Placebo’lu Blind Fest İyi Geldi Enerjiye Aç Bünyelerimize

Boğaç Gökmen

Geçen hafta sonuna Blind Fest damgasını vurdu. Son yıllarda Asmalımescit’in özlediğimiz cıvıl cıvıl günlerine dönmesinin baş müsebbiplerinden olan Blind, etkinlik zenginliğine kendi büyülü mekânı dışına taşıdığı bir festival de ekleyerek müzikseverlere unutulmaz anlar yaşatmayı sürdürüyor.

Bu yıl yine KüçükÇiftlik Park’ta düzenlenen Blind Fest, farklı müzik türlerinin dört başarılı temsilcisini bir araya getirdi.

4 Ağustos öğleden sonrası kıpırdanmaya başlayan Maçka, KüçükÇiftlik Park önü tam da bir festival havası hissettiriyordu.

Açılışı Onur Özdemir yapıyor. Kendisini nereden tanıyoruz? Öncelikle 2000’lerin ikinci yarısında, bilhassa da 2008 tarihli “Hayat” albümüyle bir anda herkesin dikkatini çeken ve tek albüm yayımlayıp kepenk kapatan Sakin grubunun solist ve gitaristi olarak hayatımıza girmişti Onur. Sonrası pop müzik sahnesine verdiği ve çoğu hit olan şarkılarıyla bestecilik tarafının gücünü bu kulvarda da göstermişti. Son dönem Blind sahnesinde kapalı gişe gerçekleşen ve Sakin dönemi kitlesinin buluşma gecelerine dönüşen konserlerle adından söz ettirmeyi sürdürüyor. Blind Fest sahnesinde de bu özel buluşma gecelerindeki gibi Sakin şarkılarından örnekler sunarak hem günün açılışını yapıyor hem de birçok kişinin “Blind konserlerini de kaçırmayalım” dediği bir etki yaratıyor.

Ardından İngiltere, Birmingham merkezli punk/disco ikilisi Big Special devralıyor sahneyi. Adadan son dönemlerde çıkan en başarılı gruplar arasında kendine yer bulan ikili, nefis bir sunum yapıyor. Kendilerini ilk defa tanıyan izleyicileri sadık dinleyiciye dönüştürme ihtimali yüksek olan bir performansa imza atıyorlar. Vokalde Joe Hicklin ve davulda Callum Moloney’den kurulu Big Special, sert ve derin şarkı sözleri, isyan edilip öfkelenecek sayısız saçmalığın yaşandığı zamanımıza çatan tavırlarıyla sahneyi ateşliyorlar. Sonuçta ne diyoruz, bu ikiliyi takibe devam.

Sırada Norveçli Sivert Hoyem var. İlk önce müstesna rock grubu Madrugada’nın solisti olarak tanıdığımız Hoyem, solo kariyeriyle de aynı etkiyi sürdürüyor. Etkileyici ses rengiyle ilk andan itibaren izleyiciyi avucuna alan Hoyem, kendine has atmosferik şarkı yapıları ve ortaya çıkan sound ile farklı bir dünyanın kapılarını da açıyor alanı dolduranlara. Bu özel sesi biraz daha yakından izlemek için giderek ön safları yoğunlaştırıyor izleyici. Full faça karizma ekibiyle sahnede her geçen dakika büyüyen performansta “My Thieving Heart”, “Majesty”, “Lioness” ve kapanışa sakladığı “Sleepwalking Man” gibi epik şarkıları seslendirmesi büyülü anlar yaşatıyor.

Ve Placebo bekleniyor artık. Kişisel geçmişimle ilgili 99 yılı genelinde geleni gideni, macerası, tecrübesi, inişi çıkışı bol bir Cihangir evi beliriyor gözlerimin önünde. O dönemden başlayıp en çok dinlenen gruplardandı Placebo. İlerleyen yıllarda da bir zahmet elden ele uzatılır oldu Placebo nağmeleri. Eh, Brian Molko’nun hiç değişmeyen, alametifarikası ses tonu ile ister istemez o dönemlere de bir selam çakmadan olmazdı içten içe.

Bir önceki İstanbul ziyaretinde sahneye yöneltilip çekim yapan cep telefonlarına verdiği sert tepki hatırlandığında bu konser için de aynısı bekleniyor. Öyle de oluyor. Grup sahneye çıkmadan önce Brian Molko’nun sesinden uzunca bir ikaz yazısı sağ ve sol ekranlarda belirerek izleyicilere dinletiliyor. Eyvallah boynumuz kıldan ince Sayın Molko. Sen mutluysan biz de mutluyuz neticede. Molko ve Stefan Olsdal sahnede belirdiğinde büyük alkış kopuyor. Sıkı bir giriş oluyor. Black Market Music albümünden “Taste In Man” ile 2000’lerin başına ışınlanarak başlıyoruz. Uzun zamandır dinlediğin bir grubu izlerken bir anılar geçidi eşlik eder ki hemen bu başlangıç ile bu geçit de başlıyor.

Son albüm 2022 tarihli “Never Let Me Go”dan “Beatiful James” ile devam ediyoruz. Zaten performans son albüm ağırlıklı sürüyor, yanılmıyorsam yedi şarkı geliyor bu albümden. İlk albümden “Bionic” son düzlükte gelen “The Bitter End” dahası “Soulmates”, “Too Many Friends”, “Slave to the Wage” ve “Song to Say Goodbye” yüzlerde gülücükler açtırıyor. “Try Better Next Time”ın nakaratındaki sözleri ise Filistin’e özgürlük talebiyle “Free Palestine” diyerek söylüyor. Ve tabii ki en çok beklenenlerden “Every You Every Me” çalarken coşku zirve yapıyor. Zaman zaman sahnenin sağına soluna koşarak izleyiciyi selamlıyor Molko, arada arkadaki ekibe dönerek kendine has hareketlerle ince yönlendirmeler yapıyor. Stefan Olsdal her zamanki cool tavırlarıyla gitarı sağa sola sallayıp bazen de havaya kaldırarak içindeki coşkuya yol veriyor.

Konser sona yaklaşırken KüçükÇiftlik Park’ın geniş düzlüklerinde hoplayıp zıplamayan yok gibi. Herkes kendi dünyasında yaşattığı, Placebo şarkılarının eşlik ettiği anılar geçidine dans ederek saygılar sunuyor. Bis yapmadan süren performansın kapanışı ise Kate Bush’un “Running up That Hill” yorumuyla geliyor. Sadece biraz daha iletişim kurabilirdi Sayın Molko diye düşünüyorum. Sürekli yolları düşen bir ülke olmadığımız düşünüldüğünde biraz daha iletişim ve klasiklerin biraz daha çok yer aldığı bir şarkı listesi alanı dolduran kitleyi daha da mutlu ederdi. Kendimi “Without You I’m Nothing” mırıldanarak alandan çıkarken buluyorum. Yukarı, Maçka’ya doğru yürürken ise yanımdan camları açık içindeki herkesin bağrış çığrış “Without You I’m Nothing” söylediği bir araba geçiyor. Al işte bu da bir işaret demeden edemiyorum.

Tam kıvamında nefis bir Blind Fest yaşanıyor. Festivallerin yaşaması ve sürekliliğinin öneminin her geçen gün daha net kavrandığı bir dönemde çok da iyi geliyor bu olumlu enerjiye aç bünyelerimize.

Emeği geçen herkese sevgiler, saygılar… Seneye görüşmek üzere.

ROTKA TV YAYINLARINI YOUTUBE ÜZERİNDEN İZLEYEBİLİRSİNİZ

Fotoğraflar: Arda Aytan (@ardaaytan)

What's your reaction?