sevdiğim bilimkurgu yönetmeni” diye ifade etti.
Quentin Tarantino’nun önemli ilham kaynakları, ikisi de Uma Thurman’ın başrol oynadığı 2003 yapımı Kill Bill’in son tasarımında etkili olan Toshiya Fujita’nın Lady Snowblood‘ı ve Kinji Fukasaku’nun Battle Royale‘i. Quentin Tarantino’nun hayran olduğu bir diğer Japon ikonu ise Tarantino’nun eksantrik bir cameo bile yaptığı Ichi the Killer, Dead Alive ve Sukiyaki Western Django‘nun yönetmeni Takashi Miike.
Yönetmen filmdeki rolü hakkında “Ben Japon filmlerini her zaman çok sevdim ve bu yüzden Japon film endüstrisi için bir Japon filminde çalışmak benim için her zaman bir arzuydu. Nasıl yapıldığını ve farkı görmek istiyordum, çünkü bu tür şeyleri her zaman benimsiyorum. Ama bunu günümüzün en büyük yönetmenlerinden biri olarak gördüğüm Miike-san ile yapmak aslında gerçekleşen bir rüyaydı” dedi.
Seks ve şiddete karşı açık ve net yaklaşımıyla tanınan yönetmen travmatik olan bu tarz filmlere aşinaydı ama onun bir numarası Milke’nin rahatsız edici dünyasını sinematik açıdan yeni zirvelere taşıyan 1999 yapımı Audition’dı.
Başrollerini Ryo Ishibashi ve Eihi Shiina’nın paylaştığı film potansiyel bir romantik partnerle tanışmak için sahte seçmelere katılan dul Shigeharu Aoyama hakkındadır. Miike filmi sabırla işler ve sürükleyici bir dramaya dönüştürür. Ancak perdenin arkasında çok daha uğursuz bir şey demlenmektedir ve sinemanın en şaşırtıcı ve en rahatsız edici sapmalarından birini sunar. Muhtemelen vahşetsever Quentin Tarantino’yu çeken de aynı şiddetli, çarpık tondu; Tarantino, Sky Movies ile yaptığı bir röportajda Miike’nin filmini “gerçek bir şaheser” olarak adlandırdı.
Mario Bava’nın Black Sabbath ve Alejandro Jodorowsky’nin Santa Sangre gibi filmlerinin yanı sıra Quentin Tarantino’nun en sevdiği korku filmlerinden biri olan Audition uluslararası beğeni görmeye ve kült statüsünde yer almaya devam ediyor.
far out magazin