Nasıl Güçlü Marka Yaratılır?
Başarılı bir marka yaratmak için dev bir bütçeden daha önemlisi dev bir vizyondur. İyi bir yol haritası paranın açamayacağı kapıları açabilir.
Marka; firmanıza koyduğunuz isimden çok daha fazlasıdır. Tüketici, şirketinizi veya hizmetlerinizi düşününce aklına ne geliyorsa markanız odur. Başarılı bir marka yaratmak da bu algıya vizyonunuz doğrultusunda yaptığınız yatırım ile başlar. Bu süreçte yol haritanızı çizen başlıca elementler ise; vizyonunuzun içini doldurduğunuz yaratıcılık, samimiyet, çalışkanlık ve tabi ki sunduğunuz ürün ya da hizmetlerin kalitesidir.
Marka yaratmak, tüketiciyi bir ya da birkaç kez sizi seçmeye ikna ederek olmaz. Başarılı bir marka olmak istiyorsanız, tüketici sizin sunduğunuz hizmete ihtiyaç duyduğunda akla gelen yegâne marka siz olmalısınız. Dolayısıyla başlıca hedefiniz de bu olmalı. Bu noktaya gelebilmek için ise, tüketiciye mesajınızı açıkça belirtmeniz, güven vermeniz, alıcıyı ürün ya da hizmetinizi alma konusunda motive etmeniz, duygusal bağ kurmanız ve sadakat temelleri atmanız gerekir. Yukarıdaki öğeler ise bir stratejiniz olmadan mümkün değildir.
İyi bir stratejiye sahip olmak istiyorsanız öncelikle uzun vadeli hedefler koymanız ve bu doğrultuda çalışmanız gerekir. Tüketiciye ulaştıktan sonra ise kısa ve orta vadeli hedefler koyabilirsiniz. Özellikle günümüz iş dünyasında iyi bir logo, akılda kalıcı bir slogan, modern bir web sitesi ve tüketiciyi yakalayacak bir adınız olmalı ama markayı gerçek anlamda başarılı kılan bunlardan daha çok elle tutulmayan şeylerdir.
Asıl savaş ise tüketici ile ilk etkileşimden sonra başlar. Kalıcı olmak için gün be gün yenilikleri takip etmek, kaliteyi korumak ve markanızın kimliğine sadık kalmak şarttır. Araştırmaya, geliştirmeye ve çözüm üretmeye yatırım yapmayı bıraktığınız anda bulunduğunuz noktada kalmanız mümkün değildir zira hemen her piyasada rekabet had safhada.
Marka yaratmak strateji işidir, pazarlama ise hizmetinizi müşteriye sunarken kullandığınız taktiktir. Bu ikisini karıştırmamak gerekiyor. Aksine, marka stratejiniz pazarlama taktiğinizin başlıca belirleyicisi ve yol göstericisidir. Sadık müşterilerinizin olmasını istiyorsanız pazarlama taktiğiniz ürünü sattığınız noktada bitemez. Müşterinizin satış sonrası memnuniyeti, deneyimleri ve görüşleri asla göz ardı edilemez. Satış öncesi ve sonrası deneyimler tuğla ve çimento gibidir. Biri olmadan sağlam bir bina yapmanız mümkün değildir.
Güçlü Marka Yaratmanın 10 Bileşeni;
- Tasarımlarınızı ve vitrininizi hedef kitlenize göre seçin:
Yukarıda iyi bir logo, akılda kalıcı bir slogan, modern bir web sitesi ve tüketiciyi yakalayacak bir adınız olmasının öneminden bahsetmiştik. Tüketici bu öğelerden biri ile karşılaştığında ne hizmet sunduğunuzu anlamalı ve sizi merak etmeli. Kısacası önce göze hitap etmelisiniz. İyi bir logo ve slogan için büyük paralar harcamanıza gerek yok, önemli olan iyi bir fikrinizin olması ve trendleri takip ediyor olmanızdır. Aynı şey web siteniz için de geçerlidir. Günümüz teknolojisinde çok uygun fiyatlara çok modern ve kullanışlı web siteleri yapmak mümkündür. (Örnek: Squarespace, Wix)
- Bir amacınız olsun:
Her markanın bir ya da birkaç vaadi vardır. Bir markayı diğerlerinden ayıran ise bu vaatlerin açıklayıcı olmasıdır. Vaatleriniz sizin kimliğinizin önemli bir parçasıdır, bu yüzden de tüketiciyle aranızdaki bir köprü gibidir. Bir başka deyişle, her sabah neden kalkıp büyük bir keyif ile işinizin başına gittiğinizi tüketiciye açıklamalısınız. Bunun için kendinize şu soruyu sorun; “Bizde olup da, rakiplerimizde olmayan nedir?”. Bu sorunun cevabı hizmetinizin kalitesi ya da tüketicinin standartlarını yükseltmek gibi birçok şey olabilir ama bunu yaparken gözünüzü tüketicilerinizin cebine diktiğiniz hissini asla vermemeniz gerekir. Tüketiciler tatmin olurlarsa hizmetinizin karşılığını verirken şüphe etmeyecektir, ama gerçekçi bir fiyatlandırma da oldukça kritiktir. (Simon Sinek, “Neden ile Başla” kitabını önerebilirim)
- Tutarlı olun:
Tüketicinin aklını karıştırmanız her zaman zararınıza olacaktır. Markanız tüketici ile bir etkileşime girdiğinde, yol haritanız çerçevesinde belirlediğiniz bir mesajı verdiğinden emin olun ve hatta mümkünse bir sözcüğü ya da felsefeyi sahiplenin. (Örnek: Coca Cola – Mutluluk Bkz: http://3.64.165.64/reklamciligin-yikilan-tabulari/) Yaptığınız iletişimin online yada offline bir mecradan olması fark etmez. Tüketici acımasızca eleştirmeyi sever. Dolayısıyla her iletişimin artıları ve eksileri ince elenip sık dokunmalıdır. Tutarlılık da bu noktada devreye girer. İletişimleriniz belli bir tutarlılıkta olmazsa sadık müşterilerinizi kaybeder, potansiyelleri uzaklaştırırsınız. Tabi ki bu kural çevreye duyarlılık unsurunda biraz daha farklı işler. Bulunduğunuz demografiğin elementlerini de göz ardı edemezsiniz.
- Duygulara hitap etmeyi unutmayın:
Her tüketici rasyonel değildir. Bazı insanları yakalamanın en kolay yolu duygularına hitap etmektir. Dünya üzerinde birçok marka bu şekilde başarıyı yakalamıştır. Bu bağlamda başarılı bir sadakat programı yaratmak da çok önemlidir. Fakat bu program dahilinde sadece indirim ya da hediyeler sunmak yeterli olmaz. Psikolojik bir yaklaşım ile baktığımızda; her insanın başkalarıyla bağ kurma ve bir topluluğa ait hissetme konusunda engelleyemediği bir açlığı bulunur ve iyi bir marka bunu avantajına çevirmelidir. Harley Davidson sadece dünyanın en iyi motosikletlerini üretmez, aynı zamanda müşterileri arasında bir bağ kurar ve aidiyet hissi uyandırır. Bu nedenle, Harley Davidson kullanıcıları çoğu zaman topluluklar halinde seyahat ederler.
- Esnek olun:
Esneklik ve tutarlılık birbirinin zıttı gibi gözüküyor olsa da, aslında değillerdir. Aşırı derecede değişken olan günümüz dünyasında başarılı her marka yolundan sapmadan bu esnekliğe ayak uydurmak zorundadır. Markanızın tutarlılığını; esnekliğinizin sınırlarını çizme konusunda destekleyici bir unsur olarak kullanabilirsiniz. Neleri yapıp neleri yapmayacağınızı önceden belirlerseniz, trend takibi konusunda da bir adım öne geçersiniz. Çünkü seçeneklerinizi sınırlandırmış olursunuz. Böylece hem nereye çekerlerse oraya giden bir görünümünüz olmaz, hem de rakiplerinizden geride kalmazsınız. Bu yüzden eğer eski taktiklerinizden biri artık tutmuyorsa, değiştirmekte tereddüt etmeyin.
Trendler konusunda bir başka kritik nokta da trend yaratan marka olmaktır. Bu her markanın yapabileceği bir şey değildir. Trend yaratan markalar ise başarı merdivenlerini çok daha hızlı çıkacaklardır. Bu yüzden de araştırmak, ve yeni bir hizmet sunarken en azından bulunduğunuz demografikte “ilk” olmak paha biçilmezdir.
- Sosyal medyayı kullanın:
Başarılı bir marka sürekli olarak tüketicinin ilgisini çekmelidir. Günümüz şartlarında bunu yapmanın en etkili yolu ise sosyal medyayı doğru kullanmaktan geçer. Son yıllarda Facebook, Linkedin, Twitter, Instagram, Google+, Snapchat ve daha birçok sosyal mecra markaların imdadına yetişmiştir. Üstelik bu ilgi öylesine bir noktaya ulaştı ki, artık yenilikçi markaların öncelikli iletişim mecrası sosyal medya haline geldi. Başarılı bir sosyal medya stratejisi markayı ulaşılabilir kılar. Tarih boyunca hiçbir dönemde bu kadar avantajlı ve ekonomik bir mecra olmamıştır. Öte yandan sosyal medya, gerçek anlamda uzmanlık gerektirir. Başarısız bir sosyal medya kampanyasının katkısından çok zararı dokunabilir. Her ne kadar reklamın iyisi kötüsü olmaz denilse de, bu mecralarda markanızın itibarını zarara uğratıp, geri dönüşü olmayan bir yola girebilirsiniz.
- Online varlığınızı sahiplenin:
Tüketicinin satın alma alışkanlıkları hızla değişiyor. Günümüzde birçok kişi mağazalara gitmek yerine hizmetleri online satın almayı seçiyor. Bunu tercih etmeyen tüketiciler ise ağırlıklı olarak mağazalara ulaşabilecekleri en yakın lokasyonu yine web yoluyla arıyorlar. Bu yüzdendir ki, her iki tarafı da sağlam tutmak ve online ile offline alışverişin arasındaki bağlantıyı da koparmamak önemlidir. Kısacası “Arama Motoru Optimizasyonunun” yardımıyla markanızı arama motorlarında üst sıralara taşıyıp, modern tasarımlı web siteniz ile tüketicinin gözlerine hitap ederken, bir yandan da mağazalarınızın navigasyon uygulamalarında görünür olduğundan emin olmanız ve sitenize giren birinin en yakın mağazanızı kolayca bulabilmesini sağlamanız gerekmektedir. Ayrıca verileri ve analitikleri de sürekli olarak takip etmeli ve markanızın online varlığının ne denli başarılı ya da başarısız olduğunu ölçmelisiniz. Böylece hatalarınızın farkına varabilir ve onları düzeltebilirsiniz.
- Sadık müşteriler yaratın:
Sunduğunuz hizmetin kalitesi ile belli bir kitleyi markanıza çektikten sonra bu kişileri sadık birer müşteri haline getirmeniz gerekmektedir. Sadık müşteriler sizin gönüllü elçilerinizdir. Onlar hiçbir ücret almadan sizi överler, yakınlarına anlatırlar ve yazarlar. Onları kaybetmek göze alacağınız son şey olmalıdır bu yüzden de kendilerini özel hissettirmeniz gerekir. Kısacası gönüllü marka elçilerinize sadakatlerinin karşılığını vermeniz şarttır. Bunu bir teşekkür notu, kişisel bir mesaj, ufak hediyeler, kişiye özel indirimler, davetiyeler gibi birçok şekilde yapabilirsiniz. (Örnek: Booking.com’un sürekli müşterilerine Genius üye yaparak verdiği %10 indirim) Emin olun en iyi yatırımınız bu olacaktır. Hali hazırdaki müşterilerinizle ilişkiniz, potansiyel müşterileriniz konusunda son derece belirleyicidir.
- Rakiplerinizi tanıyın:
Rekabetin uç noktaya çıktığı günümüz şartlarında, bir markayı en avantajlı kılan etkenlerden biri de rakip marka analizidir. Hem kısa ve orta vadeli stratejilerinizi belirlerken, hem de tüketici ile iletişim yaparken rakiplerinizin izlediği yolu iyi analiz etmeniz gerekir. Bu sayede hem onların hatalarından ve başarılarından ders çıkarabilir, hem de yarışta geride kalmayı önleyebilirsiniz. Bu noktada en kritik konu ise bütün stratejinizi rakiplerinize bağlamamaktır. Unutmayın, öncülük etmeden en büyük olamazsınız ve özgün olmak en ilgi çekici karakteristiktir. Ayrıca rakiplerinizi bitirmeye çalışmak da oldukça yanlış bir yaklaşımdır. Rakipleriniz olmazsa siz de olmazsanız. Arzı ve talebi arttırıp pazardan en büyük payı almaya çalışırsanız daha hızlı yükseleceksinizdir.
- Çalışanlarınızı mutlu edin:
Mutlu çalışan, verimli çalışandır. Çalışanlarınıza hak ettiklerini vermezseniz, sizin için ekstra bir çaba sergilemezler ki bu da markanız için oldukça yaralayıcı olacaktır. Bununla beraber felsefenizi ve vizyonunuzu öncelikli olarak kendi çalışanlarınıza aktarmanız gerekir ki sunduğunuz hizmetin verimi artsın. Her marka bir kimliktir, ve o markanın her çalışanı da o kimliğe uygun davranmalıdır. Örneğin; sıcak ve samimi bir kimliğiniz olduğunu iddia ediyorsanız ama pazarlamacılarınız veya satıcılarınız soğuk ve mesafeli bir tavır takınıyorsa müşterinizin kafası karışır ve onları kaybedersiniz. Ayrıca iyi bir marka sadece sadık müşterilere sahip olmaz, aynı zamanda sadık çalışanlara da sahip olur. Markanızın çalışanlara inanacakları ve arkasında duracakları bir şey sunduğuna emin olun ki amacınıza en doğru şekilde hizmet edebilsinler.
BONUS: Markanız hedeflediğiniz noktaya yaklaşmaya başladıktan sonra başarınızı ölçerken kendinize aşağıdaki soruları sorabilirsiniz.
- Biz yola çıktığımızda kimdik, şimdi kimiz?
- Hedef kitlemize ulaşabiliyor muyuz? Ve bizi kolayca anlayabiliyorlar mı?
- Sunduğumuz hizmetler özgün mü? Ve biz bunun neden önemli olduğunun farkında mıyız?
- Vaatlerimizi yerine getirebiliyor muyuz?
- Değerlerimizi ve vizyonumuzu yansıtabiliyor muyuz?
- Varlığımızın hizmet ettiği bir amaç var mı?
- Doğru pazarlama taktikleri uyguluyor muyuz?
- Sosyal medyayı ve mecraları tutarlı şekilde kullanıyor muyuz?
- Trendleri takip ediyor muyuz? Ve trend yaratabiliyor muyuz?
- Rakiplerimizi iyi tanıyor muyuz?
- Sadık müşteriler yaratabildik mi? Ve onların duygularına hitap edebiliyor muyuz?
- Çalışanlarımız mutlu mu? Ve onlara gerekli desteği veriyor muyuz?
- Çalışma ortamımız verimli mi?
- Kısa, uzun ve orta vadede, elle tutulan planlarımız hazır mı? Bu planlar yapılırken doğru stratejiler ile hareket ettik mi?
- Geri bildirimleri düzgün bir biçimde alıyor muyuz?
- Araştırma ve geliştirmeye gerekli yatırımları yaptık mı?
- Başarımızın gözümüzü boyamasına izin vermeden, özeleştiri yapabiliyor muyuz?
- Bize olumlu geri bildirim sunabilmeleri için tüketicilere gereken araçları sunabiliyor muyuz?
- Sosyal medya etkinlik derecemizi verimli bir şekilde ölçebilecek araçlara sahip miyiz?
- Tüketicilerimize, bizimle çalışmaları için, yeterli sebepler sunabiliyor muyuz?