KRANK Art Gallery ‘Beyaz Körlük’ sergisine ev sahipliği yapıyor

KRANK Art Gallery, 5 Şubat- 13 Mart 2021 tarihleri arasında Seda Boy’un ‘Beyaz Körlük’ sergisine ev sahipliği yapıyor. Beyaz Körlük sergisinde kör olma durumuna farklı bir bakış açısıyla yaklaşan Seda Boy, çalışmalarında, günlük akışta kendimize odaklı yaşarken, bakmadığımız şeylere bakıp onları görünür hale getirmek istiyor. Sanatçının karışık teknik ile ürettiği toplam 17 parçadan oluşan enstalasyonunda, soyutlanmış göz formları ve fotoğraflar yer alıyor.

Gözlerimiz belki de hala içinde ruh barındıran tek organımız. Göz; ruha, ruh olmayanı, şeylerin mutlu alanını ve onların tanrısı güneşi açma mucizesini gerçekleştirendir. Peki ya bir salgında olduğu gibi hastadan hastaya geçen, bir insanın kör birine baktı diye kör olduğu, süt denizinin içinde yüzmeye çalıştığımız beyaz bir felakete sürüklenseydik…

Jose Saramago’nun “Körlük” adlı romanı sanatçı Seda boy’a “Beyaz Körlük” sergisinde, kör olma durumuna farklı bir bakış açısıyla yaklaşmasında yol gösterici olmuştur. José Saramago bu romanında körlüğü, hem bireysel bir talihsizlik hem de sosyal bir felaketin metaforu olarak kullanır. Yalnızca toplumsal çürümenin değil, en çaresiz anda yeni bir etiğin ortaya çıkışının büyüleyici bir öyküsünü yazmıştır.

Aristo beş duyumuzdan en felsefi olanının görme duyumuz olduğunu söylemiştir. Bilgiye ulaşma gücümüzde en yetkin olan duyumuzdur. İnsan, içgüdüsel olarak hem görmeyi hem de bilmeyi arzular. Bilmek, özünde entelektüel görüştür. Platoya göre içgörüye giden yol temelde hayal gücü ve görmeden geçer. “Bilmek”den önce bizi gerçeğe yönlendirecek görüntüleri ve fiziksel şeyleri görmemiz gerekir. Aklımızın gözüyle görmeden önce gözlerimizle görürüz. Yaşamakta olduğumuz postmodern çağda insanın görme yeteneği gün geçtikçe azalmaktadır. Dünya dev bir gösteri haline gelmiştir ve bizler onun açgözlü izleyicileri ve tüketicileriyizdir artık. Sahip olduğumuz şeyleri kaybetmekten korkarız ve kaybetmemek için gerekirse kör bile oluruz.

Saramago’nun hikayesinde bugün yaşadığımız dünyanın geldiği noktanın sebebini tarif eden şey, bireylerin ve dolayısıyla toplumun kör oluşudur. Kaostan çıkış ve yeniden özgürleşme, bireylerin gözlerini açmasıyla başlar. Seda Boy, çalışmalarında, günlük akışta kendimize odaklı yaşarken, bakmadığımız şeylere bakıp onları görünür hale getirmek istemiştir.

Seda Boy’un enstalasyonlarında anatomik bütünlüğüne en yakın formlarda soyutlanmış olan gözlerin mercek etkisinden faydalanarak, sanatçının fotoğraflarına yakından bakma olanağı buluruz. Saramago’nun kahramanlarında da gördüğümüz gibi insan her koşulda sığınağı olan evine ulaşmak ve kendini dışarıdan izole etmek arzusundadır. Seda Boy’un fotoğraflarında, mekanı dışarıyla ilişkilendiren, şeylere yaklaştırıp uzaklaştıran kimi zaman da şeylerden koruyan pencereler sıkça yer alır. Pencereye sırtını dönen bedenler, ulaşılmaz olduğu halde demirlenmiş olan pencereler, terkedilmiş mekan ya da yalnızlaşan insanın yok oluşunu anlatırlar izleyiciye. Bir başka fotoğrafta günlük karmaşada bir şeylere yetişmeye çalışan ve bu koşuşturmacada kendine kapanıp, çevresinden kopan insan kalabalığını görürüz. Geldikleri ve gittikleri yer belirsizdir ve bunun tedirginliği bize yansır.

Jose Saramago’nun ifadesiyle “Bizim kendi ölçeğimizde gerçekleştirebileceğimiz tek mucize yaşamayı sürdürmektir. Kırılgan yaşamımızı tüm kırılganlığı ile korumaktır. Yaşamın kendisi de bir kör gibi ne yöne gideceğini belki bilmiyordur, bize aklını bağışladıktan sonra kendini bizim ellerimize teslim etmiştir.” Yaşamın devamlılığı için mücadele gerekir ve mücadele de bakıp görmekle başlar. Sanatçının gözü, dünyayı görür. Dünyada tablo olmak için eksik olanı,  tabloda kendisi olmak için eksik olanı,  palette tablonun beklediği rengi ve bitirildiğinde, bütün bu eksikliklere yanıt veren tabloyu görür. Durmadan değişen doğanın işaretlerini okuma becerisi ile sanat, hayal gücünün iktidarını hatırlatarak, kapatıldığımız göstergeler imparatorluğunda bu illüzyondan kurtulmak için bir fırsat sunmaktadır bize.

Seda Boy hakkında

Seda Boy 1991 yılında Sakarya’da doğdu. Eğitimini 2017 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü’nde tamamladı. Sanatçı, çalışmalarında; toplumsal, güncel, tarihsel ve politik olayların insan üzerinde yarattığı tahribatı irdeler. Üretiminde ana malzemesi olan seramik ve cam dışında farklı malzemeler kullanmaktadır. Farklı disiplinler ile çalışarak ortaya çıkardığı çalışmalarını izleyiciye ya da katılımcıya sunar. Sanatçı bazı çalışmalarına ışık ve sesi de dahil ederek anlatımı desteklemektedir. Sanatçı, genellikle siyah beyaz renkleri tercih ederek, tekrar eden birimler halinde enstalasyonlarını oluşturmaktadır. Yalın bir ifadeyle ürettiği çalışmalarında izleyicinin verilen duyguya odaklanmasını ister.

Sergileri:

-Düşler Ülkesi:Troya, Çanakkale Piri Reis Müzesi, Çanakkale, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Darphane-i Amire, İstanbul – 2018

-BASE, Galata Rum Okulu, İstanbul – 2017

-2.İstanbul Seramik Sanat Günleri, Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi, İstanbul – 2015

-M.S.G.S.Ü Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü, Osman Hamdi Bey Sergi Salonu, İstanbul – 2015

-9.Uluslararası Muammer Çakı Seramik Yarışması, Çağdaş Sanatlar Müzesi(AÜ), Eskişehir – 2015

What's your reaction?

tr_TRTurkish