Neden rüyalarımızın hepsini hatırlamayız?

Hatırlasanız da hatırlamasanız da muhtemelen her gece rüya görüyorsunuz.

Bazı sabahlar uyanmak size capcanlı alternatif bir evreni kesintiye uğratmak gibi gelebilir. Gözlerinizi gerçeğe açarsınız ve gördüğünüz rüya hala hafızanızda net bir şekilde durmaktadır; karakterler ve olay örgüsünün her detayıyla birlikte. Bazı günlerdeyse uyanmak anlatacak ya da düşünecek bir rüya olmadan karanlık bir boşluktan çıkıp gelmişiz hissi verebilir.

Rüyalarınızın ayrıntılarını hatırlamadığınızda bile büyük ihtimalle hala rüya görüyorsunuz. Araştırmalar neredeyse herkesin düzenli olarak rüya gördüğünü gösteriyor; hiç rüya görmediğini iddia edenlerin bile. Furman Üniversitesi’nde uyku ve rüya görme üzerine çalışmalar yapan psikoloji ve sinirbilim doçenti Erin Wamsley “Aynı insanları uyku laboratuvarına getirip uykunun aktif bir aşamasında uyandırırsanız ve ne düşündüklerini sorarsanız, bir şeyler hatırlayacaklardır” diyor. Popular Science’a verdiği demeçte “Herkesin rüyaları hemen düşünmeye zorlandığı uyku laboratuvarı koşullarında çoğu insan bir gecede en az bir rüyayı hatırlıyor” diye belirtiyor. (Tek istisna beyin hasarı veya belirli bölgelerdeki hastalık sonucu rüya görme yeteneğini kaybeden insanlar gibi görünüyor ve bu, başka derin etkilerle birlikte geliyor.)

Rüya görme göreceli bir sabittir, değişen yalnızca hafızadır. Bunun nedeni için tek bir cevap yoktur ve rüya görmeyle ilgili çok şey çözülememiştir. Ancak bilim rüyaların neden bu kadar zor akılda tutulabileceğine dair ipuçları sunabilir.

Öncelikle rüya hafızasının genellikle kısa ömürlü olduğunu söylemek lazım. Wamsley uyku çalışmaları, rüya sırasında veya hemen sonrasında uyanmazsanız ve deneyimlediğiniz şeyi düşünmezseniz rüyayı nadiren hatırlamanın mümkün olduğunu gösteriyor. Bunu “Rüyalarımızı bilinçliyken onlara dikkat ettiğimizde en iyi şekilde hatırlarız, aksi takdirde kaybolurlar” diye açıklıyor. Bunun nedeni muhtemelen uykuya daldığımızda oluşan nörotransmitter aktivitesindeki farklılıklar. Wamsley gece uyanmanın daha iyi rüya hafızasıyla ilişkili olduğunu ve aslında birkaç saniyeliğine kıpırdanıp pozisyon değiştirmenin oldukça normal olduğunu söylüyor. Ancak maalesef belirli bir eşiğin ötesinde sık sık uyanmak daha düşük kalitede uykuya dönüşür. “Kötü uyku genellikle yüksek rüya hatırlama ile ilişkilidir… Birkaç uyanma normal ve sağlıklıdır. Gerçekten çok sayıda uyanma genellikle bir uyku bozukluğunun parçasıdır.”

Kendi kendine uyanmak rüya hafızası için önemlidir. Ancak ne zaman ve nasıl uyandığınız da önemlidir. Uyku evresi zamanlaması ve alarmların hepsi bir rol oynar.

Uyku dört ayrı evrede gerçekleşir: hızlı göz hareketi (REM) uykusu ve ardından gece boyunca bir döngüde tekrar eden üç tür REM dışı (NREM) uyku. NREM 1 uykusu en hafif evredir ve uyandıktan sonra düştüğünüz ilk evredir; her seferinde yalnızca birkaç dakika sürer. Ardından 2. evre NREM uykusu sırasında beyin dalgalarınız yavaşlar ve elektriksel aktivite kısa patlamalar halinde gelir. Yetişkin uyku süresinin neredeyse yarısı burada geçirilir ve bu evreden itibaren beyniniz NREM 3 veya REM uykusuna geçebilir. Derin uyku olarak da bilinen 3. evre NREM uykusunda beyin dalgalarınız daha da yavaşlar ve daha tutarlı kalır. Bu uyku türü gecenin nispeten erken saatlerinde gerçekleşir, yüksek kaliteli dinlenme için kritik öneme sahiptir ve uyku süremizin yaklaşık dörtte birini oluşturur. Son olarak REM uykusunda sinirsel aktivite uyanık beyne benzer. Gözleriniz göz kapaklarınızın altında hızla hareket eder (bu yüzden adı böyledir) ve gecenin yaklaşık dörtte birini bu evrede geçirirsiniz.

Wamsley “REM uykusunun rüyaların görüldüğü evre olduğunu duymuş olabilirsiniz. Ve en canlı, en hikayeli ve en uzun rüyalarımızın çoğunun bu evrede görülme eğiliminde olduğu doğrudur” diyor.. Ancak rüyaların uykunun her evresinde görülebileceğini ve insanların bazen REM dışı evrelerden uyandıklarında yoğun, öyküsel rüyalar gördüklerini bildirdiklerini belirtiyor. Yine de REM’den uyanırken bu kadar ayrıntılı rüyaları hatırlama olasılığı en yüksek seviyededir.. “Hızlı göz hareketi uykusundan uyandığınızda bir rüyayı hatırlama şansınız yaklaşık %80 ve diğer uyku evrelerinden uyandığınızda yaklaşık %50’dir.”

Bir diğer etken de uyanma saatidir. Rutininizde güne uyanmaya ne kadar yakın olursanız beyniniz o kadar aktif hale gelir. Wamsley birçok insan için özellikle sabah rüyalarının canlı ve akılda kalıcı olabileceğini söylüyor. “Daha fazla beyin aktivitesi ve daha hafif ve daha aktif bir uyku deneyimliyoruz, çünkü iç biyolojik ritmimiz bize uyanık olmak için bu aktivasyon ipucunu veriyor.”

Ancak yaygın bir uyanma yöntemi bu eğilime karşı koyabilir. Massachusetts Genel Hastanesi ve Harvard Tıp Fakültesi’nde uyku ve hafıza üzerine çalışmalar yapan bilişsel sinirbilim araştırmacısı Jing Zhang her sabah bir alarmla uyanırsanız bir rüyayı hatırlama olasılığınızın daha düşük olacağını söylüyor. Zhang ayrıca alarmların kortizol seviyelerini yükseltebileceğini, birini uykudan uyandırabileceğini ve dikkatini hemen günün taleplerine çekebileceğini, yavaş uykuda olduğu gibi rüyalar üzerinde düşünmelerine izin vermeyeceğini açıklıyor.

Rüyalarınızı daha iyi hatırlamak istiyorsanız alarmınızı birkaç gün kapatıp bir deneme yapabilirsiniz. Uyanıp kendinize az önce ne gördüm diye sormak da pratik yapmak için başka bir strateji. Zhang, Popular Science’a “Herhangi bir hafıza görevi gibi, pratik yaparsanız daha iyi olabilirsiniz” diyor.

Rüya hafızasını etkileyen diğer değişkenler daha az kolay kontrol edilebiliyor. Rüyalarımızın göreceli içeriği ve yoğunluğu bazı rüyaların diğerlerinden çok daha akılda kalıcı olmasını sağlıyor. Zhang uyanık yaşamdaki duygusal anıların daha uzun süre hatırlanma olasılığının daha yüksek olduğunu ve duygusal rüyaların da öyle olduğunu söylüyor. Kişiliğin de bir rol oynayabileceğini belirtiyor. Araştırmacılar çalışmalar boyunca daha yüksek düzeyde açıklığın (Büyük Beş kişilik testinde sınıflandırıldığı gibi) rüyaları daha çok hatırlamakla ilişkili olduğunu buldular. Son olarak,beyin yapısı ve işlevindeki çeşitlilik, bazı insanları rüyaları diğerlerinden daha kolay hatırlamaya yatkın hale getiriyor gibi görünüyor.

Zhang birinin gerçek zamanlı olarak rüya görüp görmediğini gösteren kesin bir test veya tarama olmadığı için rüyaları incelemenin zor olduğunu söylüyor. Bunun yerine bilim insanları insanların kendi kendilerine hatırlamalarına güvenmek zorunda. Zorluğa rağmen araştırmalar rüyaların ve hafızanın iç içe geçtiğini göstermeye başladı. Zhang ve Wamsley’in araştırmalarına göre bir rüyayı hatırlayıp hatırlamamanız uyanık yaşamınızda hatırlamanızı ve duygusal durumunuzu etkileyebilir.

popular science

görsel: DepositPhotos

What's your reaction?