Nobel Ödüllü Peter Handke’nin içsel bir yolculuk destanını kaleme aldığı romanı Meyve Hırsızı, Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı
2019 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Avusturyalı yazar Peter Handke’nin “Son Destan” adını verdiği romanı Meyve Hırsızı – Ya da Ülke İçine Dönüşü Olmayan Yolculuk, Regaip Minareci çevirisiyle okurlarla buluştu! Ayrıntı Yayınları’nın edebiyatseverlerle buluşturduğu roman felsefi ve lirik bir dille, insanın anlam arayışını, yalnızlık ve aidiyet duygusunu, doğanın huzurunu ve bireysel özgürlüğü sorguluyor. Paris yakınlarındaki bir köyden Normandiya’ya doğru tek başına yola çıkan Alexia’nın hikâyesini anlatan Meyve Hırsızı, okurları sadece fiziksel bir seyahate değil, aynı zamanda karakterin içsel dünyasına doğru da derin bir yolculuğa davet ediyor.
Peter Handke’nin Meyve Hırsızı adlı romanı, Regaip Minareci’nin Almancadan çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’nın Edebiyat dizisinde yerini aldı.
Tanıma ve tanınma, görünür olma, yalnızlık, dönüşüm, iletişim, geçmiş gibi temalar etrafında şekillenen Meyve Hırsızı, biryandan fiziksel bir seyahati takip ederken bir yandan da karakterin iç dünyasında sorgulamalarla dolu bir yolculuk sunuyor.
Peter Handke, “Son Destan” adını verdiği bu romanı yazmaya 1 Ağustos 2016’da başlıyor. Yolculuk sahipsiz koydan çıkıp, dolambaçlı yolları takip ederek, arayarak seyrediyor ve dönüşü olmayan “tek yönlü” yolculuğa çıkan meyve hırsızı kadının orada kalacağı ya da kalmayacağı ülkenin içlerine doğru ilerliyor. Destanın yazımının son günü olan 30 Kasım 2016’da Peter Handke, kadının yolda karşılaştığı inanılmaz ve eşi benzeri görülmemiş tehlikeleri şöyle özetliyor: “Ülke içine yaptığı üç günlük yolculukta yaşadıkları: Tuhaftı. Yoksa değil miydi? Hayır, tuhaftı. Ebedi tuhaf. Sonsuz tuhaf.”
“Kısacası bir armağan bu kitap; çağımızın en büyük yazarlarından birinin yaratısında yeni bir dönüm noktası daha.”
Martin Krumbholz, WDR Televizyonu
“Peter Handke, gerçekliği; uzun süre giyilmiş bir çift yürüyüş ayakkabısı gibi özenle temizleme yeteneğine sahip: cilalıyor, fırçalıyor, bir sanat eseri gibi parlatıyor. Ancak derdi allayıp pullamak değil, onlarla yürümeye devam etme hevesi uyandırmak.”
Annemarie Stoltenberg, NDR Televizyonu
“… bu kitabı büyük bir macera gibi algılamaktan kendinizi alamıyorsunuz…”
Stefan Kister, Stuttgarter Zeitung Gazetesi
“Peter Handke, günümüzün en yaratıcı ve en dik başlı kalemlerinden biri olduğunu bir kez daha kanıtlamış.”
Ulf Heise, Neue Presse Gazetesi
“… birinin bu dünyayı -belki hâlâ katlanılabilir kılmak umuduyla- ne büyük bir sabır, dilsel ve eski moda bir sadelik ve neredeyse naif bir şaşkınlıkla görebilmesi nasıl da imrenilecek bir şey!”
Bernd Noack, Nürnberger Nachrichten Gazetesi
“Meyve Hırsızı, her Handke eseri gibi, çok tuhaf bir kitap ve de tuhaflığının farkında. İçinde olağanüstü ve harikulade şeyler var ve modern bir Parsival’den bekleyebileceğiniz gibi, hikâye anlatıcılığının iyileştiremeyeceği, ancak en iyi ihtimalle kapatabileceği birçok yara da var.”
Richard Kämmerlings, DIE WELT
Meyve Hırsızı – Ya da Ülke İçine Dönüşü Olmayan Yolculuk, raflarda ve internet satış sitelerinde!
Bilgi için: ayrintiyayingrubu.com
instagram.com/ayrintiyayinlari
PETER HANDKE HAKKINDA
6 Aralık 1942’de Kärnten’de ,Griffen’de doğdu. 1965’te Graz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi .Öğrenciliği sırasında Forum Stadtpark adıyla bir araya gelen genç edebiyatçılar topluluğuna katıldı. Üniversiteyi bitirdiği yıl ABD’ye gitti. Orada “yerleşik” edebiyata yönelttiği eleştirilerle büyük ilgi topladı. Avrupa’ya döndükten sonra Almanya’nın çeşitli kentlerinde ve Paris’te yaşadı.1967’de Gerhart Hauptmann Ödülü’nü kazandı.
Handke, II. Dünya Savaşı sonrası deneysel edebiyat yaklaşımının önemli adlarından biridir. Hem oyun hem de romanlarında dil olgusu büyük önem taşır. Dilin yapmacıklığını, insanlar arasında ilişki kurmadaki yetersizliğini ve giderek insana yabancılaşmasını romanlarında sık sık işlemiştir.
Tiyatro alanında da benzer uygulamaları vardır. Gerçekliğin tiyatroda yaratılamayacağı düşüncesinden yola çıkarak sokak, dershane, kilise ve dükkân gibi yerlerde sergilenecek, halka doğrudan seslenebilecek bir tiyatroyu savunmuştur. Oyunlarında küçük burjuva yaşantısını taşlayan, imgelerden bağımsız ve dilin anlamsızlığını vurgulayan yinelemeler ve monologlarla, insan ile nesne arasındaki ilişkileri irdelemeye çalışmıştır. Tiyatro anlayışını en ileri noktasına götürdüğü İzleyiciye Sövgü adlı oyunda eylem, olaylar dizisi vb. yoktur; oyunun ana kişisi seyircidir. Oyunun sonunda sövülmekte, sonra da hoparlörden alkış sesleri duyulmaktadır.
Şiir kitaplarının yanı sıra senaryolar da yazmaktadır.