26
Views

Korku filmleri, sinema tarihinin ilk dönemlerinden bu yana çok yol kat etti. Tuhaf kamera hileleri ve kesik kesik yapılmış montajlarla geçen ilk yıllara bakınca gerçekleşen ilerlemenin büyüklüğünü görmek mümkün. 1960’lı yıllarda Hollywood’un üzerindeki sansürün biraz gevşetilmesi ve ardından gelen birkaç çığır açıcı film sayesinde korku türü daha kanlı, daha iğrenç, daha seksi ve çok daha ürkütücü bir hal aldı.

1960 belki de korku tarihindeki en önemli yıl. Türün şiddet ortamını şekillendirmede önemli rol oynayan birçok önemli filmi 1960’ta vizyona girdi. Bunların en önemlisi Alfred Hitchcock’un Sapık (Psycho) filmi. Anthony Perkins ve Janet Leigh’in başrollerini paylaştığı bu film uzun süre önce klasikler arasına adını yazdırdı.

Film, tür için büyük bir olaydı. 1970’lerde giallo filmleri (Gerilim ve korku türlerinin bir alt türü olarak bilinen, İtalyan sinemasından çıkmış bir terim) kanlı filmler ve sömürü sineması gibi türlerden etkilenerek daha da olgunlaşacak olan slasher türünün başlangıcını haber veriyordu. Psycho ise duştaki bıçaklama sahnesinin o dönemde inanılmaz derecede ayrıntılı gösterilmesi açısından son derece önemliydi. Siyah beyaz sinematografi kanı daha gerçekçi gösteriyordu ve ana karakter olduğunu düşündüğümüz kişiyi böylesine gizemli bir şekilde öldürmenin yarattığı soğuk şok her şeyi kökten değiştirdi.

Bir diğer İngiliz yönetmen, ilkel bir slasher çalışması olan Peeping Tom ile korku türüne muazzam bir katkı sağladı. Michael Powell’ın yönettiği film, büyük beğeni toplayan yönetmenin böylesine adi ve sapkın bir film çekebildiğinin farkında olmayan birçok eleştirmen için şok ediciydi.

Michael Power korku türündeki ilk denemesi olan Peeping Tom‘la türe muazzam bir katkı sağlayan bir diğer İngiliz yönetmendi. Sevilen yönetmenin böylesine bayağı ve sapkın bir film çekebildiğinin farkında olmayan eleştirmenler için durum şoke ediciydi.

Hitchcockvari unsurlar barındıran Peeping Tom’un, Psycho‘yla aynı dönem vizyona girmesi tamamen bir tesadüftü. Yazık ki film Pyscho’nun gölgesinde kalmaktan kurtulamadı.

Bakış açısı çekimleri ya da katilin cinayetlerini filme alması konsepti Cadılar Bayramı‘ndan Çığlık 4‘e kadar çok yerde kullanıldı ve bu, kesinlikle Peeping Tom‘un öncülük ettiği bir teknik.

Bunlar olurken başka bir ülkede, İtalya’da Mario Bava ülkenin korku filmlerinin hakimiyetine doğru yükselişine öncülük eden, kasvetli ve gotik filmi Black Sunday‘i vizyona soktu. Giallo alt türü popülerleşmeden önceydi ve Bava’nın filmi, Barbara Steele’in ikonik performansıyla cinsel içerikli imgeleri şiddetle harmanlıyordu. Bu, genel olarak İtalyan sineması için önemli bir dönüm noktasıydı, çünkü kısa sürede diğer türlere de sirayet etti. Modern korku filmi yapımcıları üzerindeki muazzam etkisine rağmen, Black Sunday korku filmi meraklısı olmayanlar için bile niş bir tercih olmaya devam ediyor.

1960’ta platin sarısı saçlı ve telekinetik güçlere sahip ürkütücü çocukların küçük bir İngiliz köyünü terörize ettiği Lanetliler Köyü (Village of the Damned) filmini unutmamak gerek. Film yukarıda bahsedilen filmler kadar etkili olmasa da, tartışmasız bir şekilde The Wicker Man ve The Blood on Satan’s Claw gibi sonraki yılların folk korku filmlerinin yolunu açan fantastik bir korku filmi.

Fransa sineması 1960 yılında Georges Franju’nun Çehresiz Gözler adlı eseriyle ikonik bir korku filmi yarattı. Meşhur Billy Idol şarkısına ilham vermesinin yanında tüm zamanların en unutulmaz maskeli korku filmlerinden biridir ve Kutsal Motorlar (Holy Motors) ve İçinde Yaşadığım Deri (The Skin I Live In) gibi filmlere ilham kaynağı olmuştur.

FAR OUT MAGAZIN

Makale Etiketleri:
· ·
Makale Kategorileri:
FİLM/DİZİ · MANŞET