Yalnızlık, hormonlar ve korkunun baş döndürücü karışımı kanlı bir intikam için mükemmel bir ortam sağlar.
Kırsaldaki bir kulübenin tavan arasında iki genç öpüşmektedir. Kamera onları takip eder. Genç çift aniden birbirlerinden uzaklaşır ve görünmeyen bir davetsiz misafire suçüstü yakalanır. Sonra bir bıçak çıkar ve klasik bir slasher filmde olacağı gibi ortam hayli kanlanır. Bir dakika sonra iki genç de ölmüştür.
Bu sahne muhtemelen hepinize tanıdık geliyordur; tıpkı bir grup yaz kampı danışmanının gizemli bir katil tarafından öldürülmesini konu alan 13. Cuma‘nın genel konusu gibi.
Bu, 1968’de Hays Code sansürünün sona ermesinden sonra popülerlik kazanan bir tür olan Amerikan slasher formülünün klasiğidir. Texas Chainsaw Massacre ve Black Christmas filmleri 1974’te gösterime girdi ve John Carpenter’ın Halloween‘i 1978’de seyircisiyle buluştu. 13. Cuma (1980) sayesinde yaz kampları popülerleşti ve tekrar eden bir tema haline geldi.
Elbette popülerlik sanatsal değeri ifade etmez. 1980’lerin slasher filmleri sıklıkla istismarcı ve kadın düşmanı olmakla suçlandı, çağdaş eleştiriler Friday the 13th‘ü “utanç verici derecede kötü” ve “mide bulandırıcı” olarak nitelendirdi. Gene Siskel ve Roger Ebert filmi türün en açık şekilde tatsız bir örneği olarak seçti. Ancak bu maskeli katil Jason Voorhees’in 11 devam filminde milleti kesip biçerek bir Hollywood devi haline gelmesini engellemedi. Bu arada diğer film yapımcıları bir sürü taklit film yaptı ve (Madman, The Burning, Sleepaway Camp, Twisted Nightmare…), bir nesil kurgusal kampçıyı katlettiler. Görünen o ki yaz kampşaro slasher sineması için mükemmel bir kombinasyonunu bünyesinde barındırıyordu.

1980’lerin Korku Filmleri kitabının yazarı, film eleştirmeni John Kenneth Muir “O izolasyonu istiyorsunuz, karakterlerinizin toplumdan ayrılmasını istiyorsunuz” diyor. Yatılı kampların çok tenha değiller. Medeniyete yeterince yakındırlar ve karakterler Muir’in “yararsız bir otorite” olarak adlandırdığı birinden yardım isteyebilirler; beceriksiz bir polis veya kahramanlara kendi başlarının çaresine bakın diyen sorumsuz bir patron.
Kamp ateşi hikayeleri kötü adamı tanıtmak için genellikle yerel hikayelerden oluşan bir açıklayıcı araç sağlar ve kamp danışmanları da genç kurbanlardan oluşan hazır bir kadroyu senaryonun hizmetine sunar. Muir’in belirttiği gibi mekan kullanışlı silahlarla doludur. “Okçuluk yarışması var… İnsanları aksiyonun merkezinden daha da uzaklaştırmak için kano ve kürek gibi şeyler var.”
Bir yaz kampı pey çok şeyle ilişkilendirilebilir. Cadılar Bayramı‘nın banliyödeki bebek bakıcısı öncülü gibi, Sleepaway Camp gibi filmler orta sınıfın normalliğinin kalesini heyecan verici bir kan şölenine dönüştürdü. Birçok Amerikalının ebeveyn denetimi olmadan ilk yaşam deneyimini temsil eden yaz kampları aşinalık ve korkunun erişilebilir bir kombinasyonunu sundu.

80’lerin yaz kampı korku filmlerinde, cinsellik genellikle korkunç cezalarla takip edilirdi, bu belki de Regan döneminin toplumsal olarak muhafazakar adetlerinin bir yansımasıydı. BFA / Filmways Pictures (sol); Jensen Farley Pictures/Everett Collection izniyle
Children’s Nature: The Rise of the American Summer Camp kitabının yazarı, tarihçi Leslie Paris’e göre ilk yatılı kamplar 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Başlangıçta yalnızca erkeklere yönelik bir fenomendi ve erkekliği ve zindeliği ruhsal saflıkla ilişkilendiren Muscular Christianity ilkeleriyle örtüşüyordu. Bu ilk kamplar New York ve Boston gibi şehirlerde elit erkek çocuklarının zorlu bir açık hava macerası deneyiminin ardından yumuşamaktan uzaklaşıp “daha erkek” olacaklar yerlerdi. Sonraki birkaç on yıl içinde kamplar daha geniş bir demografik yelpazeye hitap etmeye başladı ve şehir çocuklarını kontrollü bir ortamda doğayla tanıştırdı.
Paris “Bu erken dönemdeki birçok çocuk için evden uzaklaşmak bile korkutucu olabiliyordu” diyor. Yani yaz kampının çocukluk korkusuyla ilişkilendirildiği uzun bir geçmiş var; ister vahşi hayvanlar ve karanlık ormanlar hakkındaki bildik endişeler olsun, ister ateşin etrafında ürkütücü hikayeler anlatma geleneği olsun.
Kamp ateşi hikayeleri yaz kampı korku türüne fazlasıyla katkıda bulundu. Bunlar genellikle kaynağı tam belli olmayan Kızılderili hikayeleri ve Hockman gibi hayali katil hikayelerinden faydalandı. Paris “Bu hikayelerin birden fazla amacı vardı” diyor. “Birincisi topluluk oluşturmak ve kampçıları eğlendirmekti. Ama bir diğeri de çocukların geceleri kendi başlarına ormana gitmemelerini sağlamak olabilirdi.”
Tüm bu kültürel arka plan hikayesiyle yaz kampı korku filmlerinin popüler olması şaşırtıcı değil. Buradaki asıl soru, bunun neden daha önce değil de 1980’lerde gerçekleştiğidir. Slasher döneminden önce bile yaz kamplarının diğer korku türleri için net bir hedef olması gerekirdi. Oysa daha önceki yaz kampı filmleri daha çok komedi ve romantizme odaklanıyordu.
Paris bunun yaz kampı algısının sağlıklı açık hava eğlencesinden daha başka bir şeye dönüşmesiyle birlikte halkın tutumunda oluşan bir değişimi yansıttığını öne sürüyor. Bu arada John Kenneth Muir yaz kampı korkusunu Reagan döneminin bir ürünü olarak görüyor ve “muhafazakar değerlerin yeniden vurgulanması” ve “Eski Ahit’in zalim inançları”nı temsil ettiğini söylüyor.
Muir yaz kampının cinsel uyanış yeri olarak ününü vurgulayarak “Bu filmlerin paradigması aslında şudur: ‘Kötülük, kesme ve doğramadan önce gelir” diyor. Bu genç karakterlerin birlikte olup ot içmeleri mantıklı ama bunu yapar yapmaz “neredeyse anında boogieman tarafından cezalandırılıyorlar.”
Eski Ahit alt tonlarına ek olarak bu filmler genellikle kötü adamlarını doğanın tehlikeleriyle ilişkilendiriyor. Muir, 13. Cuma’nın mirasının önerdiğinden daha karmaşık olduğunu, ilk perdede bir yılan tarafından bölünen “Norman Rockwell Americana” dünyasını tanıtarak, ergenlik çağındaki bu cennet bahçesinde görünmeyen bir tehdit fikrini ortaya koyduğunu savunuyor.Bir fırtına ışıkları söndürdüğünde “sanki Tanrı bu günahkâr gençleri yakalamak için bu katillere yardım ediyormuş gibi.”
Muhafazakarlık ve sömürünün bu karışımı o zamanlar eleştirilere yol açtı ve gereksiz çıplaklık ve şiddet hakkındaki şikayetlerle üst üste bindi. 1980’lerin katliam filmleri aynı zamanda “son kız” arketipi olan kötü adamı kendi yaratıcılığıyla yenen bir kadın başrolü pekiştirdi. Daha sonraki filmler bunu daha açık bir şekilde feminist hikaye anlatımı için bir sıçrama tahtası olarak kullandı ve Scream ve Halloween gibi seriler 21. yüzyıl değerlerini yansıtacak şekilde gelişti.
Gariptir ki yaz kampı türü benzer bir canlanma yaşamadı. En son örnekler ise oldukça muğlak; kötü rahibeler, kırsalda baltayla cinayet işleyen katiller ve kampüs katilleri gibi diğer klasik klişelerin A listesindeki yeniden karışımları tarafından gölgede bırakılmış durumdalar. Ayrıca yaz kampının geçmişte kaldığı, The Final Girls (2015) ve Fear Street 1978 (2021) gibi filmlerin nostaljiyi eski bir ortamda kucakladığı öne sürülüyor.
Peki yaz kampı korkusuna ne oldu? Bu bazılarınızı üzebilir ama belki de türü 80’lerde tükettik. Hatta Friday the 13th bile uzun süreli bir popülerlik yaşamadı. Daha sonraki devam filmleri Jason’ı New York’a, sonra uzaya ve Cehenneme taşıdı. Genç kampçılar onu ancak belli bir süre oyalayabildi.
Başka bir olası açıklama da yaz kampının artık doğası gereği korkutucu gelmemesi. Birkaç hafta evden ayrılmak büyük bir sorun değil ve yatılı kamplar eskisi gibi tuhaf ve çocuksu görünmeye başladı. 2024’teki gençlerin korkacakları farklı şeyler var.
görsel: 1981’de vizyona giren The Burning, 80’lerin yaz kampında geçen korku filmlerinden biridir. Cropsy Venture/Miramax via MovieStillsDB
kaynak: atlas obscura