Mucizevi Sülfür Etkisi

Boğaç Gökmen

En son ne zaman gerekli sülfür dozunuzu aldınız bilmiyorum ancak epey bir süre geçti diyorsanız bir an evvel bu açığı kapatın derim. Zira tıp dünyasının önerdiği bu doz, doom n’ roll ekibi Sülfür Ensemble’ın sizi sarıp sarmalayacak enerjisiyle bünyenizde mucizevi bir etki yaratacaktır.

Bu zaruri sülfür dozu için yeni Sülfür Ensemble konserinin izini sürenler ocak ayının 19’u bir cuma akşamı Beyoğlu, Dorock Heavy Metal Club’ın kapısında toplanmaya başlamıştı bile.

Bugüne dek EP’ler yayımlayarak kendine özgü bir güzergâh belirleyen grup, ilk EP’sini 2016’da paylaşmış, 2018 ve 2022’de ise iki EP daha yayımlayıp bu üretimlerini aralıklı konserlerle desteklemişti. Stüdyoya girildiği gibi hücum kayıt kaydedilen, o an nasıl geldiyse öyle kayda geçen, anlık ve canlı hissiyatın esas alındığı üretimler Sülfür şarkıları. Kadroya gelince ve daha önceki gruplarına bir göz attığımızda da işin rengi kendini belli ediyor esasen. Gitarda UÇK Grind’dan Levent Ersoy, mikrofon başında Antisilence ve Nitro’dan Erdem Çapar, bas gitarda Nitro’dan Burak Özgüney ve davulda Hatespeech’ten Onat Hafız’ın omuzlarında yükselen grup âdeta 90’ların memleket yer altı sahnesinden esip gelen bir rüzgârı günümüzde de estiriyor.

İçeri girip sahneyi süsleyen gruba ait logo ve sembollerin yer aldığı flamalara baktığımızda grubun alışageldiğimiz sahne özeni dikkat çekiyor ki bu her zaman takdire şayan bir yanları. Ansızın meşhur Omen filminden yükselen intro melodisi ile başlayan ufak kıpırdanmalar ve sahneye adım atıyor grup.

İşte şimdi kendini yer altındaki öte dünyadan ölümlülerin dünyasına nüfuz eden sülfür etkisine bırakmanın tam zamanı.

Henüz baştan ekibin enerjisi tavan. Doom n’ roll tanımını hayata geçiren tekinsiz riffler Levent’in gitarından yayılıyor tüm salona. Black Sabbath’ın ağırbaşlı, dev adımları misali yeri titreten riffler bunlar. The Who’nun enerjik rock n roll tansiyonu, Venom’un şeytani, ham ve hınzır çekiciliği tekmili birden Sülfür Ensemble müziğinin damarlarından akarak dinleyiciyi avucuna alıyor.

Ağır abiliği sahneye layığıyla taşıyan dörtlü işin hakkını veriyor doğrusu. Davulun başında ekibin en genci Onat da ziyadesiyle ayak uyduruyor bu duruşa. Mikrofon başında Erdem her zamanki gibi belki de ders niteliğindeki performansıyla tam bir sahne insanı olduğunu kanıtlıyor. Mimiklerinden vücut diline kadar şarkıların izleyicinin zihnine kazınmasında rolü büyük. Mikrofon sehpasının da hakkını veriyor. Kimi zaman seyirciye uzattığı çoğu kez ellerinin üzerinde havaya kaldırdığı demir asa sihirli bir hipnoz etkisi yaratıyor.

Levent’in riffleri yönetiyor geceyi. Ruhları silen âdeta yeniden formatlayan bir etki. Tank misali, ezici üstünlüğünü her dakika kabul ettiren çelik tellerden süzülen frekanslarla lezzeti yoğun melodik bir yolculuk. Burak bas gitarda kıvamı belirleme konusunda usta. Yokuş aşağı ya da rampa çıkan her bölümde hassas vites ayarları yılların verdiği hissiyatla belirleniyor. Onat’ın davulun arkasından ceza alanına şişirdiği her orta ise tehlike yaratan birer pozisyona dönüşüyor. Tam da kalıbının işi görülmeye değer, nadir bir işçilik.

Tüm bestelerin Levent’e ait olduğunun altını çiziyor Erdem ve ekliyor, “heavy metal için çok şarkı yapılmıştır ama hard rock için tek şarkıyı biz yaptık hem de Türkçe.” Sert Kaya giriyor tüm haşmetiyle. Ardından sahne arkası ekranında Rosemary’s Baby filminin kapanış bölümünden, Mia Farrow’un kaçınılmaz gerçekle yüzleşmek zorunda kalmak üzere olduğu sahneyle birlikte Erdem meşhur şeytani maskesiyle atlıyor sahneye. Venom’dan “In League With Satan” coverı gruba pek yakışıyor doğrusu.

Sonrasında “Bir metal konserinden sonra ne olurdu arkadaşlar” diye haykırıyor, tüm salon cevap veriyor: “Kan, ter ve boyun ağrısı.” Şarkının tahrik unsuru taşıyan ritmiyle birlikte kafa sallamayan yok gibi.

“Silver Devil”ın ardından bunun Levent’in gitarına yazılmış bir şarkı olduğunu söylüyor Erdem. Basçı Burak’a dönüp bakıyor. Otuz yıllık arkadaş onlar ve “yirmi yıldır ne zaman bas gitara baksam onu görüyorum, kurtulamıyoruz” esprisiyle aralarındaki bağı vurguladıktan sonrası “Karaçor”un sözlerine giriyor müzik olmaksızın.

Grubun konserlerinin ritüellerinden biri olarak sahne ışıkları tamamen kapanıyor ansızın ve cep telefonu fenerleriyle izleyici aydınlatıyor sahneyi.

Gidip görmek lazım, yerinde tespit etmek, olay yerinin kokusunu almak lazım. Sülfürün mor renginin gecenin karanlığına karıştığı, ağır, yürek parçalayan rifflerin havalarda uçuştuğu, tansiyonun bir an düşmediği, korku ve şiddet öğeleri içeren bir temsil bu.

Sülfür dozunun mucizevi etkisini rastladığınız her Sülfür Ensemble konserinden temin edebilirsiniz. Sert, tekinsiz, enerjik ve iyileştirici.

Fotoğraflar: Cem Gaygusuz (Instagram: cem.gaygusuz.photographer )

ROTKA TV YAYINLARINI YOUTUBE ÜZERİNDEN İZLEYEBİLİRSİNİZ

What's your reaction?